Darbeler isyancı bir gelenek mi?

.

  • GİRİŞ19.07.2022 08:14
  • GÜNCELLEME19.07.2022 08:14

Yakın demokrasi tarihimiz acılarla dolu… Türk toplumunun mazisinde darbe geleneği olduğunu biliyoruz. Yeniçerilerin yetki istemesi ile başlayan başkaldırma geleneği, Yavuz Selim’in babası ile olan tartışmaları ve dönemin güçler dengesi ile problemler ayyuka çıkmıştır.

Yavuz Selim’in Yeniçeri Ocağı’nı kendisine bağlı bir kurum olarak şekillendirmesi bir yana; babasını tahtan indirmeyi başarmış olarak tarihte not edilse de, Genç Osman, bir darbe sonucu öldürülen ilk Osmanlı padişahıdır.

Amcası 1. Mustafa’yı şizofren olarak gören Genç Osman, sert tavırlarıyla Yeniçeri ve ulemanın nefretini kazanmıştır. Bu nefret padişahın bizzat başkomutanlığı üstlenmesi ve hacca gitmeye karar vermesi üzerine, isyan artarak şiddete dönüşmüştür. Yeniçeri Ocağı isyancılarla bir olup, Genç Osman’ı Yedi Kule zindanlarına kapatarak öldürmüşlerdir.

Sultan 3. Selim, Nizam-ı Cedîd adı ile askerî, mülkî, idarî, ticarî, sosyal ve siyasî bir dizi ıslahat teşebbüslerine girişerek, devlete yeni bir canlılık getirdi. Bu durumdan son derece rahatsız olan dönemin hortumcu, doyumsuz askeri ocağı, Yeniçeri Ocağı, 1807 yılında Kabakçı Mustafa’nın kışkırtması ile ayaklandılar. 28 Temmuz 1808’de 3. Selim, yeni padişah olan 4. Mustafa’nın emriyle darbe yapılarak öldürülmüştür.

Osmanlı’da klasik darbe alışkanlığı oluşmuşken, 1870’li yıllarda yeni Osmanlılar cuntası, Mithat Paşa önderliğinde Meşrutiyet idaresine geçilmesini istiyordu. 30 Mayıs 1876 tarihinde Abdülaziz tahttan indirilerek, saray yağmalandı. Sultan Abdülaziz daha sonra hücresinde iki bileği kesilmiş ve göğsünden bıçaklanmış halde ölü bulundu.

Tarihler 31 Mart’ı gösterdiğinde yetkisini ve iktidarını olağanüstü hal şartlarında geçiren 2. Abdülhamit 1909 yılına büyük bir ayaklanma ile karşı karşıya kaldı. Meclis-i Mebusan kararı ile tahttan indirilerek yerine 5. Mehmet Reşat geçirildi. Bu da dönemin batı merkezli ilk darbesi olarak tarihe not edilmiştir.

Tarihimizde askeri darbelerden biri de, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin önderlerinden Enver ve Talat Paşa’ya aittir. Bab-ı Ali Hükümet Binası baskını, bunlardan biridir. Balkan Savaşları döneminde yaşanan sıkıntılardan dolayı Kamil Paşa Hükümeti başarısızlıkla suçlanmış ve bunu fırsat bilen İttihat Terakki Cemiyeti darbe gerçekleştirmiştir. Süreç Enver Paşa’nın Kamil Paşa’ya istifasının imzalattırması ile son bulmuştur ancak yıllardır ihanetin son bulmadığı bir gerçektir.

Hani bu darbeler hastalığı bizlere nerden bulaştı derseniz atalarımızın bize bıraktığı bir miras olarak düşünülebilir. Bu gelenek hafızalarımıza işlenmiş, hastalıklı, kontrolsüz, yönetim mekanizması olup, kurumsal yekinin sağlıklı yönetilmemesidir. Yani o çok aşağıladığımız darbeler Türk devlet geleneğinden bizlerin genlerine işlenmiş bir miras olarak kalmaktadır.

Biraz da bu hastalığın genç cumhuriyete nasıl bulaştığına bakalım. İsmet İnönü’nün yetki ve yönetim kısmını elinde bulundurmak için Atatürk’ten kurtulmak adına zehir verildiği iddiası halen hafızalarda yerini tutmaktadır.

Dönemin mebusu Şükrü Kaya tarafından soruşturma istenmesine rağmen izin verilmemiştir. Suikastın İnönü tarafından tasarlandığı, Kasım GÜLEK (sonraki yıllarda Fetullah Gülen ile irtibatlı garip CHP’li) tarafından organize edildiği, belgeler ışığında not edilmiştir. Yani Cumhuriyet döneminde gayri resmi ilk darbedir.

Türkiye’de darbeler İnönü süreci ile başlayıp 27 Mayıs 1960’da sürdürülmüş, ardından 9 ve 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 ve 15 Temmuz 2016 darbeleri gerçekleşmiştir. Bu bütün sıraladığımız darbeleri sırasıyla yabancılara yükleyebiliriz. Ancak asıl büyük sorun içimizdeki hainlerin sayılarının çok olması, ihaneti alışkanlığa büründürmeleridir.

Sayılabilecek en önemli nedenlerden biri de Batı’nın içerideki yapılanmasıdır. Çoklu kültürel kodlarımızda yabacıların beslenmesi veya taraftar bulmasıdır. 1960 darbesi kayıtlarına baktığımızda ilginç tespitler karşımıza çıkmaktadır. 1957 yılında Türkiye-Rusya yakınlaşmasını tehdit olarak gören dönemin ABD yönetimi, MARSHALL planı ile Türkiye’yi ipotek altına almıştır. Ancak yönetilebilir ve kontrolü sağlayamayan ABD, Yahudi İngiltere desteği ile 1960 darbesini fiilen gerçekleştirmiştir.

15 Temmuz Batı dünyasında bir yenilgi olarak görülse de, batı ve ANGLOSAKSON geleneği içimizdeki ihanet ortaklarından vazgeçmeyeceği gerçeğidir. Türk demokrasi tarihi kendini yeniden sorgulamalı, tarihin bütün karanlık dönemlerinden yeni yol ve ışıklar üzerinden planlama yapmalıdır. 15 Temmuz da 252 şehit ve 2734 gazi verdiğimiz tarihi bir destan olarak yazılmıştır, bunu inkar edenin soyu kurusun.

Osmanlı geleneğinden gelen darbelerin Türkiye devlet geleneği olarak sürmesi hepimiz açısından utanç vericidir. Bu utancı ancak bu aziz millet temizler. Bizlerin varlığı sadece şahsımız için değildir. Bütün mazlumların omzumuza yüklediği sorumluluklar, umutlar ve beklentiler vardır. Gelin hep birlikte umutların diri tutulacağı Türkiye’yi demokrasilerin ve insanlığın ülkesi ve merkezi yapalım.

Vesselam. 

YENİ AKİT

Yorumlar1

  • Semendire 1 yıl önce Şikayet Et
    Elinize kaleminize sağlık.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat