Paşalar devri kapanırken akıllarda kalanlar
IŞIK KOŞANER: İki kere konuştu
Işık Koşaneri Türkiye 26 Ocak 2006 günü tanımıştı. Bir gün önce Radikal Gazetesi Ankara Temsilcisi Murat Yetkinin Başbakan Tayyip Erdoğanın Cumhurbaşkanı olması ihtimaline ilişkin sorusuna askeri kaynak olarak Bizim için 2007de kimin cumhurbaşkanı seçileceği değil, seçilenin ne yapacağı önemli demişti. 2010da zorlu bir YAŞ toplantısında, istediği isimleri yanına alamadan Genelkurmay koltuğuna oturan Koşaner, görevdeki 1 yıl boyunca çok sayıda subay tutuklanması, çok sayıda kara propaganda örnekleri yaşanmasına karşın, bir açıklama yapmadı. Söyleyeceklerini hep muhataplarına doğrudan söyledi. Arkadaşlarımı koruyamadım, bırakıyorum mesajını ise Genelkurmayın iç haberleşme sisteminde yayımladı.

İLKER BAŞBUĞ: İsabetsiz benzetmeler ustasıydı
İlker Başbuğ, görevi 30 Ağustos 2008de devralmış ve iletişim açılımı yapmıştı. Basın bilgilendirme toplantılarını başlatan Başbuğ, bu toplantıları 23 Temmuz 2010da, yani görev süresi bitene dek yaptırdı. Basın toplantılarındaki yüksek ses tonu ve isabetsiz benzetmeleriyle hafızalarda yer etti. Bazı PKK saldırılarında askeri birliklerin başarısız olması nedeniyle gelen eleştirilere yanıt veren Başbuğ, bir toplantısında kullanılmış bir havan topunu soba borusuna benzetince de tepki çekmişti.
Harp Akademileri Komutanlığında Nisan 2009da yaptığı konuşmada sivil-asker ilişkilerine geniş yer ayıran Başbuğ, Sivil ve asker ilişkileri eşit olmayanlar arasındaki bir diyalogdur. Bu ilişkide de sivil liderler gerçek güce sahiptir dedi.
Başbuğ, Kürt sorununun çözümüyle ilgili hükümetin sivil çabalarını destekledi. Atatürkün Türk milleti tanımındaki Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkı yaklaşımını hatırlatırken, Türkiye lafını çekin oraya Türk koyun, bu etnik bir tanım olur dedi. Başbuğ döneminde çok sayıda asker tutuklandı, askeri birliklerde aramalar yapıldı ve çeşitli yerlerde gömülü askeri mühimmatlar ortaya çıktı. Başbuğun bir ilginç benzetmesi de Albay Dursun Çiçekin hazırladığı ileri sürülen İrticayla mücadele eylem planı ile ilgiliydi. Bu belgenin bir Kağıt parçası olduğunu söyleyen Başbuğ, daha sonra orijinali bulununca zor durumda kalmıştı.
