Görüşleri nedeniyle hapse atılan aydınlar-Galeri
06.03.2012
19:37
1
/ 10
HEKİMOĞLU İSMAİL 60 YAŞINDA CEZAEVİNE GİRDİ
Aslında kitabın asıl adı 'Ankaralı Abdullah'tır. Kitaba Ankaralı Abdullah adını verip, Ömer Okçu ismini kullansaydım, 5 yıl hapis yatacaktım ve ordudan da atılacaktım. Yazılarında kullandığı Hekimoğlu İsmail müstear ismiyle tanınan Ömer Okçu, bir söyleşisinde satış rekorları kıran Minyeli Abdullah romanının hikâyesini bu şekilde anlatıyordu. Okçu, görevli bir astsubayken yazdığı romanında Hekimoğlu İsmail adını kullandı. Bu sayede Askeri Mahkemede mahkûm olmaktan kurtuldu.
Ama bu fazla sürmeyecekti. Kimliği ortaya çıkmasının ardından 163'üncü maddeden yargılandı. Minyeli Abdullah romanı 1986'da toplatılıp sonra serbest bırakıldı. Bu roman ile devlet düzenine karşı çıkmakla suçlandı. Yazıları sebebi ile 11 defa hakkında soruşturma açıldı, Devlet Güvenlik Mahkemelerine çağrıldı. Yazarı olduğu Zaman gazetesinde "Demek ki öyle..." başlıklı, Harp Okulları sınavına İmam Hatip Lisesi'ne gittiği için kayıt yaptıramayan gençlerin ve ailelerinin durumlarını konu aldığı yazısının ardından Türk Ceza Kanununun 159. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle 1 sene mahkûmiyet cezası aldı. 1992'de 60 yaşındayken Şile Kapalı Ceza ve Tevkifevi'nde 72 gün hapis yattı.
Farklı fikri yelpazelerde bulunan aydınların, sürgün, işkence ve hapis cezalarıyla karşılaşmalarının sebebi yıllar önce Yassıada duruşmalarında söylenen bir cümlede saklı sanki. Demokrat Partililerin, tutukluluk şartları ve savunma taleplerinin kabul edilmemesine itiraz etmeleri üzerine Mahkeme Başkanı Salim Başolun o tarihi cevabı salona yayılmıştı: "Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor."

2
/ 10
Necip Fazıl 27 Mayıs darbesinin ardından tutuklandı.
Kapatılan dergide tefrika edilmeye başlamış olan 'Sır' isimli piyesinden dolayı 'Milleti kanlı ihtilale teşvik' suçlamasıyla mahkemeye çıkarıldı. 1964'te Adnan Menderes için kaleme aldığı 'Zeybeğin Ölümü' şiirinden dolayı takibata uğradı. 1968'de 'Vahidüddin' adlı eserini Bugün gazetesinde tefrika edip ilk baskısını yaptıktan sonra takibata uğradı; kitap toplatıldı. Mahkeme, beraat kararı verdi.
Ancak 'Vahidüddin' 1976'daki 3'üncü baskısından sonra tekrar takibata uğrayacak ve bilirkişi raporlarına rağmen 25 sahifelik bir kararla 1.5 yıl mahkûmiyetine sebep olacaktı. Kısakürek, 'Din esasına bağlı cemiyet kurmak', 'Hükümetin Manevi Şahsiyetini Tahkir', Türklüğü hakaret suçlamalarıyla duruşmadan duruşmaya koştu. 8 Temmuz 1981 tarihinde Atatürk'ün manevi şahsına hakaret suçundan hüküm giydi. Karar Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından onaylandı. Bilirkişi, davaya konu olan "Vatan Haini Değil, Büyük Vatan Dostu Sultan Vahidüddin" adlı kitabın herhangi bir suç unsuru teşkil etmediğini içeren rapor verdi; ancak Necip Fazıl "Atatürk'e hakaret etmeye meyilli olmak" gerekçesiyle mahkûm edildi. 79 yaşında aramızdan ayrılan 'Sultan-üş Şuara', vefat etmeseydi kesinleşen hapis cezası için cezaevine girecekti.
