Muharrem Ertaş Japonya'yı salladı! 80 yıl önce...

Kırşehirli bozlak ustası Muharrem Ertaş, Japonya'daki konservatuvarlarda insan hançeresinin yeteneklerine örnek gösterilen isimlerden biri oldu yıllar önce...
Hep ama hep düşünmüşüzdür; Anadolu insanı Batı'da olsa, oralardaki sanatsal eğitim olanaklarından yararlansaydı, acaba içlerinden bir Mozart, bir Çaykovski, bir Beethoven çıkmaz mıydı diye...
Şimdi kalkıp da desek ki "Ey türküseverlerle sevmeyenler, Kırşehir'de bir Muharrem Ertaş yaşıyor ve Türk hançerisiyle ezgilerine örnek isteyenlerin büyük çoğunluğuna bu yetmişlik sanatçının bantları veriliyor. Dahası Japonya'daki konservatuvarlarda insan hançeresinin yeteneğine örnek aranırken, Muharrem Ertaş'ın bantları indiriliyor raflardan"...
Muharrem Ertaş, beş çocuğunun annesi Döne Hanım ile...Soyadından tanımışsınızdır Muharrem Ertaş'ı. Yakın geçmişte Türkiye'nin müzik zevkini şöyle bir silkeleyiveren Neşet Ertaş'ın babası. Yerköy'lü Muharrem Ertaş... Dahasını söyleyelim, hani "Kalktı Göç Eyledi Avşar Elleri" adlı bozlak var ya, "Ferman padişahın, dağlar bizimdir" sözleriyle biten, işte o tiz ama oturaklı sesiyle bu "Avşar Bozlağı"nı söyleyen sanatçı Muharrem Ertaş... Orta Anadolu'da olup da bağlama çalanların, adını duyunca kendilerine şöyle bir çeki düzen verdikleri Muharrem Ertaş...
Muharrem Ertaş'ın sesini, tezenesini hançere yeteneğini yaklaşık 20 yıl kadar, kendisini de 10 yıl kadar önce tanımıştık. O yıllarda Neşet Ertaş, "Köprüden Geçti Gelin" adlı türküsüyle kerpiç evden çıkmış, villalara girmişti... Çalıp söylediği Kırşehir ezgileri bir anda ortalığı kasıp kavurmuş, Neşet Ertaş adı türkü dünyasına bayrak olmuştu.
Neşet Ertaş, babasından aldıklarını TRT antenleri aracılığıyla geniş kitlelere yayıyordu. Bir pınardan gelmişti sanatçı. Bitmeyen, bitmeyecek olan bir pınardan...
Anadolu'da adına "Abdal" dediğimiz, gezici aşiretlerin yerleşmelerinden, toprağı yurt tutmuşlarındandı Ertaş'lar. Doğma büyüme çalıp söyleyenlerdendiler...
Muharrem Ertaş, kendinden önceki nesilden aldığı bozlak ve kırık türkülerin çoğuna ruh vermişti. Böyle ön bilgilerle tanıştığımızda sarılıp, o kara kuru ellerinden öpmüş, sonunda da pınarından bize de su vermesi için gönlünü almıştık. Konuğumuz oldu. Ne koltuğa oturdu ne de sandalyeye. Halının üzerine çöküverdi.
İki büyük usta... Baba Muharrem Ertaş ve oğlu Neşet Ertaş...Muharrem Ertaş, sanki çalmıyordu. Birkaç türkü çalıp söyledikten sonra yerinden 2 metre kadar ilerlemişti. Çalıp söylerken farkında olmadan öne doğru ilerliyordu. Ve sonra da Şakir Öner Günhan'a şöhret kapılarını açan nice türküleri ilk kez bizim yanımızda çalıp söylüyordu... Örneğin "Evlerinin Önü Marul", "Vay Gülüm, Deniz Dalgasız Ölmaz"ı daha radyo bantlarına okumadan, biz dinlemiştik...
Yiğidin lakabıyla anılması örneği, Neşet Ertaş da Muharrem Ertaş da Kırşehirli olmalarıyla anılıyordu. Bu baba-oğul sanatçı, Osman Bölükbaşı'ndan sonra Kırşehir'in sembol kişileri olmuştu. Kırşehir'in adı artık dillerden düşmüyordu. Ama Muharrem Ertaş bunca ustalığına, bunca yeteneğine karşın yersiz yurtsuzdu.
Geçtiğimiz günlerde Kırşehir Belediyesi örnek bir davranışla Muharrem Ertaş'ı ev sahibi yaptı. "Sen Kırşehir'e çok iyilik ettin. Hakkın ödenmez ama, elimizden gelen, seni bir ev sahibi yapabilmek" diyerek tapusunu verdi. Muharrem Ertaş şimdi yuvasında çok mutlu.
(Erol Aktı / Gong Dergisi - 27 Mayıs 1981) / Türk Nostalji
MUHARREM ERTAŞ KİMDİR?
Muharrem Ertaş 1913 yılında Kırşehir'in Çiçekdağı ilçesinin Yağmurlubüyükoba köyünde doğdu. Zurnacı Kara Ahmet ile Ayşe Hanım'ın beş çocuğundan birisiydi. Henüz 7-8 yaşında iken bağlama ile tanıştı. İlk derslerini dayısı Bulduk Usta'dan aldı. Ama Muharrem Ertaş'ı asıl yetiştiren, yörenin en ünlü saz ustalarından biri, Yusuf (Deveci) Usta oldu. Muharrem Ertaş o günleri şöyle anlatıyor:
- "Çalıp söyleme merakım küçük yaşlarda başladı. Bulduk adındaki dayımın çok
güzel sesi vardı. Bir köyde türkü söyledi mi diğer köyde dinlenirdi. Hatta seferberlikte asker kaçaklarını yakalamak için subaylar dayımı yanlarına alıp köy köy dolaşırlarmış. Dayıma türkü söylettirip kendileri de pusuya yatarlar ve dayımın sesine dağlardan köye inen kaçakları yakalarlarmış. Derken Yusuf Usta beni çok severdi, merakımı görünce beni yanına aldı her gittiği yere götürdü. Düğünler de, bayramlarda, eğlencelerde yanından ayırmayarak ustalarından öğrendiğini bana da öğretirdi. Yedi yıl onunla çalıştıktan sonra artık tek başıma çalıp söylemeye başladım."
Hiç çocuk sahibi olamadığı ilk karısı Hatice'yi genç yaşında kaybeden Muharrem Ertaş, ikinci evliliğini Kırtıllar köyünden Döne ile yapar ve bu evlilikten, Necati, Neşet, Ayşe, Nadiye ve Muhterem adında beş çocuğu olur.
HABER7 / Derleme: Nusret Odabaş
YORUMLAR
13 Yorum Var