'Türkücü sinemacı oldu, bende türkü söylüyorum'
Neye şaşırdınız en son?
Bir filmde kendimi seyredip oynarken hiç düşünmediğim tepkiler ve reaksiyonlar verdiğimi gördüm. En son Yazı Tura'dır herhalde. Oyunculukta doğru yolun da bu olduğunu gösterdi bana. İnsan biraz kaybolmalı rolünde. O rolü ruhunuzda doğru yere konumlandırabiliyorsanız, her şey kendiliğinden mucizevi bir şekilde gelişebiliyor. Bu türkünün bu kadar çok ilgi görmesi de açıkçası şaşırttı beni. Ben kendi kendine türkü söyleyen birisiyim. Dizi sebebiyle insanlara da ulaşıp ilgi görmesi ciddiye almadığım, hemen arkasından bir şey beklemediğim için kendime dair bir şaşkınlık oluşturdu bende.
Komediyi de psikopatı da başarıyla oynadınız. Oynayamayacağınız, cesaret edemeyeceğiniz bir rol var mı?
Bir oyuncu cesur olmalı tabii. Bu sizin mesleğe bakışınızı da belirleyen bir şey. Ben bir oyuncuyum, bana bir takım karakterler teklif ediliyor. 'Şöyle bir rol olsa da oynasam' diyeceğim bir rol yok. Öyle bir acelem de yok, yeri geldiğinde her türlü rolü oynayabilmeliyim.
Ergenekon davasını ülke için bir arınma ve yüzleşme vesilesi olarak görüyorum
Duygusallığınız baba tarafından mı geliyor?
Evet, daha çok baba tarafındandır. Komik tarafım ise anne tarafımdandır. Bu bir bütünlük oluşturuyor sanırım ki bu ilgi çekiyor. Hayat tek taraflı bir şey değil. Kuş bile kanadını bir içe bir dışa çırparak uçabiliyor. Bir tarafım Kürt, bir tarafım Yörük-Türkmen, bu da bir zenginlik sağlıyor.
"Açılımın ta kendisiyim" demiştiniz.
Anne ve babam evlenmişler, ben olmuşum. Açılacağı kadar açılmış işte! (Gülüşmeler) Ben kendimi tam ortada görüyorum, hiçbir tarafa doğru duramadım açıkçası. Kimin kime haksızlık yaptığının farkındayım. Sonuçta haksızlık yapan da haksızlık yaptığının farkındadır zaten. Bu onun vicdanının sorunu. Bir tarafa ait olmak, bir tarafın malı olmak, bir tarafın adamı olmak bana göre değil. Hedefim özgür biri olmak, kendi özgürlüğümü oluşturmak. Sonuçta bir yargıç olmadığıma göre bir haksızlığa dair bir yargıya varmak ve taraf olmak bana göre değil.
Türkiye'deki sorun bu iki tarafın birbirini tanıyamaması ile ilgili bir sorun mu?
Evet bununla ilgili. İki tarafta birbirleriyle ilgili bir takım kalıp cümleler biliyorlar; 'Türkler öyledir, Kürtler böyledir' şeklinde... Hala 'Kürtler İstanbul'u bozdu' diyen Türkler de var, 'Türkler bizi sürekli eziyor' diyen Kürtler de var. İnanılmış, altında hiçbir gerçek bilgi olmayan fikirlerin peşinden gidiyor insanlar. Sonra da barışalım diye açılım toplantıları yapılıyor. Barışmak için iki tarafın birbirlerini affedip masaya oturmaları gerekir. O bile yapılamıyor. Bunu ben çözemem valla! (Gülüşmeler) Onlar bir gün bir araya geldiklerinde ne yapacaklarını bildikleri zaman barışacaklardır. Sanatçılarla kahvaltı buluşup zeytin-peynir yemekle bu iş olmaz. Bu iş öfkesiz halledilmeli. Öfke de insanın başına bela bir duygudur.
Kendimden biliyorum diyorsunuz...
Evet kendimden biliyorum. Bu durumlarla yüzleşmek, insanın önce kendiyle hesaplaşması gerekir. Kendiyle barışan, başkalarıyla da barışır.
Ülkedeki Ergenekon, Balyoz gibi davalarla hesaplaşmayı nasıl yorumluyorsunuz?
Şahit oluyorum olup bitenlere. Ülke için bir arınma, yüzleşme ve temizlenme vesilesi olarak görüyorum. Yöntemlerinin doğruluğu ve yanlışlarıyla ilgili tartışma yapan bir sürü insan var zaten. Ama en azından bir çaba var. Geçmişteki olayların failleri yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlıyor. Eskiden faili meçhuller vardı, şimdi failleri çıkartılıyor. Hakikat hiçbir şekilde gizlenemiyor. Ortadoğu'da da, bizde de ortaya çıkıyor yavaş yavaş.
Libya ve Mısır'daki gelişmelere nasıl bakıyorsunuz?
İnsan özgürlüğüne aşık bir yaratık. Bunun önünde Kaddafi de duramıyor, Ergenekon da duramıyor. İnsan özgür olmadığının farkına varmaya başladığı zaman önünde hiçbir şey duramıyor.
Oyunculuğun insan ruhunu özgürleştiren bir tarafı var mı?
Var elbette, bu psiko-drama çalışmalarında da yapılan bir şey. Bazı duyguları sonuna kadar yaşayarak daha bir özgürleştiği gözlemlenmiştir. Bir oyuncu da duygularını sonuna kadar yaşayabilme cesaretini gösterdiği zaman etkili bir oyuncu olur.
Türkü söylerken mi yoksa oyunculukta mı daha çok etkili olduğunuzu düşünüyorsunuz?
Bu bir bütün diye düşünüyorum. Türkü söylemek, oyunculuk yapmak, dans etmek, yemek yapmak da dahil buna. Hepsi bütüne dair şeyler.
