
İŞGALİN GARANTÖRÜ
“Saygıdeğer Lord Rotschild”, sözleriyle başlayan 67 kelimelik Balfour’un deklarasyonu şöyle devam ediyordu: “Majestelerinin Hükümeti, Filistin’de Museviler için bir milli yurt kurulmasını uygun karşılamaktadır ve bu hedefin gerçekleştirilmesini kolaylaştırmak için elinden geleni yapacaktır. Filistin’deki mevcut Musevi olmayan toplumların sivil ve dini hakları ile başka ülkelerde yaşayan Musevilerin sahip oldukları hak ve politik statülerine zarar verecek hiçbir şeyin yapılmayacağı açıkça anlaşılmalıdır.”

ULUSLARARASI KOMPLO
Balfour’un, bu mektubu daha sonra İtalya, Fransa ve ABD’nin de desteğini almıştı. Batı Şeria’nın Ramallah kentinde çıkan El-Eyyam Gazetesi yazarlarından Talal Avkel, bu süreçte planlananların “uluslararası bir komplo” olduğunu ve ortaya çıkardığı sıkıntıların hala Filistin halkını derinden etkilediğini ifade etti. Avkel, “Filistin halkı, içeride veya dışarıda katliam, ırkçılık, baskı, zulüm, sürgün, esaret ve açlık gibi çeşitli ihlallere maruz bırakıldı.” dedi. Mektubun yayımlandığı 2 Kasım 1917 tarihinden bir hafta sonra basınla paylaşılan Balfour Deklarasyonu’na, savaş sonunda Osmanlı Devleti’nin imzaladığı Sevr Anlaşması’nda yer verildi. Milletler Cemiyeti’nde 1922 yılında kabul edilen Filistin topraklarındaki İngiliz manda yönetiminin temelini de bu deklarasyon oluşturdu.
SİSTEMATİK ZULÜM
Balfour Deklarasyonu sonrasında İngiliz mandası altındaki Filistin’e, 1920-1940 arası dönemde Yahudi göçü hız kazandı ve son olarak Avrupa’da II. Dünya Savaşı sırasında Yahudilere yönelik Nazilerin gerçekleştirdiği soykırım sebebiyle göç oranı giderek arttı. Bu süreçte Filistinliler, topraklarındaki Yahudi nüfusun artışına karşı çıkmaya çalıştı. Ancak İngilizlerin mandayı sonlandırarak Filistin’den çekilmesinin ardından, 1948 yılında 800 bin Filistinlinin evlerinden sürüldüğü Nekbe (Büyük Felaket) yani İsrail devletinin kuruluşu

EN HİLEKAR VAAT
Gazze’deki İslam Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Gassan Vişah, “en hilekar vaat” niteliğindeki Balfour Deklarasyonu’nun Filistinlilerin hayatını alt üst ettiğini belirtti. Vişah, şöyle devam etti: “İngiltere, Filistin topraklarında bir Yahudi devleti kurmak ve İsrail’in buradaki varlığını güçlendirmek için yayımlanan deklarasyondan sonra Filistin halkını hayatın tüm alanlarında zayıf bıraktı, geçim kaynaklarına el koydu ve hayatlarını mahvetti.”

Kanlı deklarasyonun arkasındaki isimler
Arthur Balfour
Deklarasyonun yazarı, İngiltere Başbakanlığı da yapan Arthur Balfour, daha sonra David Lloyd George hükümeti döneminde dışişleri bakanı olarak görev yaptı. İrlandalılara karşı uyguladığı şiddet nedeniyle İrlanda Milliyetçileri tarafından "Kanlı Balfour" olarak adlandırıldı.
Lionel Walter RothschIld
Rothschild, İngiliz Yahudi cemaatinin lideri ve beyannamenin hitap edildiği isimdi. İngiliz hükümeti nezdinde Weizmann ve diğer Siyonistlerle birlikte yaptığı lobicilik çabaları sonuç vererek deklarasyon mektubunu aldı.
ChaIm WeIzmann
Bir Rus Siyonist ve daha sonra İsrail’in ilk cumhurbaşkanı olan Weizmann’ın İngiliz savaşlarına bir bilim adamı olarak katkısı onu İngiliz hükümetinin üst kademelerinde yükseltti. Hükümeti deklarasyonun yayınlamasına iknaya yönelik lobide merkezi rol oynadı. Daha sonra İsrail’in ilk Cumhurbaşkanı olan Chaim Weizmann, Balfour Deklerasyonu’nu elde etmede tartışmasız en etkili siyonist isimdi. Theodore Herzl “Siyasi Siyonizm’in babası” olarak anılırken, Weizmann planı eyleme geçiren kişi olarak görüldü
DavId Lloyd George
Lloyd George, 1916 ve 1922 yılları arasındaki İngiliz koalisyon hükümetinde başbakanlık görevini yürüttü. Hükümeti Balfour Deklerasyonunu yayınladı. Birinci Dünya Savaşı’nda büyük stratejik kararlar vermek üzere “Savaş Kabinesi”ni kurdu ve Siyonist projenin gündemde kalmasını sağladı. Savaş sırasında, Lloyd George İngiliz askeri komutanı Edmund Allenby’ye tatil öncesinde Kudüs’ü işgal etmesini tavsiye etti. İngilizler Aralık 1917’de Kudüs’e girince, Lloyd George bunu “İngiliz halkı için Noel hediyesi” olarak nitelendirdi.
Mark Sykes
İngiliz hükümetinin Savaş Kabinesinde görev yapan Mark Sykes, İngiliz Siyonistleri ve politikacılar arasında kilit rol üstleniyordu. Deklarasyona giden müzakerelerde son derece etkili bir rol oynadı ve diğer müttefik güçleri deklarasyonu desteklemeye ikna etti. Sykes, Filistin topraklarındaki bir Yahudi devletinin İngiliz emperyal çıkarlarını güvence altına alacağını savunmuştur.
Herbert Samuel
1909’da İngiltere’de ilk Yahudi bakan olarak görev alan Herbert Samuel, ateşli bir Siyonist olarak bilinmektedir. Bir Yahudi devleti fikrini 1914 yılının başında İngiliz hükümetinin gündemine getirdi. Chaim Weizmann ile yakın çalıştı ve hükümet çevrelerinde Siyonistlerin amaçlarını nasıl ilerleteceği konusunda ona tavsiyede bulundu. Samuel daha sonra Başbakan David Lloyd George tarafından 1920-1925 yılları arasında Filistin’de en yüksek otorite seçildi ve “İkinci Kudüs Valisi” olarak nitelendirildi.
Nahum Sokolow
Polonya’lı yazar ve diplomat Nahum Sokolow, Balfour Deklerasyonu’nda daha az tanınan bir anahtar oyuncudur ancak perde gerisinde yapılan çalışmalarda büyük etkisi olmuştur. Beyannameyi desteklemek için dünya güçlerinden destek turuna çıkmıştır. Bunlardan en önemlisi, 1917 Mayıs ayında üst düzey Fransız yetkililerle bir araya gelmesi ve Filistin’in İngiliz kontrolü altında olması gerektiğine ikna etmeyi başarmasıdır. Sokolow daha sonra kısa bir süre Dünya Siyonist Örgütü başkanlığı yaptı.
