Doğu Türkistan'da öksüz bir bölge
04.07.2009
07:37
5
/ 5
Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyetinin Kuruluşu
1931 yılının Nisan ayı başlarında Çinlilere karşı Doğu Türkistanın en doğu vilayeti olan Kumulda başlatılan bağımsızlık hareketi kısa zamanda bütün Doğu Türkistan vilayetlerine de yayılmış ve nihayet, 12 Kasım 1933 günü Kaşgarda bir meclis toplanmış ve aynı gün Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyetinin kurulmuş olduğu ilân edilmiştir.
Ancak bu durumdan rahatsızlık duyan Rusya, Çin ve İngiltere gibi devletler, gizli ittifaklarla bu devletin yıkılmasını sağlamışlardır. Bilahare, 7 Ağustos 1944te, bu sefer Gulca vilayeti merkez kabul edilerek Doğu Türkistan Cumhuriyeti kurulmuştur. Çin hükümeti çaresiz kalınca Gulcadaki yeni rejimin yetkilisi Ahmed Can ile temasa geçmiştir. Neticede bu devletin de yıkılışının ardından 1947de Dr. Mesut Sabri Baykozinin başbakan ve İsa Yusuf Alptekinin genel sekreterliğini yaptığı mahallî bir Doğu Türkistan Hükümeti ilan edilmişse de, bu hükümet de uzun ömürlü olamamıştır.
Öte yandan 1948 yılının sonlarına doğru hükümetin Urumçideki Sinkiang eyalet yönetimiyle de teması zayıflamıştır. Eylül 1949da yeni rejim ve Urumçi yetkilileri Pekinde komünist idarecilerle görüşmelere başlamışlar ve 1955te Sinkiang Uygur Özerk Bölgesinin kurulduğu açıklanmıştır.
Gulca Katliamı
4 Şubat 1997 tarihinde Doğu Türkistanın Gulca vilayetinde, Kadir gecesi Kurân-ı Kerîm okumak ve ibadet etmek üzere bir evde toplanan Doğu Türkistanlı kadınlar, Çinli polisler tarafından eve yapılan bir baskınla dışarı çıkarılmış, hatta bu zorbalığa direnen kadınların üzerine ateş dahi açılmıştır.
Kadınlar, yaka-paça alınarak dipçik darbeleriyle polis merkezine götürüldüler. Bu duruma tepki gösteren halk, polis merkezinin önünde toplanmıştı. Müslümanların, Çin polisinin suçsuz yere tutuklamak istediği kadınların serbest bırakılmalarını istemeleri üzerine iki Doğu Türkistanlı kadının cesedi kalabalığın önüne atıldı. Polisler tarafından silahsız halkın üzerine makineli tüfeklerle yaylım ateşi açıldı. Bu şiddetli kurşun yağmuru altında yüzlerce Doğu Türkistanlı hayatını kaybetti.
Netice itibariyle bu hadiselerde Doğu Türkistan halkı binlerle ifade edilebilecek sayıda evladını şehîd vermiş, bir o kadarı da yerlerinden yurtlarından uzaklaştırılmış, ya da sürülmüştür. Bu katliam da tarihe Gulca Katliamı olarak geçmiştir.
Osmanlı-Gulca Münasebetleri ve Hamidiye Mektebi
Osmanlı Devleti her devirde Türkistan bölgesine yakın ilgi göstermiş ve hususiyle Safevilerle yapılan savaşlar sırasında Orta Asyadaki Hîve, Buhara, Semerkand ve Hokand hanlıklarına elçiler göndererek münasebetlerde bulunmuştur.
Rusyanın ve Çinin bölgede nüfuz elde etmeye başlaması ile de bu münasebetler bir zaruret halini almıştır. Çünkü Rus ve Çin devletleri buralarda Müslümanlara karşı büyük bir tahakküm idaresi kurma gayretinde olmuşlardır.
Türkistan bölgesindeki Müslüman hanlıklar da, 16. yüzyıldan itibaren İran, Çin ve Rusyaya karşı hem büyük bir siyasi güç hem de Osmanlı padişahı İslam halifesi olduğundan Osmanlı Devletine elçiler gönderme ihtiyacını duymuşlardır.
Osmanlı-Türkistan münasebetleri sadece siyasî saha ile sınırlı kalmayıp dinî, ilmî ve ticarî faaliyetleri de içine almış ve devletin yıkılışına kadar devam etmiştir. Bugün Osmanlı Arşivinde mevcut vesikalar ışığında buralarla olan münasebetleri en ince teferruatına kadar görmek mümkündür. Meselâ, hacıların İstanbula gelerek halifenin duasını aldıktan sonra mukaddes topraklara gittikleri o devirlere ait, Türkistanlı hacılara yardım edilmesi ve emniyetlerinin sağlanması konusunda binlerce vesika mevcuttur.
Ayrıca, buralarda mektepler açılmış, İstanbula talebe getirilip okutulması ve tekrar memleketlerine gönderilmesi hususunda çalışmalar yapılmıştır.
YediKıta Tarih dergisinin Aralık 2010 tarihli 28. Sayısından alıntıdır...
