Kahramanmaraş merkezli yaşanan depremler sonrası Haber7 yazarı Ferman Karaçam'ın yazdığı, Mehmet Yaşar Genç'in seslendirdiği 'Zelzele' şiiri dinleyenlere duygu dolu anlar yaşatıyor.

Sur içine karla karışık yağmur yağıyor

Akşam karanlığa kaldı çocuklar

Çocukların yüzünde ay doğuyor

Ay ışığı parlak ve keskin

Annelerin gözlerine batıyor

Ay ışığı sonra sessiz bir leylak gibi

Sıfır dört on yedi

Altı Recep yıldızlar teker teker düşüyor

Ay ışığı için için kanıyor

Ay ışığı Diyarbekir’de kararıyor

Etrafta hain bir uğultu var

Sessizce giriyor evlerimizin

Kapı eşiklerinden

Uğultu ocağımızı söndürüyor

Evlerimiz; ihmal ve ihanetimizin yalancı korunakları

Ağızlarını bulutlara dayamış

Umarsız ve acımasız dev ölüleri

Üstümüze çöküyor

Evlerimiz; cehennem kuyusu

Yakıtı insan

Demir ve beton olan ölüm dağları

Evlerimiz; çocuklarımızın mezarları

Maraş’ın göğünde bu gece şimşek şimşek üstüne çakıyor

Maraş’ın göğünde yedi güzel adamın çığlığı var

Alnında ilk madalyalı şehir mührü

Mühür susuz bir çeşme gibi duruyor Necip Fazıl Bulvarı'nda.

Gözü yaşlı bir titreyiş, bir humma, bir sessiz haykırış var Maraş’ın göğünde

Bebek elleri var kibrit kutusu içinde

Beyaz, nurlu ve dipdiri

Bebek gözleri mutmain

Bebek gözleri bir yağmur sonrası toprak kokusu

Çimen kokusu, gül kokusu

Bebek yüzlerinde bir bahar muştusu çağıldıyor

Bebek bedenleri

Yığın yığın demir ve toz içinde nur buketi

Bebekler anne rahminde gibi sessiz ve mutlu

Anneler..

Ahh pamuktan bir gökkuşağıdır anneler

Adana’nın göklerinde

Elleri ve bilekleri narin birer gül yaprağı

Benizleri solgun papatya

Çocuklarının üstüne abanmış nur heykelleri

Babalar Malatya gerdanlığına dayamış sırtını

Avuçları kızgın demir, tuğla ve beton

Babalar umut çınarı gibi duruyor zilzalin karnında

Babaların avuçları kanıyor

Ve bekliyorlar bir ses, bir kımıltı bekliyorlar

İnce ince sızıları bastırıp bağırlarına

Soğuğun, açlığın ve susuzluğun kıyısında çömelip

Yarım kalmış bir rüyanın

Enkaz altından çıkıp geleceğini bekliyorlar

Elvan elvan çiçek kokuları Cebelibereket'e ulaşan

Bahçesinde ıtırlar, ıhlamurlar besleyen Osmaniye

Derviş Paşa’nın Ceylan bakışlı armağanı

Sevinçlerimizi, acılarımızı, hayallerimizi enkazına alan

Şehir

Çocuk uçurtmaları asılı kaldı göğünde

Susma,

Sesime ses ver

Buzlu cam kırıklarında kanayan şehir

Gökkubbe üstümüze çöktü

Harfler ve kelimeler çatlayan dudaklarda etimize ulandı

Sözlerin korkudan ve kaygıdan sustuğu yer Kilis

Yoksul, yetim ve öksüz Muhacire kucak açan Şar

Umutların tutunduğu ensar

Akdenizden daha kıyılarına gün ışığı vurmadan

Geceye teslim olan Hatay

Kıyılarında yakamozlar ışıldamıyor bu gece

Derin yaraların var senin

Bir Hitit prensinin gözleri parlıyor enkazından

Bir sızın, bir acın var Halep yollarına uzanan

Kolların Halep

Yolların Halep

Karındaşın çileli Halep

Yıkıntılarının başında

Dizleri üstüne çöküp

Evladının bir kolunu mezar yapmak isteyen babayı duy

Hatay

“Alem düşman kesildi seni sevdiğim için..”

Milat öncesi yedi binlerden beri

Dizlerine inen zülüflerini tarayıp durduğum nazlı kızım

Tarihimin, medeniyetimin çiçeği, gözbebeğim

Kırlangıçlar uçuştu saçlarından

Kırağı vurdu alnını

Buz kestin yüreğimde Adıyaman

Bir doğrul, bir ayağa kalk, toz toprak dolmuş saçlarına

Benzin sararmış Adıyaman

Gel öpeyim zeytin karası gözlerinden

Yamaçlarındaki ışıl ışıl lambaları kararan

Yavuz Sultan armağanı güzel kızım..!

Urfa sen nasıl dağıldın böyle?

Nasıl savruldun gecenin hain dehlizlerine

Sen İbrahimce durmamış mıydın alevden dağlara karşı?

Fransız’a, Nemrut’a, zalime karşı savaşıp

Kol kanat germemiş miydin mazluma?

Söyle Urfa..!

Nasıl kırıldı senin kanatların?

Bir yetim boynu gibi nasıl bükülür enkazında şanlı madalyan?

Nasıl serildin yerlere Urfa?

Bizi nasıl un ufak edersin dev gibi gövdenin altında?

Senin heybetin ve azametin düşmana değil miydi?

Şimdi sen neden Kazancı Bedih dilince feryad figan ediyorsun?

“Üşürüm hava soğuk

Ranzalar kovuk kovuk

Kimse derdim bilmiyor

Ne bir haber ne dostluk

Dardayım ben dardayım

Malum dört duvardayım

Ne gelen var ne giden

Gece karanlıktayım”

Bizim gelin kızlarımız

Gelinliğini giyerek gittiler ölüme

Ölümle kol kola giren gencecik damatlarımızla

Zilzale karıştılar,

Gecenin mehtabında

Antep'in soğuk pınarları çağıldar yürüyüşünde delikanlılarının

Antep, göğsü madalyalı kumrumuz

Göğsünden vurulup bizi yere seren dağımız

Çığ gibi düşmana yenilmeyip

Kırk saniyede dağ gibi devrilen koca kahramanımız..!

Buna da direnseydin ne olurdu Antep?

Yıkıldın ve yıktın bizi..!

Antep ahh..

Sur içine karla karışık yağmur yağıyor

Karanlığa kaldı çocuklar

Ay ışığını zifir gibi bir uğultu kuşatmış boğuyor

Sessizce karanlığa batıyor ay yüzlü çocuklar

Yorumlar 6 Yorum Var
  • a.ramazan zeytin 02.03.2023 14:19
    yazanın yüreğine.okuyanın ağzına sağlık.Tşekkürler...
  • HASAN KARAASLAN 01.03.2023 14:03
    Yüreğinize sağlık...
  • Hakkı sezgin 28.02.2023 20:33
    Çok güzel yüreğinize sağlık
  • Misafir 28.02.2023 18:55
    yüreğine sağlık ❤️❤️
  • yağmur 28.02.2023 18:29
    Ağzına yüreğine sağlık hocam ne güzel seslendirmişsiniz.
Daha fazla yorum görüntüle