Babacan: Bakanlıklarla ilgili süpriz olabilir

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, devlet bakanlıklarının kaldırılıp tüm bakanlıkların icracı bakanlıklara dönüştürülmesiyle çalışmaların sürdüğünü belirtti.

Babacan: Bakanlıklarla ilgili süpriz olabilir
Babacan: Bakanlıklarla ilgili süpriz olabilir
GİRİŞ 06.06.2011 13:04 GÜNCELLEME 06.06.2011 13:04

Babacan, Kanal 24 Televizyonu'nda katıldığı bir programda gündemdeki konuları değerlendirdi.

Seçim döneminin yoğun ve hareketli geçtiğini ifade eden Babacan, seçim bölgesi Ankara'da çalışmaların iyi gittiğini söyledi. Ankara'nın Türkiye ortalamasından farklı sonuçlar vermeyen bir il olduğunu ifade eden Babacan, ''Sonuçlar fena değil, ancak sandıklar açılıp kesin sonuç çıkmadan bir rakam vermeyi tercih etmiyoruz'' dedi.

Kararsızım diyenlerin bir kısmının gerçekten kararsız olduğunu belirten Babacan, bir kısmının ise çeşitli nedenlerle eğilimini belli etmek istemediğini, buna da saygı duyulması gerektiğini kaydetti. Anket çalışmalarının, seçimlerden sonra yine güçlü bir tek parti iktidarının devam edeceğini gösterdiğini ifade eden Babacan, ekonomiyle ilgili beklentiler ile piyasa beklentilerinin de buna göre şekillenmiş durumda olduğunu kaydetti.

''Burada kritik olan TBMM'deki sandalye dağılımıdır. Bizim asıl çabalarımız yeni anayasa değişikliğine yönelik asgari çoğunluğu sağlayabilmek. Hedefimizi bu yönde belirlemiş durumdayız'' diyen Babacan, bu seçim döneminde muhalefet partilerinden, iktidar olma ümidi, ihtimali ile strateji yürüten hiç bir partiyi göremediklerini söyledi. Muhalefet partilerinin daha çok parti içi iktidar çabaları içinde olduğunu savunan Babacan, ''Gönül isterdi ki muhalefet partileri iktidar partisinin alternatifini oluşturacak bir görüntü içinde olsaydı. Bu maalesef bugünün Türk siyasi tablosunda yok'' dedi.

İktidarları dönemindeki 8,5 yılda gerçekleştirilen icraatlarla ilgili bilgi veren Babacan, şunları söyledi:

''Bizim için önümüzdeki dönemde yeni anayasa çalışmalarımız çok önemli olacak. Türkiye'nin her alanda temel hak ve özgürlüklerini daha da genişletmek, her türlü özgürlüklerin, her alanda yaşanmasını getirecek bir bakış açısı da bizim için çok önemli. Her türlü yaşam tarzının insanların arzu ve isteği doğrultusunda sürdürebilmesi çok önemli. Dini, etnik kökeni ne olursa olsun herkese Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bakabilen bir siyasi anlayışa sahibiz. Bütün siyasi reformlarımız bu yönde oldu. Bugüne kadar insanı ön planda tutan, herkese eşit mesafede yaklaşan bir reform çizgimiz oldu, öyle de devam edecek. Türkiye'nin önü açık.''

-''TARAFSIZ HABERCİLİK PEŞİNDE OLAN BİR YAYIN ORGANI DEĞİL''-

The Ekonomist'te yer alan bir makale ile ilgili soru üzerine de Babacan, şunları kaydetti:

''Bu enteresan bir yayın organıdır. Genelde pek çok konu ile ilgili taraf olur bir tutumu vardır. Tarafsız habercilik peşinde olan bir yayın organı değildir. Genelde dünyada böyle olayları biraz uzaktan izleyen, olaylar hakkında kendi kanaatini oluşturmamış kitlelerde bir kanaat oluşturma üzerine bir çizgisi vardır. Pek çok ülkede seçimden önce açık bir tutum almıştır. Tarzı böyle, fakat şu var ki sadece ekonomik bir değerlendirme de yapmaz bunlar, siyasi değerlendirmelerde yapar. Öte yandan ekonomik değerlendirmelere baktığınızda son 8,5 yılı yere göğe sığdıramıyorlar. Garip olan, bizdeki muhalefet partisinin tutup da böylesine bir dış odağa, dış yayın kuruluşuna dayanarak bunu mitinglerde dillendirecek kadar dışarıdan destek alacak bir psikolojiye kendini sokmasıdır. Adında halk ibaresi geçen bir parti, CHP diyorum, tamamen halka dayanması gerekirken, dışardan destek arayışlarına önem veriyor ve dışarıdan destek bulduğunda miting konusu yaparak 'The ekonomist de bizi destekliyor' diyor. Gerçekten halkı temsil eden bir siyasi partinin ne yapması lazım; 'kardeşim onların kendi değerlendirmesidir. Ben halkıma bakarım, halkın desteğiyle ben iş başına geleceğim. Dışarıdan gelen destek benim için önemli değil' demesi lazım, bunu demiyor.''

CHP'nin dış politikada İsrail'e göz kırpan bir yaklaşım izlediğini savunan Babacan, ''Şu çok açık ki bunlar yurt dışında yoğun bir faaliyete girdiler. Avrupa'da olsun, ABD'de olsun, başka ülkelerde olsun. Bunun haberleri değişik yerlerden bize ulaşıyor. Bu enteresandır, seçime giderken dış odaklardan güç almak, bunlardan mitingde bahsetmek, mitingde halka 'The ekonomist de beni destekliyor' demek açıkçası bu adında halk geçen bir siyasi partiye yakışmıyor'' diye konuştu.

Bu seçim döneminde, AK Parti'nin, yaptıklarını ve yapacaklarını anlatan tek parti konumunda olduğunu ifade eden Babacan, CHP ve MHP'nin geçmişte defalarca iktidara gelmesine rağmen, seçim meydanlarında kendi dönemlerinde yapılan icraatlardan hiç bahsetmediklerini, bunun yerine ''bol keseden'' vaatte bulunduklarını söyledi.

CHP ve MHP'nin iktidarda yer aldığı dönemlerle ilgili bilgi veren ve değerlendirmelerde bulunan Babacan, ''Bu seçim döneminde bakıyoruz muhalefet partileri bir sürü proje hazırlıyorlar. Bir tane de kaynak projesi göster. Para harcama projeleri çok, kaynak bulma projesi ortada hiç yok'' dedi.

-İŞADAMI İNAN KIRAÇ'IN SÖZLERİ-

İşadamı İnan Kıraç'ın, CHP'nin birinci parti olacağına yönelik sözlerinin hatırlatılması üzerine Babacan, belirli büyüklüğe ulaşmış ve ürünleri çok geniş halk kitlelerine ulaşmış kuruluşların sahiplerinin ve yöneticilerinin, siyasi duruşlarını pek açıklamadığını söyledi. Babacan, şöyle konuştu:

''Çünkü müşteri kitlesi olarak 74 milyonu hedefliyorsa tutup da halkın sadece belirli bir yüzdesinin oy verdiği bir siyasi partiye yakın duruş ilan etmek onu destekleyici şeyler söylemek o şirketin müşteri kitlesini ve pazar payını olumsuz etkileyebilir, bu bir risktir. Belli başlı iş adamlarının ve büyük şirketlerin siyasi duruş zikretmeleri kendileri açısından ve ilerideki iş kapasiteleri açısından bir risktir ve dünyada da bunu pek yapmıyorlar.

O siyasi partiden bir rant elde etmek ve çıkarı olma durumu haricicinde iş adamları çok açık bir şekilde duruşunu söylemezler. Müşteri kitlesi olarak tüm Türkiye'yi hedefleyen bir şirketin bunları söylememesi gerekir normalde. Kendi görüşüdür buna da saygı duymak lazım.''

-FİNANS KURULUŞLARI MERKEZLERİNİN İSTANBUL'A TAŞINMASI-

Bazı finans kuruluşlarının merkezlerinin İstanbul'a taşınması nedeniyle Ankara'nın boşaltılacağı yönündeki eleştirileri de değerlendiren Babacan, bankalardan ve çeşitli finans kuruluşlarından İstanbul'a gidecek çalışan sayısının sadece 1350 kişi olacağını, bu kişilerin de işleri gereği vakitlerinin çoğunu zaten İstanbul'da geçirdiklerini kaydetti. Babacan, İstanbul'un büyük bir finans merkezi haline gelmesinin Ankara'yı da çok güçlü yapacağını söyledi.

Bakan Babacan, devlet bakanlıklarının kaldırılıp tüm bakanlıkların icracı bakanlıklara dönüştürülmesiyle ilgili soruyu yanıtlarken de bu konudaki çalışmaların halen sürdüğünü belirterek, ''Son 3-4 gündür yaptığımız toplantılarda çalışmalarımız biraz daha yön değiştirdi. Dolayısıyla bazı sürprizler olabilir, daha önce hiç tartışılmayan yeni konular gündeme gelebilir ama artık çalışmanın son safhalarına gelindi. Sayın Başbakanımızın tercihi seçimden önce bunun sonuçlandırılması. Nasıl dizayn ederseniz edin burada önemli olan doğru politikaları uygulayacak bir siyasi iradedir'' diye konuştu.

KAYNAK: AA