Babacan dikkat çektiği 3 risk!

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan 2012'de yılın en önemli gündemi olan 3 konuya dikkat çekti. Bunlarda sorun olmazsa büyümeyle ilgili sorun olmayacağını söyledi.

Babacan dikkat çektiği 3 risk!
Babacan dikkat çektiği 3 risk!
GİRİŞ 15.12.2011 13:22 GÜNCELLEME 15.12.2011 13:22

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 2012 yılında en önemli 3 konunun sırayla Avrupa, cari açık ve enflasyon olacağını belirterek, ''Bunlarda bir sorun olmazsa büyümeyle ilgili de bizim herhangi bir problemimiz olmaz'' dedi.

Bloomberg HT televizyonuna konuşan Başbakan Yardımcısı Babacan, uzun vadeli ve sürdürülebilir büyümede enflasyonun çok önemli bir faktör olduğunu, bu çerçevede enflasyonla mücadeleye son derece önem verdiklerini söyledi.

Bir zamanlar Türkiye'de ''eğer büyüme istiyorsanız biraz enflasyona razı olacaksınız'' şeklinde söylemler bulunduğunu kaydeden Babacan, kendilerinin böyle bir söyleme asla girmeyeceklerini, enflasyonun Türkiye'de düşük tek haneli rakamlarla seyretmek zorunda olduğunu ve bunu sağlamak için de ne gerekiyorsa yapılacağını bildirdi.

Merkez Bankasının temel önceliğinin enflasyon olduğuna dikkat çeken Babacan, fakat sadece Merkez Bankasının çabalarının bu iş için yetmeyebileceğini, bir yandan da mali disiplinin mutlaka devam etmesi gerektiğini kaydetti.

Son dönemlerde artan enflasyon rakamlarını da değerlendiren Babacan, dolar ve avro kurunun artması, Uzakdoğu ve Hindistan'dan ithal edilen tekstil ürünlerindeki ithalat vergilerinin artırılması ve bazı bölgelerde meydana gelen sel felaketi nedeniyle sebze-meyve fiyatlarının artmasının enflasyon rakamlarını artırdığını ifade etti.

Vergi oranlarının artırılması ile Türkiye'deki sigara fiyatlarının yaklaşık yüzde 20 arttığına işaret eden Babacan, şu değerlendirmelerde bulundu:

''Enflasyon sepetinde sigaranın ağırlığı yüzde 5'tir. Enflasyona sadece sigaradan bir puan eklenmiş oldu. Ayrıca elektrik fiyatları arttı, doğalgaz fiyatları arttı, bunlar da enflasyon artışına sebep oldu. Bunları niye anlatıyorum? Aslında bütün bu anlattıklarım Merkez Bankası'nın aslında hiçbir şey yapamayacağı alanlar.

Yani sigaranın vergisi ile Merkez Bankamızın hiçbir ilgisi yok. Ya da Allah korusun bir sel felaketi olmuş, bazı ürünlerde arz noksanı olmuş, bu sebeple fiyat artmış, Merkez Bankamızın para politikasıyla bunun hiçbir alakası yok.

Dolayısıyla bir süre enflasyon yüksek seyredecek, ama nihayetinde gelecek yıl sonu itibariyle enflasyon bizim yüzde 5'lik hedefimizle uyumlu bir patikada seyredecek diye bekliyoruz.

Dolayısıyla Merkez Bankamız bir süre temel öncelik alanına kuşkusuz eğilecektir. Ne zamana kadar? Artık herkesin içi rahat edene kadar. Enflasyonun düşük tek haneli rakamlara doğru gittiğinin bir bakıma güvencesi alınana kadar. Bir süre o alana tabii Merkez Bankamız yoğunlaşacak. Yani enflasyonla mücadeleden asla taviz yok. Fiyat istikrarı konusunda kararlılığımız çok kesin, asla taviz vermeyeceğiz.''

2012 yılının en önemli gündem maddeleri

2012 yılının birinci gündem maddesinin Avrupa olacağını kaydeden Babacan, özellikle avro bölgesinin ekonomisinin yakından takip edileceğini bildirdi. Son AB zirvesinde Avrupa'nın kendi içerisinde birliğini, bütünlüğünü sağlayamadığının görüldüğünü kaydeden Babacan, Avrupa içerisinde ciddi çatlakların oluştuğunu kaydetti.

''Avrupa'da şartlar mevcuttan daha iyiye doğru giderse ne ala, ama mevcuttan daha kötüye doğru bir gidiş olursa bu bizim takip etmemiz gereken bir konu'' diyen Babacan, bütün bu gelişmeleri yakından izleyeceklerini vurguladı.

Babacan, ikinci önemli konunun cari açık, üçüncü konunun da enflasyon olduğunu belirterek, ''Bunlarda zaten sorun olmazsa büyümeyle ilgili de bizim herhangi bir problemimiz olmaz'' dedi.

IMF'nin 2012 yılında Türkiye için yüzde 2-2,5 düzeyinde büyüme öngörüsünde bulunduğunun hatırlatılması üzerine Babacan, IMF'nin şu anda hem dünya hem de Avrupa ekonomisine karamsar baktığını, Türkiye için öngörüsünün de bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Türkiye'nin okyanusun ortasında bir ada ülkesi olmadığını ve Avrupa'daki gelişmelerden etkilenebileceğini kaydeden Ali Babacan, ''Brezilyalı, Avustralyalı meslektaşlarımızla bile oturup konuştuğumuzda (biz Avrupa'dan çok korkuyoruz) diyorlar. Biz Avrupa'nın hemen yanı başında olduğumuz için daha dikkatli olmamız gerekiyor'' diye konuştu.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Amerikan Merkez Bankasının sadece Amerikan Hükümetiyle çalıştığını belirterek, ''Avrupa Merkez Bankası (ECB) 17 kocalı Hürmüz gibi 17 ayrı hükümetle uğraşmak zorunda'' dedi.

Bloomberg HT televizyonuna konuşan Babacan, Türkiye'nin ihracatının yaklaşık yüzde 45'inin AB ülkelerine yapıldığını hatırlatarak, bu durumun bir bakıma işin olumsuz yönü, güzel yönünün ise diğer yüzde 55'lik kısım ile ihracatın olumlu yönde gelişmesi olduğunu kaydetti.

Türkiye'nin bu yılki toplam ihracatının rekor bir seviyeye doğru gittiğini ifade eden Babacan, ''Orta Vadeli Programda 135 milyar dolar civarında bir projeksiyon yapmıştık. Aralık sonu itibariyle belki bir miktar onu da geçecek gibi görünüyor '' dedi.

Avro Bölgesi'ndeki krize ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Babacan, Avro Bölgesi'nde tek bir para birimi kullanıldığını, buna karşın 17 ülkenin ayrı ayrı maliye politikaları olduğunu dile getirdi.

Maliye politikalarını düzgün yürütmeyen ülkelerin Avrupa Merkez Bankasından para istediğini anlatan Babacan, ''Piyasadan borçlanamıyor. Gidiyor Avrupa Merkez Bankasına 'Para bas, bana ver. Öbür türlü masraflarımı nereden karşılayacağım ya da borcumu nasıl ödeyeceğim?' diyor'' dedi.

''Avronun pervasızca basılması ilerideki değerini sorgulatıyor''

Avro Bölgesi'nde bütçesine dikkat eden bir ülke ile bütçe açığı çok fazla olan bir ülkenin aynı para birimini kullandığına dikkati çeken Babacan, ''Ortak paradan bu kadar çok miktarda, pervasızca, hesapsız-kitapsız basılması, karşılıksız olarak basılması, bu ortak para biriminin ilerideki değerinin ciddi şekilde sorgulanmasına yol açıyor. İlerde fiyat istikrarı ne olacak Avro Bölgesi'nde? Bu, ciddi bir endişe kaynağı şu anda'' diye konuştu.

Avro Bölgesi'ndeki mevcut durumun sürdürülmesinin mümkün olmadığının altını çizen Babacan, ''Avro Bölgesi ya parçalanmaya gidecek ki bu parçalanma çok sancılı olur, çok eziyetli olur, çok bedel öderler. Bundan karlı çıkan ülke olmaz kesinlikle. Almanya'nın kendisi dahil çok büyük zarar görürler. Ya da bu Avro Bölgesi'ndeki 17 ülkeyi daha sıkı, daha merkezi, daha güçlü bir maliye politikası etrafında buluşmuş bir ülke grubu olarak göreceğiz'' değerlendirmesinde bulundu.

Almanya'nın mevcut durumda bir liderlik rolü üstlendiğine işaret eden Babacan, Almanya Başbakanı Angela Merkel'in ''Siyasi birliğimizi güçlendirmemiz lazım'' söyleminin arkasında Almanya'nın daha çok söz sahibi olduğu bir yapıya gidişin bulunduğunu dile getirdi.

Bütçenin, milli egemenlik alanı olmasından dolayı bu durumun bazı ülkelerde tartışma konusu olabileceğini belirten Babacan, şunları söyledi:

''Halbuki bu değişecek. Madem siz milli egemenlik alanı olan, başka bir ulusal egemenlik alanı olan para basmayı ortak bir havuza koydunuz. O zaman bu bütçe konusundaki egemenliğinizi de aynı ortak havuza koymak zorundasınız. 'Oradaki egemenliği verdim, bu bana aittir.' Bunun işlemeyeceği ortaya çıkmış durumda.''

AB'nin, Avro Bölgesi'nin birbirlerine daha da yaklaştığı ve kenetlendiği bir yapı olacağını düşündüğünü kaydeden Babacan, 27 ülkenin tamamına sırf avrodan çıkan sorunlar yüzünden bazı şeyleri yaptırmaya çalışmanın sonuç vermeyeceğini ifade etti.

Özel sektörün döviz borcu

Özel sektörün çok ciddi bir döviz borcu olduğunun hatırlatılması üzerine Babacan, son 1-1,5 yıldır eğer döviz geliri veya varlığı yoksa dövizle borçlanılmaması konusunda uyarılarda bulunduklarını anımsattı.

Özel sektörün döviz borcu varsa buna karşılık olarak ihracattan döviz geliri, döviz varlığı ya da döviz cinsinden alacağı olması gerektiğini belirten Babacan, özel sektörün döviz borcuna karşılık yurt içi ve yurt dışında ciddi döviz varlığı olduğunu da söyledi.

Lehman krizinin ardından özel sektörün dış borç yükümlülüklerini azalttığını anlatan Babacan, ''Dolayısıyla rakamlar yüksek gibi görünse de ben özel sektörün riskini hesap ettiğini ve buna göre hazırlıklarının olduğunu düşünüyorum'' dedi.

Kredi kartlarında her tüketiciye tek bir limit uygulanması söylentilerinin dile getirilmesi üzerine Babacan, konuyu Finansal İstikrar Komitesinde görüştüklerini söyledi.

Bu konuyla ilgili bankaların ayrı ayrı tahsis ettiği limitlerin bir havuzda toplanabilmesi için bir bilgisayar altyapısının kurulması gerektiğini ifade eden Babacan, ''Aksi halde her bir banka kredi kartı verdiği kişinin sadece maaşına bakıp kredi kartı verse, diyelim ki bir kişinin 10 ayrı bankadan kredi kartı olsa aslında ödeme kapasitesinin 10 misli kredi kartı limiti ve kredi kartı harcamasının kapısı aralanmış oluyor. Bu da doğru değil açıkçası'' diye konuştu.

Bu konudaki çalışmaların zaman alacağını belirten Babacan, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'na konuyu ilettiklerini bildirdi.

''ECB 17 kocalı Hürmüz gibi''

Kimi ekonomistlerin 2012'nin ikinci çeyreğinden önce Amerikan Merkez Bankasının (FED) yarım trilyon dolar tahvil almasına hazır olunmasını belirttiklerinin ifade edilmesi üzerine Babacan, Avrupa ile ABD'nin merkez bankaları açısından karşılaştırıldığında en önemli farkın ABD Merkez Bankasının bağımsız olmaması olduğunu söyledi.

FED'in sadece enflasyona değil, büyüme ve istihdama da baktığını anlatan Babacan, ''Oysa Avrupa Merkez Bankası, teoride bağımsız diyelim. Çünkü son dönemlerde maalesef bazı ülkelerden çok ciddi müdahaleler oluyor. Fiyat istikrarı olan, bizim merkez bankamıza daha çok benzeyen bir merkez bankası'' dedi.

Babacan, ''Bir başka önemli fark, Amerikan Merkez Bankasının çalıştığı tek bir hükümet varken o da Amerikan hükümetiyken, Avrupa Merkez Bankası 17 kocalı Hürmüz gibi 17 ayrı hükümetle uğraşmak zorunda'' değerlendirmesinde bulundu.

''Merkez bankaları kendileri bir istikrarsızlık kaynağı olmamalı''

Ne olursa olsun merkez bankalarının nihai borç verici görevini mutlaka yerine getirmeleri gerektiğini belirten Babacan, ''Hele hele böyle dönemlerde. Yani kendileri bir istikrarsızlık kaynağı olmamaları lazım'' dedi.

Merkez bankalarının finansal istikrarı korumak için hükümetlere ve bankalara her türlü desteği vermeleri gerektiğini dile getiren Babacan, buna karşın hükümetler ve bankaların da merkez bankalarına sırtlarını dayayıp, yapmaları gerekenleri ertelememeleri gerektiğini söyledi.

Babacan, FED'in tahvil alımına ilişkin ise ''Olabilir, olmayabilir. Şunu düşünüyorum. Gerçekten bir sıkışıklık varsa, gerçekten bir kötüye gidiş ihtimali varsa ve bu FED'in bir müdahalesiyle düzelecekse, FED o gün o müdahaleyi yapacaktır. Daha önce de yaptı, şimdi de yapıyor, bundan sonra da yapar'' yorumunda bulundu.

Babacan, sürekli FED'in oyuncu olduğu, Amerikan yönetiminin, kongresinin hiçbir şey yapmadığı bir tablonun da sürdürülebilir olmadığını, bunun başka türlü sorunlara yol açabileceğini sözlerine ekledi.

KAYNAK: AA