Maide Suresi 2’inci ayet
Ey iman edenler! Allah'ın (koyduğu, dinî) işaretlerine, haram aya, (Allah'a hediye edilmiş) kurbana, (ondaki) gerdanlıklara, Rablerinin lütuf ve rızasını arayarak Beyt-i Haram'a yönelmiş kimselere (tecavüz ve) saygısızlık etmeyin. İhramdan çıkınca avlanabilirsiniz. Mescid-i Haram'a girmenizi önledikleri için bir topluma karşı beslediğiniz kin sizi tecavüze sevketmesin! İyilik ve (Allah'ın yasaklarından) sakınma üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allah'tan korkun; çünkü Allah'ın cezası çetindir.
Peygamberimiz buyuruyor ki:
Ebû Atiyye şöyle demiştir:
(Bir gün) Mesruk ile beraber Hz. Âişe'nin yanına girdik. Mesruk:
"Resûl-i Ekrem'in Ashâbından iyilik yapmakta kusur etmeyen iki kişi vardır. Bunlardan birisi akşam namazı ve iftar vakti gelince acele ediyor, diğeri geriye bırakıyor." dedi. Hz. Âişe:
"Akşam namazında ve iftarda acele davranan kimdir?" diye sordu. Mesruk:
"Abdullah İbn-i Mes'ûd'dur." dedi. Bunun üzerine Hz. Âişe:
"Allah'ın Resûlü de öyle yapardı." dedi.
BUHÂRİ VE MÜSLİM
Vâlî
Bütün varlıkları idare eden
Vali adının muhtevasında, alemdeki oluşumla ilgili bütün isimlerin kullanımı bulunmaktadır.
Vali varlıkların bütün işlerini kendi üzerine alan demektir. Yüce Kelâm'daki "O, her an yeni bir tecellidedir" (Rahman,29) ayeti buna delalet etmektedir. O'nun idaresi bir plan dahilindedir. Kimseye zulmetmez, kimseyi incitmez ve ağlatmaz. O'nun idare etmesi kendi kudretiyledir. Valiliği mutlaktır, şarta bağlı değildir.
Mahlukatın işlerini yola koyan ve gereği gibi idare eden ancak O'dur. Bütün işlerin valisi şüphe yok ki, Allah'tır. O işleri önce tedbir etmiştir, ikinci defa tahkik sahasına çıkarmıştır, üçüncü defa da onları devam ettirmiş ve idaresinde bulunmuştur.
Kullar için Vali, kendi ve başkalarının işlerinde Allah'ın velayetini kabul etmek şeklinde gerçekleşir.