Gel vatandaş gel.. Batan Fetö’nün palavraları bunlar!

  • GİRİŞ17.08.2017 09:18
  • GÜNCELLEME17.08.2017 09:18

Mahalle pazarlarında, müşteri çekmek için klasik slogandır: “Gel vatandaş gel.. Batan geminin malları bunlar.”

Başlığı, o slogandan esinlendim..

Ancak bizim bahsedeceğimiz, batan gemi değil, tüm itibarını son 4 yılda sıfıra indiren Fetö..

17 Aralık’ta bu FETÖ’cüler ne diyorlardı?

“Reza Sarraf isimli bir İran asıllı işadamı var.. Bu işadamı, bakanları rüşvete boğmuş!”

Hemen kulak kabartıyorduk..

“Aaaa. Devletin yüksek yüksek bürokratları.. Hatta bakanları.. Polis müdürleri tarafından takip edilmişler.. Bakalım neler bulmuşlar.. Kim ne almak için, ne kadar rüşvet vermiş, bir bakalım” düşüncesi ile, her ayrıntıyı dikkatle dinliyorduk....

FETÖ’nün parlak emniyet müdürleri, o zamanki FETÖ kanallarına, hatta AK Parti’yi devirmek için herkesle ittifak yapan solcu kanallara çıkıp, saatlerce anlatıyorlar..

“Şu teknik takibi yaptık. Pasta kutusu içinde 500 bin lira.. Sonra çikolata kutusunda 500 bin dolar.. Bayramda iki takım elbise..”

Liste böyle uzayıp gidiyor..

Hani bir çapanoğlu durumunun varlığı hissediliyordu ama..

Bir de bu “verilenler” karşılığında, acaba “ne işler yaptırılmak istenmiş, ona bakalım” dediğimizde..

Şaşırıp kalıyorduk..

Mesela o tarihteki İçişleri Bakanı Muammer Güler’e verildiği ileri sürülen paralar, “Reza’nın babasının Türk vatandaşlığına geçmesi için”miş!

E benim aptal fetö’cülerim..

Türk vatandaşlığına geçmek için, yüzbinlerce dolar falan harcamaya gerek yok ki..

Vatandaşlığa geçmenin belli şartları var.. O şartları taşıdığınızda, zaten vatandaşlığa geçebiliyorsunuz.

O şartlar da, Reza’nın babası için, üç aşağı beş yukarı zaten mevcut..

Siz de aksini iddia etmiyorsunuz zaten..

O zaman, Reza Sarraf’ın, o kadar doları vermesine ne gerek var ki?

Veya şöyle soralım..

O kadar dolar gerçekten verilmiş miydi, yoksa verilmediği halde, hediye kabilinden yollanan (ben çikolata da olsa, kamu görevlisinin sivillerden hediye kabul etmesini tasvip etmediğimi not düşmüş olayım) bayramlık çikolata paketinin bir önemi olmayacağı için, “kutuda 500 bin dolar vardı” yalanı mı uyduruldu?

Reza Sarraf’a aptallık sıfatı yükleyemeyeceğimize göre..

Hakkı olan bir şey için, gereksiz yere yüzbinlerce dolar para harcayacak kadar saf olmadığına göre..

“Şöyle yakaladık. Böyle suçüstü yaptık” diye şişinen polis müdürleri, Reza’nın yolladığı çikolata kutusunu adım adım takip ettikleri halde, içindeki parayı görüntüleyemediklerine göre..

Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: FETÖ’cü polis müdürlerinin 17 Aralık rüşvet senaryoları, bir hayalden ibaretti..

*

Tüm bunları niye hatırladık..

Dün ajanstan bir haber geçti de, onun için.

Haberde deniliyor ki: “1 Ocak 2017’den önce Türkiye’ye gelmiş olan, ikâmet iznine sahip Yunanistan, Bulgaristan, Makedonya, Arnavutluk, Bosna Hersek ve Kosova vatandaşı olup, birinci derece Türk vatandaşı yakını bulunan kişiler ile bu ülkelerden olan kişilere Türk vatandaşlığının 12. maddesine dayanılarak istisnai Türk vatandaşlığını kazanma hakkı getirildi.”

Bunun için yapılması gereken de, “Maliye veznesine hizmet bedeli olarak 10 lira yatırılması” imiş!

Bu haberden sonra..

17 Aralık’taki, “asrın rüşvet operasyonu” olarak takdim edilen darbe girişiminde anlatılanlar, tekrar gözümün önünden bir film şeridi gibi geçti..

Dünkü haberle o darbe girişimindeki anlatılanları birlikte yorumladığımda.

FETÖ’cü polislerin yalan söylediklerine tekrar kanaat getirdim..

Öyle ya!

Reza, 10 TL ile halledilecek vatandaşlık için, niye yüzbinlerce dolar ödesin ki?

Onun için diyorum ki..

Gel vatandaş gel..

Reza’nın 500 bin dolara yaptırdığı vatandaşlığa geçme işini, gel 10 TL’ye al.

Batan Fetö’nün malları/palavraları bunlar!

*

FETÖ’nün palavraları, sadece 17 Aralık’la sınırlı değil.

Her daim, yalanları sürdürüyorlar..

Duruşma salonlarında söylenilen yalanları bir kenara bıraktık.. 

Medyada her daim yeni yeni mağduriyet haberleri ile..

Kamuoyunu etkilemeye çalışıyorlar..

Daha dün..

Öğle saatlerinde..

Tüm fetö’cü internet siteleri ile sosyal medyadaki uzantıları..

Birlikte atağa geçerek..

Hacca gitmek için havaalanına giden Hanife Işıldak isimli hacı adayının, ByLock gerekçesi ile gözaltına alındığını iddia ettiler.

Tabii ifadelerin ne olduğunu siz tahmin edebiliyorsunuz..

“Hacı adayına zulüm”den tutun..

Aklınıza ne gelirse..

Satır arasında da..

“Akıllı telefonu olmayan hacı adayı” diyerek..

Oğlu konuşturulup, “Yıllardır hacca gitmeyi arzuluyordu. Gözaltı uzarsa, hacca gidemeyecek!” isyanları ile..

Saldırıyorlar da saldırıyorlar..

Bir tanesi de demiyor ki: “Devletin işi gücü yok.. Hanife teyzenin hacca gitmesini mi engelleyecek?. 80 bin kişiyi gönderirken, Hanife ablanın hacca gitmesini niye engellesin?”

Devamında, biraz kafayı da çalıştırıp düşünmüyor: “Ulan Fetö’cüler.. Yine kimbilir hangi oyunu tezgahladınız. Kimbilir, Hanife teyzenin kızı mı, oğlu mu, damadı mı, yeğeni mi, neyi ise.. Hanife teyze adına telefon alıp, Hanife teyzeye bu mağduriyeti yaşattınız!” 

Neyse ki..

Akşama doğru, “gözaltının sona erdiği, hacı adayının bir sonraki kafile ile hacca gideceği” bilgisi geldi..

Devletin vatandaşına zulmetmediği ortaya çıktı da..

Şu fetö’cülerin, en yakın akrabalarına bile, ne oyunlar oynadıklarının ayrıntılarına dair bir bilgi gelmedi..

Ben şimdi merak ediyorum..

Acaba Hanife teyzenin hangi yakını, onun adına telefon alıp, o telefona ByLock yükleyip, şimdi de kendisini ortaya çıkarmadan, suçu hacca gitmek için yıllardır sıra bekleyen bu kadıncağıza yükledi?

Heey fetö’cüler!

Bu ülke insanlarına çektirdikleriniz yetmedi mi?

Kendi akrabalarınıza, yakınlarınıza çektirdiğiniz bu mağduriyetler yetmedi mi?

Çıkıp itiraf edemiyor musunuz, “Biz şu şu haltları yedik. Özür dileriz”.

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat