‘Devletin kılcalları’

  • GİRİŞ25.07.2014 11:14
  • GÜNCELLEME25.07.2014 11:14

Bu konuda Cumhurbaşkanı’ndan, Başbakan’dan, Dışişleri Bakanı’ndan, Genelkurmay Başkanı’ndan ve tabii MİT’ten bile duyarlılar. 

“Ve tabii” demem şundan ki, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı, taa bu göreve getirildiğinden ve İsrail’in bu konudaki duyarlılığını ilan ettiğinden beri “devletin kılcallarında dolaşan bir İran yanlısı” gibi görüyorlar. 

Sonra Hakan Fidan’dan yola çıkıp, Cumhurbaşkanı’nı, Başbakan’ı, Dışişleri Bakanı’nı ve devletin tüm kademelerini “Mutaşa özürlü” hale getiriyorlar.

Devleti, İran’ın nüfuzundan bunlar kurtaracak!

Özel misyon üstleniyorlar.

O yüzden de dinliyor, dinliyor, dinliyorlar.

“Türkiye’nin şialaştırılması” tehdidini çok önemsiyorlar.

Her yerde mut’a var onlara göre, mut’a Türkiye’nin ana gündemlerinden biri oluyor onlar için. İran, “Camia kılcalları”nın “Nataşa”dan türettikleri “mutaşa”ları devreye sokup, Türkiye’yi ele geçirmek için uğraşıyor!

Önceki gün bunu, mesela Bugün TV’deki “Büyük takip” programında belli ki kendilerini için “en inanılır!” delillerle sundular. 

Paralelinde Hakkari eski Emniyet müdürü Tufan Ergüder, Camia’nın klasik diliyle, açıkladı: “Devletin kılcal damarlarına sızmış İran casuslarıyla ilgili bilgilere ulaşan polisler ‘casus’ diye gözaltına alındı.”

Şu son cümleye bakar mısınız?

“Bu adam ne dediğinin farkında mı?” sorusu gelmez mi aklınıza?

“Devletin kılcal damarlarına sızmış İran casusları...”

Kim acaba onlar?

Polisler o bilgilere ulaşmış, ve o polisler casus diye gözaltına alınmış.

Ne müthiş bir kumpas değil mi?

Bu kumpasın arkasında Tayyip Erdoğan olmalı... Operasyona o sahip çıkıyor çünkü.

Tayyip Erdoğan ve tabii onunla birlikte tüm devlet erkanı, İran casuslarını korumak için kendi polislerini casus diye enselemeye kalkışmalı!

Camia’nın hedefinde, Hakan Fidan oldu hep.

Taa başından beri ve İsrail ile “paralel” biçimde.

Bu paralellik şu ana kadar Camia tarafından makul bir izaha kavuşturulmuş değil. Onu not edelim.

Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu bu üç ismin deyim yerindeyse cemaziyelevvelini bildiğimi sanıyorum. Bunların hiçbir döneminde “İrancılık” olmadı. Hani “İran devrimi”, “İslamcılık” adına Türkiye’de bazı genç zihinleri savururken bile bu üç ismin bu savrulmadan etkilenmesi söz konusu olmadı.

Şimdi, gençliklerinde böyle bir savrulma yaşamayan insanlar, devletin en tepe noktalarında sorumluluk üstlenince Türkiye’yi Şiaya (ya da Pers hegemonyasına) peşkeş çekme hezeyanına sürüklenecekler.  

Bu işin bir taraflarında da “mutaşa hezeyanı” olacak!

Hani Hakan Fidan bir “İran ajanı” ise, tüm devlet buna göz yumacak!

Ne adına?

Mutaşa adına mı?

Yani Tayyip Erdoğan’ın, Abudllah Gül’ün, Ahmet Davutoğlu’nun “mutaşa” heyecanıyla devleti satmayı göze aldığını düşünmek.

Buna hezeyandan ötesi yakışır aslında.

Burada, bu kadar hezeyan ötesi malzemeye bilgi diye sarılmanın ve inanmanın, üstelik onu pazarlamanın arkasında, akıl, basiret ve iz’an yoksunluğundan öte bir şey olmalı.

Evet, öte bir şey.

İsrail’i anlarım.

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ

Yorumlar1

  • FERHAT TAŞKAYA 9 yıl önce Şikayet Et
    AH TAŞGETİREN AH. iran hiç bir zaman türk ve islam dostu olmadı hz. ömer!i öldürmeyle başladılar nr selçuklusu ne akkoyunlusu ne osmanlısı ne de türkiye cumhuriyeti kaldı. hep düşmanlk ettiler şah ismail döneminde osmanlının kılcallarına sızmaya çalıştıkları gigi bu gün de türkiyeye sızıyorlar o zaman yavuz vardı engelledi ama ak parti bunlara sahip çıkıyor. yazık
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat