Reis, Hoca, Sen, Ben ve hayallerimiz

  • GİRİŞ29.08.2014 09:36
  • GÜNCELLEME29.08.2014 09:36

Ben de ağladım. Biliyorum sen de ağladın. Hepimiz ağladık aslında. Hayallerimizin gözlerimizin önünde gerçekleşmiş olmasına ağladık sanırım.

Hepimizin, daha doğrusu yaşı kırkın üzerinde olan bir çoğumuzun bu tarihi günle ilgili hatıraları vardır. Reis'in hapishaneye gidişini hepimiz gözyaşlarıyla izlemiştik. Yasaklanmasını, hapsedilmesini, dışlanmasını hepimiz dün gibi hatırlıyoruz.

Hoca'yla Malezya'da, Boğaziçi'nde yolu kesişenler, Bilim Sanat Vakfı'nda, Şehir Üniversitesi'nde beraber olanlarımız, ortak çalışanlarımız olmuştur.

Her ikisiyle fiziksel olarak temas kurmayanlar, beraber olmayanların onlarla bir ortak noktası var: Hayallerimiz.

Bizler öğrenci evlerinde, vakıf yurtlarında, cemaatlerin küf kokulu yatılı mekanlarında eğitim öğretimini geçirmiş, orada devrim hayalleri, devlet hayalleri, gelecek hayalleri, evlilik hayalleri kurmuş insanlarız. Hayallerimiz arasında hiç dünyevi bir şey yoktu. Hiçbirimiz vekil olmayı, bakan olmayı, başbakan olmayı, cumhurbaşkanı olmayı hayal etmedik.

Bizim hayallerimiz masum ve temizdi.

'Afgan dağlarında kar kucak kucak' der Hikmetyar, Rabbani için dua ederdik. Filistin davasına ağlardık, Kudüs için yanardık. Yine Mısır için ağlardık, Halid İslambuli, Zeynep Gazali için gözyaşı dökerdik. Suriye'de Hama'yı, Humus'u hatırlar Baba Esed'e lanet okurduk. Kapitalizme ve Sosyalizme karşı yapılmış İran devrimiyle gururlanır, Beheşti'yi, Ali Şeriati'yi okurduk.

Beyazıt Meydanı bizim intifada meydanımızdı. Orada İslam dünyasına destek verir, başörtüsü yasağını protesto ederdik. Polisten ilk copu burada yedik, komünistlerden ilk yumruğu da.

Biz Ümmetin derdiyle büyüyen idealist gençlerdik.

Ailelerimiz bizi anlamazdı, yaptıklarımızdan korkardı, başımıza bir şey gelecek diye endişe ederdi. Yine de namaz kılmamıza, Kuran okumamıza bakar rahatlardı. Bizi okutmak için elinde avucunda ne varsa verirdi. O paralar yetmez kapı kapı burs bulmak için dolaşırdık.

Biz yüreğinde İslam davası olan fakir gençlerdik.

Ablamız, kız kardeşimiz, akrabalarımız başörtüsü yüzünden okuyamadı. Sonra kızlarımız aynı yasağa muhatap oldu. Bacılarımızın bu yasaklardan dolayı psikolojik bunalıma girdiğini, hastalandığını, yataklara düştüğüne şahit olduk. Onlarla ağladık, onlarla dertlendik, Cerrahpaşa'nın bahçesinde onlarla beraber eylem nöbeti tuttuk.

Biz işte böyle büyüdük. Şimdi o öğrenci evlerinde kurduğumuz hayallerimiz gerçek oluyor.

Cumhurbaşkanı benim gibi ağlıyor, benim gibi konuşuyor, benim gibi hayaller kuruyor. Başbakan benim gibi gözyaşı döküyor, benim gibi dertleri var. Biz hepimiz büyük Türkiye hayali kurmuştuk. Yeni Türkiye hayali işte bu yüzden bizi ağlatıyor. Gözlerimizin önünde gerçekleşiyor her şey.

Yazının tamamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat