Ben sizden korktum arkadaş

  • GİRİŞ26.02.2015 10:00
  • GÜNCELLEME26.02.2015 10:00

Hükümet için kolayı neydi? Ordusu güçlü bir memleketi yönetiyor, 1974 koşullarında Kıbrıs’a çıkmayı başarmış bu ordu, 37 km. derinlikte bir “köprü başı” tutamaz mıydı, tutardı... Oraları dağıtması, kamuoyunda cengaverlik duygularını tırmandırır, ortaya çıkan bu halet-i ruhiye Davutoğlu’na sandıkta oy olarak döner miydi, dönerdi. Ecevit, CHP tarihinin en yüksek oyunu (yüzde 42)“Kıbrıs Fatihi” olarak almamış mıydı, almıştı. Sizler, hepiniz, aslında “kolay” yolu ve “siyasetin hazırdaki rantını” işaret ediyorsunuz.

Sağ-salim memlekete getirilen Süleyman Şah’taki o gençlerden bir-kaçının şehit olmasından sonra yaşanabilecek, orduya ve hükümete sonuçta büyük destek olarak dönebilecek bir senaryodan söz ediyorsunuz.

Ahmet Davutoğlu ve askeri kurmaylar “zor” olanı seçtiler. “kısa vadeli zaferlerin” getireceği rantı bir kenara bırakıp, memleketi “uzun vadeli yıkım senaryolarının” kıyısından döndürdüler.

Nereden geldiği belli olmayan bir roketin, memlekete taşınacak ilk şehit cenazelerinin devamını gördüler, senaryonun Suriye toprakları üzerinde de facto savaşa, devamında da bir İran-Türkiye askeri gerginliğine dönüştürüleceğini anladılar, işi bozdular.

“Üst akıl” bizi Süleyman Şah’ı kullanarak yıllarca sürecek bir askeri serüvenin içine çekmeye çalıştı, “sızdıramadığınız” harekatla bunu önlediler, bu telaş niye?

Aslında dert başka

Biliyorum, şu anda işaret ettiğiniz kolay senaryonun peşine takılsaydı, hükümeti, Türkiye’yi basiretsiz politikalar sonucunda Suriye’de savaşa sokmak, vatan evladının kanı üzerinden siyaset yapmakla suçlayacaktınız.

Kılıçdaroğlu’nun “toprak kaybı” yalanı, Bahçeli’nin doğrudan Genelkurmay Başkanı’nı hedef alan o şaşırtıcı sözleri bir hayal kırıklığının öfke patlamaları. Haydi, Kılıçdaroğlu kendi halinde bir adam, ne söylediğini bilmiyor ama Bahçeli’nin TSK’nın “bayrak” ve “vatan toprağı” kavramlarını sorgulaması Türk milliyetçi hareketinin kendi içinde tartışması gereken bir gelişme...

Hükümeti eleştirmek muhalefetin hakkı ama TSK’ya büyük ayıp edildi, hukuk ve emniyet teşkilatı içinde yuvalanmış bir çetenin kumpas oldukları ortaya çıkan davalarla kolunu-kanadını kırmaya çalıştığı orduya, aynı çetenin kelimeleriyle saldırmak, bir ibret sahnesidir.

Sözcülüğünü yaptığınız o örgüt, Türkiye’nin DAEŞ’le işbirliği yaptığını ispatlamak için döndürmedik dolap bırakmadı, Washington, “Türkiye DAEŞ’le mücadelede en güvenilir koalisyon ortağıdır” açıklaması yaptığında gazetelerinin sütununa bile taşıyamadı.

Demirtaş gibilere göre Türkiye DAEŞ’e silah veriyordu, Kobani’de Kürt direnişi Türkiye sayesinde ayakta durdu. Diyarbakır’ın merkezine bir “Mürşitpınar Meydanı” yakışmaz mı, yakışır!..

Kamuoyuna yalan pompalamak

1- Türkiye’nin Şah Fırat Harekatı ile toprak kaybetmediğini çok iyi biliyorsunuz,

2- Suriye topraklarındaki bayrağın inmediğini hepimiz gördük, siz görmezlikten geldiniz,

3-Harekat öncesi o coğrafyada ne kadar eli silahlı eşkıya varsa “tek kurşun atıldığında ortalığın cehenneme döneceğini” anladı siz, “terör örgütleriyle gizli anlaşmaya” bağlandınız,

4- Sürekli “Türkiye’yi Suriye’de savaşa sokmakla” suçladığınız hükümetin aslında savaşmamak için elinden geleni yaptığı ortaya çıktı, bu kez “niye savaşmadın” diye soruyorsunuz,

5- Bütün dünya “Türkler akıllı davrandı” analizinde birleşirken, bir taktik harekatla ülkenin tüm Ortadoğu politikasının çöktüğünü savundunuz,

6- Sözcüleriniz, Türkiye’nin hukukundan çok Şam’daki diktatörün hukukunu savunmanın telaşına düştüler,

7- ...Ve memleketin çakıl taşını bekleyen TSK’yı “kaçmakla” suçladınız... Özellikle bu fikri savunurken tutarlı bir askeri bilgi birikimi ile değil, “aşağılama” ile gerçekleştirdiniz.

Yalan söylediniz.

yazının devamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat