İnsan yaratılmışların en doyumsuzu, en hırslısı, en kindarı, en vahşisi, en bencili, en acımasızı olma özelliğini başarıyla sürdürüyor.Yaratılanın en üstünü ama böyle düşük özelliklere de sahip ne yazık ki.Yani; ‘’Fi ahseni takvim’’ ile ‘’Esfele safilin’’ aralığında gidip geliyor.

Vahyin eksenine yakın olması veya ondan uzak olması onun nerede olduğunu ve duruşunu da belirliyor.

Allah Ademi yaratmadan önce meleklere; ‘’ Yeryüzünde bana kulluk edecek birilerini yaratacağım ‘’ (Bakara;30) dediğinde,  meleklerin;’’ Yarabbi yeryüzünde fesat çıkaracak, kan dökecek birilerini mi yaratacaksın’’ diye cevap verdiğini hatırlayalım.

İnsan fitne fesat, kan dökme ve zulüm yapmak için gönderilmemesine rağmen ne yazık ki yaratılış amacına ters düşerek yaşamada sınır ve ölçü tanımıyor.

Dün dünyayı ahtapot kollarıyla saran ve zulüm üreten kolonyalizm, onu takip eden sömürgecilik ve emperyalizm bunların acı meyvesi olan faşizm, Kominizm ve Kapitalizm tüm zamanlarda meydana gelen baskı, zulüm ve işkenceleri bir asırda insanlığa tatırdı. Nemrut ve Firavun zulümlerine kat kat taş çıkarttı.

İnsanlık medeniyet adına işlenen cinayetlerin tümüne ‘’insan hakları’’, ‘’demokrasi’’,  ‘’hukukun üstünlüğü’’, ‘’barış’’, ‘’adalet’’ ve ‘’özgürlük savunucusu’’ olduğunu iddia edenler (Doğuda Çin ve Japonlar, Kuzeyde Ruslar, batıda Amerikalı, İngiltere, Fransa, İspanya, Portekiz, Belçika, Danimarka, italyanlar ve Almanlar…) tarafından yapıldığına şahit oldu.

Sömürü ve emperyalizmin başat aktörlüğünü yapan batılı doğulu ülkeler tüm insanlığa yapılan baskı ve zulmün de failleri oldular.Modern batı medeniyeti (Rusya, Çin ve Amerikasıyla) kan, kin ve zulüm üzerine kurulmuş devler olma özelliğini bugün de sürdürüyor. Batı medeniyetinin öncüleri olan bu ülkeler aynı zamanda insanlığın da yüz karasıdırlar.

Bu zalimler çetesinin katliam, işgal, sömürü ve soykırımlarını saymaya bir ömür yetmez.Ne gariptir ki bugün modern ve medeni (!) dünyayı bu insanlık katili vahşi canavarlar yönetip temsil ediyor.

Kiliseyi kontrolü altına alarak dine ve dindarlara hükmetmeye çalışan Kapitalist dünya ile dünyayı işgale etmek için uygun bir zaman ve zemin kollayan Çin’in, doğu ve batı arasında sıkışan Rusya’nın insana ve insanlığa olan uzaklığı vahyin merkezine olan uzaklığı kadardır.

İnsan ne kadar Allahtan uzaklaşırsa o kadar da inkara yakın ve vahşet bataklığının da içerisindedirler. Ne kadar Allaha yaklaşır, O’na itaat eder ise o kadar yaratılmışı hoş görür , insanın ve insanlığın hizmetinde olur. Tanrı tanımazlar insan ve insan onurunu zaten tanımazlar.

Batı medeniyetinin Allahtan, vahiyden uzaklaşması onu Nemrutlaştırmış, Firavunlaştırmış, zamanının vahiy eri ve önderi olan Hz.İsayı çarmıha geren ve ona inananları yok etmeye çalışan vahşi Romalılar haline getirmiştir.

Bugün insanlık dindarı ve dinsizi ile, Müslümanı ve Hıristiyanı ile, beyazı veya siyahıyla topyekün vahşi batı medeniyetinin insafsız insafına terkedilmiş arenelarda aslanlara parçalattırılan Romalı esirlerden farksızdır. Afganistan’ı, Irak’ı, Suriye’yi, Yemen’i, Libya’yı ve Myanmar’ı bir düşünün!

İnsanın güya insanı kurtarma (!) çabası kanlı sanaryolara ve vahşete dönüştüğü çağımızda bundan kurtuluşun biricik yolu insanın yeniden Rabbine, Hak ve hakikat önderi Rasulünün vahiy yoluna yönelişiyle mümkündür.

Yoksa bu zalim Nemrut ve Firavun düzeni böylece sürüp gider...

Arif Altunbaş, Haber 7