Gücün gücü

  • GİRİŞ01.09.2017 15:30
  • GÜNCELLEME04.09.2017 08:36

İnsanlığın serüvenine baktığımızda birey olarak  insan, cemaatler, toplumlar ve milletler ekonomik, askeri ve teknolojik olarak güçlendikçe insanlık duygularından sıyrılarak vahiy çizgisinden ayrılmış kendini, arzularını, sevdiklerini putlaştırmaya ve ilahlaştırmaya başlamıştır.

Asrımızda da insanlık vahiyden kopuşun, rabbani eksenden uzaklaşmanın dipsiz karanlıklarında savruldukça savrulmakta, battıkça batmaktadır. 
Vahyin kaynağından uzaklaşan insanoğlu kör bir döngü içinde kendi felaketine hatta kıyametine doğru hızla yol almaktadır. Yoldan ve şirazeden çıkan insan kendi ile birlikte insanlığı da bir felakete sürüklemektedir.
Güçlü bütün ülkeler kendilerini siyâsî, ekonomik, teknolojik ve askeri üstünlüklerine göre sınıflandırmış durumdalar. Kendilerine göre bir sistem oluşturmuşlar ve herkesi de o sisteme itaat etmeye zorluyorlar. Bitaraf olanlar bertaraf oluyor veya bir taraf olmaya zorlanıyor.

İlahi iradenin ekseninden uzaklaşan insan madden güçleştikçe gücün sarhoşu olup insanlık duygularından kopuyor ve içini kurt yemiş ulu bir çınara benziyor.  
İnsan güçsüzleştikçe de egoistleşip hırçınlaşıyor. Daha çok kazanma, daha çok hükmetme, daha çok imkan ve alan kazanma dürtüsünün esiri olarak dünyaya kafa tutuyor. Hırs gözünü bürüdükçe bürüyor. Aynaya bakan bir insan gibi sadece kendisinden başka kimseyi görmüyor.

İnsan antik yunan ahlaksızlığının ve antik Roma despotizminin çağdaş uzantısı olan batı medeniyetinin güç sarhoşu olmuş pençeleri arasında inliyor. Kirli ve kanlı savaşlar altında insanlık eziliyor.
Peygamberler çizgisinden beslenmeyen bir güç insanı zehirliyor, güçsüzleştiriyor, sarhoş ediyor,  aklını ve fikrini uyuşturuyor. Hatta; onu hayvandan da daha saldırgan bir varlık haline getirip saldırganlaştırıyor. İnsan insanlıktan çıkıyor vahşi bir yaratık haline geliyor.

Güce sahip olma güdüsü zamanla insanı kuşatarak insana sahip olup onu gütmeye başlıyor. İnsan gütme hırsıyla girdiği bir savaşta güdülmeye mahkum oluyor.Ava giderken avlanıyor yani.
Hak ve hakikatin pınarından kana kana sulanan insan hangi şart ve zamanda olursa olsun gücü kontrol eden, gücü yöneten ve güce yön veren, gücü insanlığın hizmetinde kullanan insandır.

Müslüman önce gücü değil Hakkı ve hakikati ön planda tutar ve dert edinir. Hak ve hakikate sahip olan insan ve toplumlar güce de sahip olurlar. Ve o gücü ilahi rızanın çizgisinde yönetir, yönlendirir. 
Önce güce sahip olan ve daha sonra hakikate yönelmek isteyen insanın önünde en büyük engel ve düşman sahip olduğu veya olacağı o gücün direncidir.

Elde ettiğiniz güç sizden güçlü olursa o sizi, siz ondan güçlü olursanız siz onu kontrol altına alır ve yönetirsiniz.Kontrol altına alınıp yönetilemeyen güç sahibini esir alır ve yönetir. Bu da felaket üstüne felaket, bela üstüne bela demektir.

Bugün dünyada yaşanan savaşlar, baskınlar, işgaller ve zulümler güçlünün güç zehirlenmesinden, güçün güçlüyü teslim almasından ileri gelmektedir. Her zaman güce dayanmayan adalet aciz kalır, adalete dayanmayan güçte zalim olmaktan kurtulamaz

Kotrolsüz  bir güç  insanı, cemaatleri ve devletleri felakete sürükler. Güç kontrol altına alınabildiği oranda güçtür. Kalabalıklar kontrol altına alınabiliyorsa huzur ve refahın dinamikleridirler.

Arif Altunbaş, Haber 7

Not; Tüm okurlarımın, arkadaş ve kardeşlerimin Kurban Bayramlarını kutlar, islam alemi ve insanlığa hayırlar getirmesini dilerim.

 

 

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat