Amerika kabadayısı, İsrail fitnesi ve bunların coğrafyamızdaki müttefikleridir İslam ülkelerini bir asırdır sömüren ve kan gölüne çeviren.

 

Küresel sistem milletin % 99’unun oyu ile iktidara gelen birini bile -eğer;  kendi kontrolü altında değilse- onu diktatör, ülkesini de antidemokratik olarak görerek hedef tahtasıhaline getiriyor. Sonra,  amborgo ve çok yönlü kuşatma ve yanlızlaştırma politikalarıyla onlara dünyayı zindan ediyor.  

Bu yüzden Türkiye on yıllarca içerden ve dışarıdan küresel sistemin ve onun yerli işbirlikçileri olan Bizans artıklarının baskılar ve darbeleriyle sarsıldı durdu.

 

Batı ülkelerinin ikiyüzlü yöneticileri bunun için Türkiyeyi hedef tahtasına oturttu, önümüzde sorunlar çıkarmak için su gibi paralar harçadı. Teröristleri, hainleri, darbecileri öldüm fiyatlarına satın alıp başımıza bela ettiler.

Rumlar ve Yunanlar her fırsatı değerlendirmek için gözünü bize dikmiş, bize darbe vurmak için pusuda beklemekten yoruldular. Ne zaman dara düşsek ilk dişini gösteren onlar oldu ve yine de ilk saldıracak olan onlar olacaklardır.

Bunun için, asla Türkiyenin savsaklama, boşverme, büyük hatalar yapma, bölgesel ve küresel oyunları görmeme, onlara karşı gerekli tedbirleri almama gibi bir lüksü yok.

Türkiyenin uluslararası kazanımları, silah sanayiindeki başarıları, diplomatik atakları, olaylara bölgesel ve küresel ölçekte yaklaşması ve omurgalı bir duruş sergilemesi emperyalistlerin morallerini iyiden iyiye bozuyor.

Körfez İşbirliği Teşkilatı yedeğinde Suudi Arabistan ve BAE  önderliğinde arap halkları üzerine yapılan Türkiye karşıtı kirli propagandalar ve diplomatik girişimlerden anlaşıldığı gibi Ortadoğunun kukla yöneticileri ile onların satın aldıkları ve yönetmeye çalıştıkları at gözlüklü arap rejimlerinin tarihlerinde olmadığı kadar ABD ve İsrail’in kanatları altına sığınmış, buyruğuna girmiş durumundalar.

Bunlar zamanla ABD ve Siyonist rejime daha da bağımlı olacaklar, celladına aşık olan ahmaklar gibi, sorunlu duruşlarının faturasını çok ağır ödeyeceklerdir.

Suriye üzerinde karılan kartlar, oynanan oyunlarda Türkiyenin masada gündem belirleyici ağırlığı arttırdıkça, zalim Esed rejimini destekleyen İran ve Rusya da bu durumdan hayli rahatsız olacakları ortada.

Rusyanın Suriye ve Esed rejimi üzerindeki hesapları her ne kadar Türkiye ile aynı olmasa bile, yine de ortak stratejik çıkar ve menfaatler buradaki politikayı ve geleceği belirleyecektir.

Türkiyenin Suriyede Rusya ve İranla birlikte aynı masada oturması ABD haydutunu, İsrail katilini, körfezin çapulcularını olağanüstü rahatsız etse de, onların vahabi ve selefi fetvalarla  bölgede yeni fitne ocakları yakmaktan başka ellerinden bir şey gelmeyecektir. Talibanların, El Kaidelerin, DEAŞ’ların, BOKO Haramların, Eş Şebab’ların sponsorları olan bu petrol ağaları Suriyede de yeni fitne ocakları yakacaklardır.

Körfezin haydutları Suriye yerle bir edildikten, yakılıp yıkıldıktan sonra Arap Birliğine davet edilmesi, birkaç çadır devletinin Şamda tekrar Büyükelçilik açması ne ABD’ nin Suriyedeki politikalarını durduracak, ne de İsrailin bitmek tükenmek bilmeyen endişelerini gidermeye yetecektir. Rusya ve İranın Suriye politikası bölgede belirleyici bir rol oynamaya devam edecektir.

Emperyalistler yaptığı yüzyıllık plan ve proğramlarda artık Türkiyeyi hesaba katmak zorundalar. Bu arada, Türkiyenin ve Cumhurbaşkanı Erdoğanın önüne her türlü engel ve zorlukların çıkarılacağına şimdiden hazır olmalıyız.

Şeytan üçgeni kuşatmasını darmadağın etmek için millet olarak bir ve beraber olmak mecburiyetindeyiz. Özellikle; diplomaside ve medyada vereceğimiz mücadele, politik alanda ve cephede vereceğimiz savaş kadar önemli olduğunu ve olacağını asla unutmamalıyız.

Türkiye Suriye sınırında oluşturulacak olan 30 km enindeki boydan boya uzanan bir şerit Türkiyenin terör ile ilgili kaygılarını az da olsa rahatlatacaksa da, şimdilik; ’’Bu yetmez ama, EVET! demekten başka çıkar bir yol yok…

Arif Altunbaş, Haber 7