27 Mayıs'ı unutulmaz kılan 3 sebep
- GİRİŞ27.05.2011 07:23
- GÜNCELLEME27.05.2011 07:23
Bu gün Cumhuriyet tarihinde, seçimle iktidar olmuş bir hükümetin askeri darbeyle devrilmesinin, birçok siyasetçi, bürokrat ve askerin hukuk tanımaz cuntacılarca görev ve yetkilerinin alınmasının, hapislerde süründürülmesinin, ülkenin 27 Mayıs 1960 da işgalinin 51. yıl dönümü.
Bu kanlı ihtilalden sonra darbecilerin Başbakan Adnan Menderes'i, Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ı, Dış İşleri Bakanı Fatih Rüştü Zorlu'yu uzaktan kumanda ettikleri bir mahkemede yargılatarak idama mahkûm ettirmelerinin, binlerce vatan evladınının hapis ve işgence tezgâhlarında zulmedilmesinin, tarihimizin utanç verici en kanlı, en hazin ve en kara tablolarından biridir.
27 Mayıs gece baskınının üzerinden yarım asır geçmesine rağmen halkımızın bu olayı unutamamasının, unutmaması gerektiğinin üç önemli sebebi vardır.
Birincisi o dönemi yaşayanların, okuyup öğrenenlerin ülkemizin kalkınmasında ve demokratikleşmesinde büyük katkıları olan Menderes ve arkadaşlarının yalan, iftira ve komplo teorileriyle yargılanıp idam edilmesi karşısında millet vicdanının bu zulüm karşısında halen kanamasıdır.
İkincisi Askeri darbelerin bu darbeyle başlayıp her on yılda yapılan bir ihanet haline gelmesi ve halkın seçtiği yöneticilerin tepesinde askeri vesayetin adeta baskıyla meşrulaştırılmaya çalışılmasıdır.
Üçüncü olarak da Askeri Cuntanın hazırlattırdığı 1961 Anayasasıyla 1950 den sonra seçim meydanlarında hezimetlere uğrayan İnönü Faşizminin, düşünce ve iktidarının devamının sağlanması amacıyla, Milli Güvenlik Kurulu ve yargı organları gibi birçok devlet kurumunun milletin iradesi üzerinde otoriter yetkilerle donatılması ve ülke demokrasisinin askeri vesayet altına alınmasıdır.
Bundan sonra ordu asli görevinin dışına çıkarak kendi güdümündeki bürokratlarla, bazı basın organlarıyla birlikte siyasi bir aktör olarak ülkemizin yönetiminde söz söylemeye ve Yeniçeri gibi sürekli müdahalelerde bulunmaya başlamıştır. Ülke yönetiminde seçimle başa gelen iktidarların ensesinde tehdit ve baskı unsuru olarak kendisini hissettirme ihtiyacı duymuş, modası geçmiş statüko dışındaki karşıt görüşlere müsamaha edilmeyeceğini vurgulamıştır.
Elli yıl önce geçmiş bir meseleyi niye sürekli gündemde sıcak tutuyorsunuz demeyiniz. Bu darbeci mantık, bu antidemokratik faşist düşünce tarzı, yıllardır millete illallah çektiren bu statüko köryılanının halen başı ezilmiş değil. Bunların eline yine bir imkan geçse ilk fırsatta aynı darbeleri, aynı uygulamaları, aynı katliam ve zulümleri yapmayacakları hususunda kimsenin bir garantisi yok.
Seksen yıldır Türkiye’de sahnelenen oyun basit bir sağ sol, batıcı batıcı olmayan, demokratik antidemokratik, laik anti-laik mücadelenin çok ötesinde İslam Medeniyet ve Kültürüne karşı ve düşman olanların kendi düşüncelerinde olmayan lara ve onların değerlerine karşı sürdürdüğü adı konmamış bir savaştır.
Ülkemizdeki Alevi Sünni, Kürt Türk, Laik anti laik, sağ sol arasında çıkartılan kavgaların, gerilimlerin arkasında da bu darbeci anlayışın oyunları vardır.
Çifte standarlı hareket etmeyi bir strateji ve takdik haline getiren millet düşmanı batı kulları değişik ideolojik isimler, partiler, kurum ve kuruluşlar altında zamanımıza kadar bu gizli savaşı inat ve ısrarla sürdürmektedirler.
Yarım asır önce Menderesi idam sehpasına götüren, Özalı zehirleten, Erbakanı Başbakanlıktan düşürerek darbe geleneğini sürdüren ve savunan, ergenekoncu, batı çalışma gurubu, 28 Şubatçılar kendi Medeniyet ve Kültürüne yabancı ve düşman bu inkar ve red zihniyetinin bu günkü hedefi ise, Başbakan Erdoğan ve onun iktidardaki hükümetidir.
Bu gün bunlar bir cephe olarak CHP’nin etrafında birleştiği ortada. İslami değerleri sahiplenen partilerin günü birlik menfaatler ve çıkarlar uğruna düşmanca AKP’ye yüklenmeleri, bir ara Özal’a ve Erbakana yapılmış olan stratejik yanlışlıkların tekrarından başka bir şey değildir. Eğer AKP iktidardan düşerse bunun bedelini tüm millet öder. Kına yakıp def çalıp oynamak da İslam düşmanlarına düşer.
Statükonun kralları, politika bezirganları, siyaset cambazları, yalan ve iftira üretme makineleri kazara ellerine bir fırsat geçse aynı ideolojik görüşle, fasit döngülerle, inkarcı bakışla, tanıdık figüranlarla ülkeyi tekrar sivrisinek üreten bir bataklığa çevirebilirler.
Ama gözardı edilmemesi gereken bir durum var o da, insanımızın darbelere, dayatmalara, baskılara ve anti demokratik oluşumlara karşı artık eskisi gibi boyun eğmeyeceği ve Ortadoğuda olduğu gibi sivil, güçlü bir direniş gösterecek bilinç ve cesarete ulaşmasıdır.
Türkiye özgürleştikçe, şeffaflaştıkça, demokratikleştikçe büyümeye, yükselmeye ve ilerlemeye, darbeci parazit ve asalaklara da lanetlemeye devam edecek.
Bu gün, 27 Mayıs ihtilalini protesto etmek için Yassıadaya gidilecek Sivil Dayanışma Platformunu ve bu etkinliğine katılan herkesi tebrik ediyorum.
Katılmak isteyenler;
Tarih: 27 Mayıs 2011, Cuma Yassıada gidiş:11.00 Kabataş İskelesi, 11.30 Kadıköy Balon
Arif Altunbaş - Haber 7
arifaltunbas@hotmail.com
Yorumlar5