Suriye’de ‘Osmanlı olanlar’ kazanacak

  • GİRİŞ14.02.2016 11:50
  • GÜNCELLEME14.02.2016 11:50

Bir gün sonra ise Moskova ve Tahran arasındaki uzlaşmanın daha mürekkebi kurumadan Türkiye, Rus jetini düşürerek bu manifestoya ağır bir darbe indirdi.

İşte o günden sonra, İngilizce güfteler eşliğinde Rusça teorize edilen dansın Farsça icrasını seyretmeye başladık.

ABD’nin yeni bir Irak ve Afganistan fobisini fırsat bilen Rusya ve İran, Suriye’de Bosna ve Çeçenistan soykırımlarındaki politikaları devreye soktu.

Ancak Türkiye’nin karşı çıkışı bu projeyi de sekteye uğrattı.

Geldiğimiz noktada, ABD ve Rusya ateşkese vardıklarını duyurdu.

Bu yeni uzlaşı, Suriye’de federal yapıyı ve parçalanmayı öngörüyor.

Cari manzara bize, I. Dünya Savaşı sonrasında dünya güçlerinin Ortadoğu’ya ilişkin ‘sabitelerinin’ neredeyse tamamının olduğu gibi durduğunu gösteriyor.

100 yıl önce Osmanlı’nın paylaşılması sırasındaki dini, kültürel, mezhebi ve çıkar temelli mülahazaları yeniden yaşıyoruz.

Burada Rusya ve İran açılımlarının kanlı bir sürecin de işareti olduğunu unutmamak lazım.

Çünkü 1970’lerdeki Çin açılımı ve 1980’lerdeki SSCB ile yumuşa politikalarının mimarı olan ABD’nin Ulusal Güvenlik Danışmanı Henry Kissinger, dünyanın geri kalanına adeta kan kusturmuştu.

***

Fakat şimdi ne Türkiye, Osmanlı gibi ‘sıkışmış’ durumda ne de ABD ve Rusya bir asır önceki İngiltere ve Fransa kadar güçlü konumdalar.

Bugün Avrupalı güçlerin etkili olamadığı koşullarda Türkiye’nin direnci derin kırılmalara yol açıyor.

Ne var ki olaylara ABD ve Rusya’nın merceğinden bakanlar, ‘Suriye politikamız iflas etti!’ diye nara atıyor hâlâ.

Bir kere Ortadoğu’daki sorunlar Türkiye’nin yol açtığı krizler olmadığı için Türkiye’nin kendi başına çözebileceği sorunlar da değil.

Önce bunu kavramak lazım.

İkinci olarak da İran nükleer krizi, Suriye-İsrail görüşmeleri, Filistin sorunu ve en son emperyal statükoyu derinden sarsan Barış Süreci’nde de görüldüğü gibi; Türkiye kolaylaştırıcı olabileceğini ispatladığı anda çözüm istemeyen aktörlerhalıyı derhal Türkiye’nin ayağının altından çekti.

Her yönden sabotaja uğradı Türkiye.

***

Ankara’yı eleştiren aklı evvellere sormak lazım.

Suriye’deki felaketten Türkiye mi sorumlu?

Dünyada bu felaketi önleme kabiliyetine sahip tek insan ABD Başkanı Barack Obama’ydı.

Ancak hiç kimse çaresiz Suriye halkına Beyaz Saray’da oturan kişi kadar sırtını dönmedi.

Çünkü ABD ve Rusya, Suriye’yi kurban etmeye önceden karar vermişti bir kere.

Kusursuz bir kaos senaryosu vardı karşımızda.

Yani dünya aynı kaldığı halde biz değişiyor değildik.

ABD, Rusya, Çin ve Avrupa’nın eksenleri kaymadı, dağıldı.

Bu aktörler Irak, Afganistan ve Suriye politikalarını baştan ayağa değiştirdiler.

İran ve Rusya ile ortak hareket eden ABD, bölgedeki kadim müttefikleri İsrail ve Suudi Arabistan ile bugün kavga halinde. 

Daha dört yıl önce bizi dünyaya model ülke diye lanse eden ABD, şimdi demokratik Türkiye yerine etrafımızdaki bütün diktatörlerle yatıp kalkmakta bir sakınca görmüyor.

Savaş halinde olduğumuz terör örgütlerine açıkça arka çıkıyor.

Küresel oyunda bir güç projeksiyonunda bulunmak öyle sanıldığı gibi kolay değil.

Bu nedenle yeni küresel dengeyi fark edip buna göre stratejilerini güncelleyen Türkiye’de, artık müttefik eksenli bir dış politikadan konjonktür eksenli dış politikaya geçiş söz konusu.

Ve ülkemiz burada sağlam tercihlerinin meyvesini de alıyor.

Türkiye’nin bir nevi gerçekçi, esnek, pragmatik ve opsiyonlara açık ‘Osmanlı siyaseti’ bunun göstergesi.

Rusya ve ABD’den rahatsız olan İngiltere, Fransa ve Almanya’nın Suriye politikasında giderek Türkiye’nin tezlerinidesteklemesinin nedeni, sahip olduğumuz bu mukayeseli üstünlükten kaynaklanıyor.

Türkiye liderliğindeki yeni bloğa Riyad’ın başını çektiği İslam ülkeleri dışında İsrail de destek veriyor. 

Suriye’ye kara operasyonu kararı, işte Türkiye’nin gösterdiği bu kararlılık ve direncin sonucudur.  

Bakalım Rusça dansın Farsça icracıları, Suriye’de ‘Osmanlı olanlar’ karşısında nasıl bir performans sergileyecek?

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ...

 

Yorumlar1

  • AKINCI 8 yıl önce Şikayet Et
    ABD ve Rusya dönemin İngiltere ve Fransa'sından daha güçlüdürler. İki devlette I. Dünya Savaşından galibiyet alsalarda büyük kayıp ve yorgunlukla çıkmışlardır. Darmadağın ettikleri Osmanlı'nın ardılı olan Türkiye ile bile baş etmekte zorlanmışlardır. Oysa ABD birkaç küçük savaş atlatsada buralardan elde ettiği ekonomik gelirle nükleer bir güç olarak iri cüssesini daha da irileştiren bir devdir. Rusya da son dönemlerde her nekadar ekonomik olarak sağlam bir zeminde olmasada, geçmişten gelen gücü ile ve Putin'in bu gücü yeniden zirveye çıkarma hırsıyla askeri yönden bir devdir. Nükleer caydırıcılığı vardır.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat