Bu kez uyutamazsınız

  • GİRİŞ12.08.2019 08:58
  • GÜNCELLEME12.08.2019 08:58

Washington Post gazetesinde yer alan bir habere göre’’ ABD’li yetkililer Türkiye’nin perşembe günü Suriye’ye girebileceğini düşünüyorlardı.’’ Zira güvenilir kaynaklardan bu yönde istihbarat almışlardı. Ancak,Türkiye bu kez Menbiç’ten farklı olarak ciddi bir kararlılık gösteriyordu. Gerekirse Fırat’ın Doğusu’na yönelik askeri harekatı tek başına yapacaktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Hedefimiz asla Amerikan askerleri değildir, bölgede faaliyet gösteren terör örgütü mensuplarıdır” açıklaması ve MGK da bu yönde karar alınması ABD’yi iyice telaşlandırmıştı. En büyük korkuları Türkiye’nin, Afrin’den Münbiç’e uzanacak ‘Barış Koridoru’nun’’ tesisi için Fırat’ın doğusuna ABD ‘ye rağmen askeri harekatı başlatmasıydı. Zira ABD’nin YPG’ye yaptığı tüm savaş yatırımları ve tahkimatları Türkiye’nin talep ettiği 32 Km derinlik içinde bulunuyordu. Ayrıca Türkiye 32 Km derinlik seçeneğinin altında bir derinliği kabul etmesi beka tehdidi nedeniyle imkansızdı. Suriye’de ‘terör devleti’ projesini tamamen ortadan kaldırmakta kararlı olan Mehmetçik, Fırat’ın doğusunu PKK/YPG terör örgütünden temizleyecek hava destekli kara harekâtı için Ankara’dan gelecek emri bekliyordu.

Türkiye, (Sert Güç) kuvvet kullanma tehdidine dayalı stratejilerin en önemli parametrelerinden olan caydırma ve zorlayıcı diplomasiyi ABD ile yapılan Barış Koridoru görüşmeleri ve mutabakatında üstün bir performans ve başarı göstererek ilk raundu kazanmıştı. Suriyeli göçmenler veya sığınmacılar meselesiyle Suriye ve özellikle de Fırat’ın doğusuna yönelik politikalar arasında bir bağ ve ilişki olduğu çok açık. Güvenli Bölge veya ‘’Barış koridoru’’tam da bu siyasetin merkezine oturan en önemli bir bölümü. Cumhurbaşkanı Erdoğan Suriye’de barış koridorunun tesisi için Amerikalılar ile birlikte bir ‘Harekat Merkezi’nin’ Türkiye tarafında kurulmasına karar verildiğini açıkladı. Fırat’ın doğusunda bu ilk adımın ABD ile birlikte atılmasının çok önemli olduğunu ifade eden Erdoğan ’’30-40 kilometrelik derinlik olması gerektiği, bu bölge içindeki YPG’lilerin tamamen buradan çıkarılması gerektiği, ayrıca YPG’nin elindeki ağır silahların toplanması ve bölge dışına çıkarılması, bunun dışında teröristler tarafından yapılmakta olan birçok tünel, tahkimat ve mevzilerin tahrip edilmesi ve bunları da Türk ve ABD askerlerinin birlikte yapması konusundaki taleplerimizi, isteklerimizi açık ve net bir şekilde masaya koyduk” demişti. MSB tarafından açıklanan mutabakat metninde ise ‘’Türkiye’nin güvenlik endişelerini giderecek tedbirlerin acilen alınması kararlaştırılmıştı. Diğer önemli bir madde ise Suriyeli kardeşlerimizin ülkelerine dönmeleri için her türlü ilave tedbirin alınması konularında mutabık kalınması olmuştu.

ABD Türkiye’nin kırmızı çizgisi olan ve Barış Koridorunu oluşturacak hattın 30-40 km derinlikte olmasına karşı çıkıyor. Zira bu derinlikte 9 ABD ve Fransa’nın üsleri bulunuyor. Ancak ABD üslerinin portatif ve taşınabilir olması ABD’nin bu yöndeki itirazlarını boşa çıkarıyor. ABD ayrıca Türkiye sınırında yer alan Kobane, Tel Abyad, Resulayn, Kamışlı, Amude, Derbesiye ve Derik’te askeri gözlem noktaları oluşturulmuştu. ABD Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna müdahalesini önlemek ve YPG’i korumak için, kuzey Suriye sınırı ile Türkiye sınırında Türkiye’nin muhalefetine rağmen bu gözlem noktalarını kurmuştu. ABD’ye göre bu gözlem noktaları askeri üs değildi. Türkiye’ye yönelik bir tehdit durumunda Türkiye uyarılacaktı yalanı ABD’li yetkililerce rahatlıkla söylenebiliyordu. Bu bölgede Türkiye’ye gelebilecek yegane tehdit kaynağı DGS örtüsü altında YPG terör örgütü olduğuna göre ’’Gözlem noktalarının dışında ABD askerlerinin YPG’li militanlarla birlikte zırhlı araçlarla ortak devriyeler atma görevinin hedefinde yalnızca TSK ve Suriye Ulusal Ordusu askerleri olduğu yadsınamayacak bir gerçeğe işaret ediyordu . Nitekim sözde Demokratik Suriye Meclisi (DSM) Yöneticisi YPG’li terörist Ekrem Husso, “ABD Dışişleri Bakanlığı Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’in Türkiye’nin Fıratın Doğusuna girmemesi için sınırda gözlem noktaları oluşturduklarını, ortakları DSG örtüsü içindeki YPG terör örgütü militanlarına bir müdahalenin olmaması için çaba göstereceklerini söylediğini iddia etmişti. ABD’li yetkililerin bırakın Suriye’den askerlerini çekmelerini askeri varlığını daha da arttırarak üs sayısını 23’e çıkardıkları biliniyor. Ancak 50 bin kilometrekarelik bir alanda özel bir çaba ile provokatif bir eylem gerçekleştirilmediği takdirde Türkiye ABD güçlerini etkilemeyecek askeri bir harekatı rahatlıkla gerçekleştirebilirdi. Bu nedenle Pentagon’un Türkiye’nin ABD’ye rağmen Fırat’ın doğusuna yalnız veya Rusya onaylı bir operasyonu gerçekleştirmesi durumunda ABD askerlerinin harekat bölgesinin yakınında bulunma olasılığı ciddi endişe yaratıyor iddiası yalnızca bahane üretmekten öte bir anlam taşımıyor. Yine Pentagon sözcüsünün Fırat’ın doğusuna yapılacak bir operasyonun ABD’nin ve yerel Suriyeli partnlerlerin (YPG terör örgütü) DEAŞ karşıtı operasyonlarına engel olacağı iddiası Pentagon’un bile inanmadığı bir kurgu örgüte ve danışıklı bir mücadeleye işaret etmektedir.

ABD ile heyetler arasında yapılan görüşmeler üç temel başlık üzerinde yoğunlaşmıştı. Türkiye, Güvenli Bölge’nin derinliği, kontrolü ve terör örgütünün bölgedeki varlığının sonlanması başlıklarında, ilk günden bu yana koruduğu kararlı tutumunu sürdürüyor. Ankara, Güvenli Bölge’nin derinliğinin ulusal güvenliğimize yönelik tehditler nedeniyle 32 kilometreden az olmaması hususundaki duruşunu son görüşmelerde de masaya koymuştu. Ancak bölgede ABD ve Türk yetkililerin aşması gereken sorunlar yumağı var. Başta ABD’ye güvensizlik hem devlet katlarında hem de kamuoyunda mevcut. ABD veya Pentagon Münbiç‘te olduğu gibi Türkiye’yi oyalamayı düşünüyorsa yanlış yapar. Zira Türkiye bu Perşembe olmazsa haftaya Perşembeye bir gece ansızın Fırat’ın doğusuna uzanabilir. Bizden uyarması!!!

YENİŞAFAK

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat