CHP ve Merkez Ülke 'sorunsalı' üzerine

  • GİRİŞ24.05.2015 10:12
  • GÜNCELLEME25.05.2015 09:50

CHP’nin ekonomi vaatleri (buna ekonomi programı denemez, çünkü bir bütünlüğü yok) ve “merkez ülke” projesi, bize gösteriyor ki, CHP’yi yönlendirenler “işi” ucundan yakalar gibi olmuşlar ama bu yakaladıkları “şeye” CHP’yi oturtmakla epeyi zorlanıyorlar. 

CHP’nin bütün seçim konsepti; TV reklamlarından, ekonomi vaatlerine, Kılıçdaroğlu’nun miting konuşmalarından, sosyal medya ataklarına ve nihayet son “merkez ülke” projesine kadar olan her şey her adım, CHP’nin şu andaki yönetimini aşan bir dış aklın ürünü olarak karşımızda... Bundan dolayı, söylenen ve “vaat edilenler” ile CHP’nin geleneksel ideolojik duruşu arasındaki açı farkı çok büyük.

CHP nedir, bir kez daha... 

CHP, ulusalcı ama Lozan’ı kabul etmiş kadronun devamcısı da olduğu için, egemen sistemik düzene, ayakta kalma adına, her türlü tavizi vererek, var olan ve statükoyu sürdürmeyi amaçlayan bir parti olarak, Türkiye’de 21. yüzyıla girerken tıkanan ve tıkandıkça çürüyen ne varsa bunları kollayan bir siyasi oluşumdur. Bundan dolayı, 12 Eylül Anayasası’nı savunur, değişmemesi için direnir, bundan dolayı CHP, şu an var olan ve değişmesi artık kaçınılmaz olan parlementer sisteme sarılırken, bu paradigmayı değiştirecek her şeye karşı çıkar. Mesela çözüm sürecinin karşısındadır. Dersim’i bombalayan geçmişi gibi, burada barışı aramaz, tam aksini, gizli bir ajanda olarak, savunur ve gereğini yapar. 
Aynı şekilde, 1947’de IMF’yi ülkeye getiren CHP’dir ve CHP, esasında 1947’de, 2. Dünya Savaşı sonrası, bütün gelişmekte olan ülkelere dayatılan ABD hegemonyasını, Türkiye için yürütmekle memur edilmiş komprador bir partidir. Ancak, CHP, 2. Savaş öncesi ve sırasında, Nazi Almanya’sına göz kırpan, faşist İtalya’ya öykünen ve işbirliği yapan faşist bir partidir de. Çünkü o yıllarda CHP, Almanya ve İtalya’nın, Sovyetler karşısında sistemi koruyan bir denge olacağını sanıyordu. Milli Şef’leri de, Türkiye’yi bu faşist bloğa yaslama uğraşı içine girmişti. Ancak savaş sonrası işler değişir, faşizm yenilir, CHP’nin de yönü, Almanya’dan hızla ABD’ye döner. CHP’nin, bu ülkede tek parti iktidar dönemi dışında, 1974 dönemi hariç, iktidar olduğunu göremezsiniz. Zaten 1947’den sonraki sistem CHP’nin, bir siyasi parti olarak, iktidar olması üzerine değil, tam aksine, iktidar olmaması üzerine kurulmuştur. Seçimle işbaşına gelen zayıf iktidarlar, CHP bürokrasinin-silahlı ve silahlı olmayan-yönlendireceği kuklalar olarak tasarlanmışlardı. Bunu biraz delmeye çalışan Menderes ise devrildi ve asıldı. 

CHP, hep iktidar!  

CHP, aslında Erdoğan’ın 2008 yılındaki “yeter” ine kadar hep iktidardaydı. 2008 yılında Erdoğan, bütün bu sistemi sallayan iki önemli adım attı. Birincisi 1947’de CHP ile gelen IMF ile 20. stand-by anlaşmasını yapmadı. Bu, CHP’nin dışa bağımlı ekonomi bürokrasisi için sonun başlangıcı demekti. Dikkat ederseniz, Erdoğan bu tarihten sonra “bürokratik oligarşi” kavramına her fırsatta kullanmış ve “bürokratik oligarşi”den şikayet etmiştir. Erdoğan’ın kastettiği bu oligarşi, Lozan’la başlayan süreçte, 1947’de IMF ile inşa edilen dışarıya kaynak aktaran ve içeride de, önce komprador, sonra tekelci burjuvaziye ülkenin kaynaklarını yağmalatan yapı idi. Bu yapı, aslında Batıcı, seküler ideolojisi ile örtülü bir diktatörlüğü, bize göre, 2008 yılına kadar sürdürmüştür. Dikkat ederseniz, CHP’nin ekonomiden sorumlu genel başkan yardımcısı Böke, her fırsatta, aslında ekonominin 2008 yılına kadar, onların da kabul edebileceği bir çizgiyi takip ettiğini, bu tarihten sonra, Erdoğan’ın müdahaleleriyle bozulduğunu(!) iddia eder. Çünkü, 2008’den sonra, AK-Parti Erdoğan’ın iradesiyle, IMF’ci Derviş programını delmeye başlamıştır. Yine, aynı tarihlerde, kapatma davası gündemdedir ama Erdoğan, yeni Anayasa ve GAP Eylem Planı ile şimdiki çözüm sürecinin temellerini atmıştır. Bu da, örtülü CHP egemenliği sarsan ikinci önemli adımdır. 

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN...

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat