3. Dünya Savaşı klavye ve fare ile mi yapılacak?

  • GİRİŞ28.02.2013 09:15
  • GÜNCELLEME28.02.2013 09:15

ABD Başkanı Barack Obama'nın Şubat ayınının başında imzaladığı siber güvenlik savunma emri, sanal tehditlerin devletler nezdinde ne kadar kritik bir noktaya ulaştığının önemli bir göstergesi. Bu emirle birlikte Obama hükümeti siber saldırılara karşı çok ciddi bir mücadele yapmaya hazırlanıyor. 

ABD İç Güvenlik Bakanlığı'nın öncü rol üstleneceği bu mücadelede, siber tehditlere karşı özel şirketlerle işbirliğine gidilmesi planlanıyor. Bu da özel şirketler ve devlet birimleri arasında ciddi bir veri paylaşımı demek.

Mücadelenin bu seviyeye ulaşmasının en büyük nedeni ise tehlikenin giderek büyümesi. Internet erişiminin yaşamın her alanına girdiği günümüzde, siber tehdit derken artık sadece bilgisayar sistemleri üzerindeki kişisel verilerin çalınmasından bahsetmiyoruz. Buna bir ülkenin elektrik sistemi, sağlık kayıtları, mali kurumları, hava, deniz ve kara trafik kontrol sistemleri de eklenmiş durumda. 

Bir savaş durumunda tarafların etkisiz hale getirmeyi amaçlayacağı stratejik hedefler artık sadece fiziksel bombaların değil siber tehditlerin de altında. Böyle bir saldırı sonucunda oluşabilecek zarar ise, bir bombanın atılmasından çok daha büyük olabilir.

Örneğin bir siber saldırı sonucunda İstanbul trafik ışıklandırma sisteminin, elektrik dağıtımının veya telefon servislerinin bir kaç saatliğine devre dışı kaldığını düşünün... Ortaya çıkacak manzara hiç de iç açıcı olmayacaktır.

Siber tehditler tam da Amerikan hükümetinin gündemindeyken, New York Times tarafından yayınlanan bir haber ise oldukça dikkat çekiciydi. 

Mandiant şirketinin yayınladığı bir rapora dayanılarak hazırlanan haberde, Çin hükümetinin desteği ile kurulan "61398" adlı özel bir birliğin, 2006 yılından bu yana, dünya genelinde en az 141 kuruluştan yüzlerce terabaytlık veri çalmış olduğu iddia ediliyor. Habere göre bu özel birlik Şangay'da on iki katlı bir binada konuşlanmış ve bunun gibi en az 20 birlik daha var.

Her ne kadar Çin hükümeti bu haberi yalanlamış olsa da iki ülke arasındaki suların ısınmaya başladığı çok açık. Bu arada, 2010 yılında İran'daki nükleer santralleri etkisi altına alan ve ABD-İsrail ortak yapımı olduğu iddia edilen Stuxnet virüs saldırısını da bir kenara not etmemiz şart. 

Bir bilimkurgu filmi senaryosu gibi gelebilir belki ama sofistike bilgisayarların başındaki siber askerlerin, klavye ve fare hareketleri ile başlayacak bir dünya siber savaşı belki de çok yakınımızda.

Bu siber tehditlere karşı devletlerin önlem alması ise doğal bir refleks olarak kabul edilebilir. Ama diğer yandan, bu refleksin bir güvenlik paranoyasına dönüşüp kişisel bilgilerin gizliliğinin ihlaline kadar gitmesi ise insan hakları açısından hiç istenmedik sonuçlar doğurabilir.

Siber terörizm endişesiyle internetteki tüm veri akışlarının kontrol edilmesi kabul edilebilecek bir durum değil. Güvenlik ve özgürlük arasında bir orta yol bulmak şart.

Tabi bir yandan insan düşünmeden de edemiyor...

Allah hiçbirimize dünya savaşı gibi korkunç bir felaketi yaşatmasın ama acaba Apple, Microsoft, Facebook, Twitter, New York Times, General Motors, DuPont, Dow Chemical, Motorola, Boeing, Cargill vb. dev kuruluşların bile ciddi siber saldırılara maruz kaldığı bir dönemde acaba Türkiye'nin özel ve resmi kurumları ne durumdadır?

Bu konuda yeterli önlemler alınmış mıdır? Özel ve resmi kurumların hizmetine verdiğimiz kişisel bilgilerimiz emin ellerde midir? Ve hepsinden de önemlisi acaba toplum olarak bu konuda ortak bir bilinç geliştirebildik mi?

Cep telefonlarımıza gelen onlarca spam SMS'in bile engellenemediği bir ülkede malesef bu soruların cevabı sanki pek de olumlu değilmiş gibi geliyor. Peki ya siz ne dersiniz?

Deniz Ergürel - Haber7

Medya Derneği Genel Sekreteri

Blog: http://www.denizergurel.net

Twitter: @denizergurel

E-posta: ergurel.deniz@gmail.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat