'Huzur Sokağı' nerede?

  • GİRİŞ11.03.2013 09:16
  • GÜNCELLEME11.03.2013 09:16

Bu sebeple olsa gerek, toplumun geneli tarafından pek ilgi görmez.

Ama bu sene en azından İstanbul Bağcılar'da hakikaten anlamlı bir gün olarak yaşandı 8 Mart.

O gün, özellikle de ülkemiz kadınları açısından çığır açıcı bir isim olan Şule Yüksel Şenler için, Bağcılar Belediyesi tarafından düzenlenen bir vefa programı gerçekleştirildi.

‘Bir Çığır Öyküsüdür Şule Yüksel Şenler' kitabının yazarı Demet Tezcan moderatörlüğünde gerçekleştirildi program. Tedavi için bulunduğu hastaneden izin alarak katılan Şule Yüksel Şenler; Mehmet Şevket Eygi, Hasan Aksay, Sibel Eraslan, Bakiye Marangoz ve Mehmet Fırıncı'nın da katkılarıyla, salonu hınca hınç dolduran hanımlara, açtığı çığırın öyküsünü aktardı.

‘Çığır açıcı' sözü rastgele bir söz değil. Tesettüre riayet etmenin, sıradan kadınlar için normal kabul edildiği, ancak okuyan ve sınırlarını zorlayan kadınlar söz konusu olduğunda, bireysel hatta kurumsal tepkilerle karşılaştığı bir dönemde yola çıkmıştı Şule Yüksel Şenler.

Örtünme'nin İslam'ın bir emri olarak uygulanması gerektiğine inanıp uygulamaya başlamış, bununla da kalmayarak, gazete ve dergi yoluyla insanlara aktarmaya ve onları ikna etmeye başlamıştı.

Söyledikleri doğruydu ve söylemekle kalmayıp kendisi de yaşıyordu. Gazete ve dergi yoluyla insanlara ulaşmaya başladıktan sonra başlayan seminer ve konferanslar dönemi, gerçeklere susamış ülkemiz kadınları ile kucaklaşma imkanı sağladı.

Kıyafetle ilgili olarak geleneksel olanın dışında arayışları olanlara cevabı da vardı Şule Yüksel Şenler'in. Eşarp ve pardesü modelleri çiziyor ve tesettürün her halde gerçekleştirilebileceği yönünde mesaj veriyordu.

İnanan, inandığını yaşayan; dahası bunları yazarak (gerektiğinde çizerek) ve konferanslarında da konuşarak anlatan Şule Yüksel Şenler, yerleşik düzen açısından tehlike oluşturuyor olmalıydı ki, faaliyetleri başlar başlamaz, meşhur Türk Ceza Kanunu 163. Madde ihlalleri iddiasıyla adliyelere de misafir olmaya başlar, ama yılmaz.

Bunlar yetmez, dönemin Cumhurbaşkanı (Cevdet Sunay) tarafından hedef alınır. Cumhurbaşkanı'nın ‘Kur'an-ı Kerim'de örtünme ile ilgili ayet yoktur' sözü, katlanılacak gibi değildir ve konuyla ilgili gerçekleri açık bir mektupta kaleme alınca, hapishane yolları gözükür Şule Yüksel Şenler'e.

Hapishane günleri, beraber bulunduğu suçlular açısından hidayet vesilesi ve kendisi açısından bilenme olur. Bu arada Cumhurbaşkanı'nın özel af teklifini de reddeder.

Dergi, gazete yazıları, konferanslar sürüp giderken, bir senaryo yazması teklifi üzerine başladığı Huzur Sokağı, Bugün Gazetesi Sahibi Mehmet Şevket Eygi'nin talebiyle romanlaşır ve önce  gazetede tefrika edilip, sonra kitap olarak yayınlanır.

En azından bir kesimin klasiklerinden Huzur Sokağı romanı, Şule Yüksel Şenler'in açmaya çalıştığı çığırın en önemli adımlardan birisi olur.

Zaten senaryo alarak hazırlanmış Huzur Sokağı, Birleşen Yollar ismiyle başrollerini Türkan Şoray ve İzzet Günay'ın oynadığı bir filme dönüşür.

Huzur Sokağı romanı ve Birleşen Yollar filmi, 70'li yıllarda kendilerine ait değerlerin arayışında olan insanlar açısından muhteşem birer hazinedir sanki. Birçok insan, aradığı temel soruların cevapların bulmuştur romanda ve filmde.

 

Huzur Sokağı da, Birleşen Yollar da,  dönemin genel geçer anlayışı olan ‘tahsil gören insanların dine uzak olmaları gerektiği' kanaatini yerle bir eden mesajlar taşımaktaydı ve bu mesaflar tam da zamanında muhataplarına ulaşmıştı.

Romanın yayınlandığı sıralarda birçok kişinin kendisini arayarak: ‘Huzur Sokağı nerede, oraya yerleşmek istiyoruz' dediklerini aktardı, şule Yüksel Şenler.

Bugün ‘Huzur Sokağı' artık hemen her yerde. Ve duamız, memleketin her yerinin Huzur Sokağı olacağı günler için.

Şule Yüksel Şenler Hanımefendi'nin şahsında, bu günlere gelişte, büyük emekleri olanların hepsine binlerce teşekkürler. Ve bahusus, Şule Hanım'a Cenab-ı Hakk'tan acil şifalar.

Ekrem Kızıltaş - Haber7

ekremkiziltas@gmail.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat