Ancak hatırı sayılır derecede okur-yazar oldukları halde, çok temel birtakım bilgilerden mahrum olan ve bu sebeple basit hesaplar yaparken bile şaşıran ve akla ziyan yanlışlıklar yapanların sayısı da epey fazla.

İkamet adresi olarak çalıştığı gazete binasını gösteren bir gazetecinin buradan gözaltına alınmasından hareketle; ‘gazete binalarına baskın yapıldığı’ iddiası eşliğinde, ‘basın hürriyetine saldırıldığı, dolayısıyla ülkede yaşanacak hal kalmadığı’ haberlerinin yapılabiliyor olması, bu duruma bir örnek.

Bir gazetenin ilgili kişinin ikamet adresi olarak gösterdiği bölümüne girilip, o kişinin gözaltına alınması olayını ‘gazete binalarına baskın’ olarak haberleştirebilenlerin, temel matematik derslerinden nasıl olup da sınıf geçebilmiş oldukları bir muamma.

Tekil bir olayı çoğul olarak ve bambaşka bir şekilde aksettirme yanlışını es geçelim... Ama bir kumpas neticesi uzunca bir süre özgürlüklerini kaybedenlerin suçlamaları sebebiyle gözaltına alınan ve tutuklananlardan bazılarının basın mensubu olmasını ‘basın hürriyetine saldırı’ olarak yorumlayabilmek de, temel dersler açısından ciddi bir eksiklik göstergesi.

Mübalağa yolunu taraf oldukları için tercih edenleri anlayabilmek mümkün, ancak bu olayı yorumlamak maksadıyla çeşitli mecralarda boy gösterenlerin de benzer şekilde davranmaları, can sıkıcı bir durum. Can sıkıcı, çünkü bu ülkenin aydınları olma iddiasında bulunanların, yalan ve mübalağa üzerine yorumlar inşa etmeleri hali ile karşı karşıyayız.

14 Aralık gözaltı ve tutuklamaları çevresinde yazılıp söylenenlerin çoğu, meseleyi aslından çıkarıp başka bir noktaya taşıma gayretlerinden ibaret olmakla beraber, bu türden çabalar sadece bu olayla ilgili değil.

Bütün göstergeler aksini ispatlıyor olmasına rağmen ülkenin ekonomik açıdan uçuruma doğru gidiyor olduğu iddiaları…

Hak ve özgürlükler açısından akla gelmedik gelişmeler yaşandığı halde, bunlardan öncelikle yararlanıyor olanların bile ‘ağır bir baskı ortamında yaşanıyor olduğu’ şeklinde imaj oluşturma gayretleri…

Masumiyet karinesine zerre kadar aldırmadan delilsiz ispatsız suç isnatlarında bulunanların, hoşlarına gitmeyen mahkeme kararlarını yok sayma eğilimleri…

Bürokratik mekanizmaları tümüyle ele geçirme sevdasında oldukları açığa çıkanların, buna karşı alınan her tedbiri karalama çabaları…

Muhalefet safında bulunan siyasi partilerin, gidişatın kendilerine yarayabileceği düşüncesiyle, olup biteni anlamaya çalışmak yerine yangın çıkar belki ümidiyle körük taşıma alışkanlığı…

Bütün bunlar, medya alanında akla gelebilecek hemen her hususta, aslı astarı olmayan birtakım emarelerden hareketle yapılan ‘mümkün olduğu kadar kötümser yorumlar’ şeklinde karşımıza çıkıyor. Dahası, bu çeşit temelsiz iddialar aynı odakların paralelinde yayın yaptığı anlaşılan dış medyada da benzer bir şekilde işleniyor. O kadar ki; içerdekilerin mi dışarıdakileri, yoksa dışarıdakilerin mi içeridekileri beslediğini anlayabilmek bile mümkün olmuyor bazen.

Yeni Türkiye’nin rahatsız ettiği dış çevreler ve onlarla işbirliği halindeki iç uzantıların temel uğraşı alanı, ülke insanının mümkün olduğu kadar moralini bozabilecek haber ve yorumlar yapabilmek olarak belirlenmiş sanki.

Şaşılacak olan ise, bu yönde faaliyette bulunan sözüm ona aydınların; söylediklerinin düpedüz yalan ve yanlış olduğunu bal gibi biliyor oldukları halde, yüzlerinin zerre kadar olsun kızarmıyor oluşu…

Ekrem Kızıltaş – Haber 7

ekremkiziltas@gmail.com