Perşembe günü birçok yazarın ‘Diliniz KABA, vicdanınız TAŞ’ başlığı altında konuyla ilgili yazılar yazması, konuyu ‘kurgu’ olarak değerlendirmeye meraklı olanlara verilen anlamlı bir cevaptı.

Taksim Gezi Olayları’nın ilk günlerinde; 6 aylık çocuğu ile Kabataş’ta vapurdan inen ve eşi ile buluşabilmek için yolun karşısına geçtiği sırada, gösteri yapanların çirkin tacizlerine muhatap kalan kadın olayı, o günlerde yaşanan en dikkat çekici gelişmelerden birisiydi.

Gezi Olayları ile bir yerlere varmaya çalışanlar, başta Taksim ve havalisi olmak üzere, İstanbul’un ve Türkiye’nin birçok yerinde yaşanan yakma, yıkma, yağmalama… türünden vandallıkları yok saydıkları gibi, Kabataş’ta yaşanan olayın aslının olmadığını iddia ettiler hep.

Toplamda 27 MOBESE kamerasının bulunduğu Kabataş gibi bir yerde yaşanan olayın görüntülerinin meydana çıkacağı beklentisinin hakim olduğu ilk günlerde pes perdeden dile getirilen itirazlar; söz konusu 27 MOBESE kamerasının birisinden bile görüntü alınamadığı açıklanınca, daha da kuvvetli hale gelmişti.

Her nasılsa bir tanesinden bile görüntü alınamayan 27 adet MOBESE kamerası meselesi, ciddi şekilde kafa karıştıran bir mesele olarak çıktı karşımıza… Öyle ya, civarda 27 kamera vardı, ama birisinde bile güpegündüz yaşanan son derecede çirkin bir olayla ilgili görüntü yoktu!

Devletin çeşitli kademelerinde ve ama özellikle de Yargı ve Emniyet’te kadrolaştığı anlaşılan Paralel Örgüt’ün 17-25 Aralık Darbe Girişimi ile gerçek yüzünün net olarak ortaya çıkması, MOBESE kameraları ile ilgili durumun anlaşılabilmesini de sağladı: 27 kameranın herhangi birisinde bile görüntü olmaması, belli ki Paralel Örgüt’ün –her nedense- o zaman böyle bir karar vermesi ile alakalı olmalıydı.

Kabataş’ta yaşanan çirkin olayın görüntülerinin olmayışı, iddia sahipleri açısından bir eksiklik olarak değerlendirildi. Oysa 27 kameranın olduğu bir yerde, o kameraların birisinden bile o anların görüntüsünün alınamamış olması, böyle bir olayın yaşanmadığını iddia edenler açısından büyük bir eksiklik.

Çünkü normalde görüntülerin olması gerekirdi; sürekli olarak çalışmaları gereken MOBESE kameralarının, her nasılsa o olayın olduğu saatlerde hem de tümünün birden arızalanmış olabileceği, akla ve mantığa aykırı bir durum.

O görüntülerin ya yok edildiğini, ya da belki bir yerlerde halen saklandığını düşünebiliriz yani. Neden yok edildikleri ya da neden hala meydana çıkarılmadıklarını o günlerde anlamak zordu belki. Ama Gezi Olayları sırasında takılan bazı maskeler 17 Aralık sonrası çıkarılınca, Gezi kalkışması sırasında karşı imiş gibi gözüken bazı çevrelerin de aslında destekçiler safında olduklarını anlamış olduk.

Üzerinden bu kadar zaman geçtikten sonra, Kabataş Olayı’nın aslında yaşanmadığı iddialarını tekrar gündeme getirmeye çalışanlar, artık müttefik oldukları Paralel Yapı’ya müracaat ederek, büyük ihtimalle bir yerlerde sakladıkları olay günü görüntülerini rica etsinler. Ya da o gün o saatte, civarda bulunan 27 kameranın hepsinin de arızalı olduğu yalanına inanmayı sürdürsünler…

Olaylardan uzun bir süre sonra servis edilen, üzerinde ciddi şekilde çalışılarak, o gün orada bir şey olmadı tezini savunmak için kullanılmaya çalışılan birkaç dakikalık meşhur güvenlik kamerası görüntülerine gelince: O görüntüleri servis edenlerden rica ederek, üzerinde oynanmamış ve söz konusu hanımın vapurdan inişinden başlayıp, eşinin arabasına binene kadar geçen zamanı kapsayacak şekilde yayınlasınlar…

Top, böyle bir olayın yaşanmadığını iddia edenlerde. Paralel Ögüt’ten MOBESE kayıtlarını, ya da o güvenlik kamerası görüntülerinin tamamını rica etsinler, gerçeği hep beraber öğrenelim…

Ekrem Kızıltaş – Haber 7

ekremkiziltas@gmail.com