Nereye kadar?..

  • GİRİŞ16.01.2016 09:39
  • GÜNCELLEME18.01.2016 08:00

Görünürde bu durumu haklı kılabilecek herhangi bir şey yokken, nasıl olup da böyle olduğu konusunda söylenen çok şey vardı. PKK’nın ‘tek partinin iktidar olamayacağı’ mevcut durumu bir fırsat olarak değerlendirme derdine düşmesi… Yine bu örgütün, Rojava konusunda takındığı kesin tavır sebebiyle Türkiye’yi cezalandırma isteğine kapılması… Ya da terör örgütünü hatta örgütlerini yönlendiren güçlerin kendi istedikleri gibi davranmayacağı kesin olan Türkiye’yi örgüt(ler) üzerinden köşeye sıkıştırmaya çalışması… Bunlar ve daha başka bazı yaklaşımlardan hangisi ya da hangileri doğru, bilenler biliyor.

7 Haziran öncesi yaygın bir şekilde dile getirilmeye çalışılan: ‘Türkiye’nin Rojava konusuna farklı bir şekilde yanaşması ve Suriye’nin kuzeyinde bir PYD/PKK koridoru, yani devletçiği oluşturulmasına ses çıkarmaması, hatta mümkünse destek olması’ gibisinden tuhaf çağrılar yine gündemdeydi tabii. Meseleye ‘romantik’ yaklaşanlar ne ise, ama bunun aslında ne manaya geldiğini iyi bilmesi gereken bazı isimler bile,  ciddi ciddi bu teklifi dillendirebiliyordu.

O zamana kadar her şey çok da düzgün yürümüyordu belki, ama işler terör olaylarının başlamasından sonra iyice şirazesinden çıktı. Terör örgütü saldırır ve devlet güçleri de sadece bunlara karşılık verirken yükselen barış çağrılarında, terör örgütüne yönelik tek bir kelime bile yer almıyordu nedense.

Değişik mihraklardan yapılan açıklamalardaki ortak talep ‘terör örgütü saldırsın, güvenlik güçleri mensuplarını ve halkı öldürsün, ama devlet zinhar bir şey yapmasın’ şeklindeydi tam olarak. Hemen ve mutlaka barış diyenler, çatışma ortamına nasıl gelindiği konusuna girmiyorlardı kesinlikle. Bir devletin nasıl olup da kendi sınırları içerisindeki kanunsuzluklara göz yumabileceği konusuna da tabii. Gözüktükleri kadar naif ya da aptal olamayacaklarına göre, istediklerinin makul ve mantıklı olmadığının farkındaydılar mutlaka. Ama yine de istiyorlardı…

Mesele basitti aslında. Terör örgütü terör eylemleri yapıyor, devletin güvenlik güçleri de onlara engel oluyordu. Bu durumda barış isteyen ve aklı başında olan herkesin söyleyebileceği tek şey de, terör örgütünün faaliyetlerine son vermesi olmalıydı. Devlet ve Hükümet yetkililerinin söyledikleri de buydu zaten. Ancak, terör olaylarının kendileri açısından bazı avantajları olduğunu ve güvenlik güçlerinin başarılı müdahalesinin bu ihtimali yok ettiğini görenler, ‘örgüt saldırsın ama güvenlik güçleri kesinlikle karşılık vermesin’ diyor, diyebiliyorlardı…

Öz yönetim ya da özerklik talepleri eşliğinde bazı ilçelerde hendek kazma ve barikat oluşturma modası ortaya çıktıktan sonra, sokağa çıkma yasakları ve bu ilçelerin teröristlerden temizlenmeleri gündeme geldi. ‘Bırakınız yapsınlar’ korosu yine devreye girdi ve normalde akıldan bile geçirilmemesi gereken talepler dillendirmeye başlandı.

Son marifetleri 1128 akademik personelin imzaladığı saçma sapan bildiri. Saçma sapan; çünkü akademik unvanları da olan kişilerin imzaladığı bildirinin, olup bitenlerle zerre kadar alakası yok…

Söz konusu bildiriye kesinlikle katılmamakla beraber, birilerinin saçmalama hakları da olduğunu düşünenler, Devlet ve Hükümet yetkililerinin meseleye daha sakin bir şekilde yaklaşmaları gerektiğini savunuyorlar…

Bunun ‘bırakınız her ne istiyorlarsa onu yapsınlar’ demenin değişik bir şekli olduğunu söylemek, meseleyi biraz hafife almak olur belki. Ama Gezi Olayları’ndan itibaren yaşamak zorunda kaldıklarımız düşünülünce, tanınmış düşünürlerden alıntılar yaparak, Devlet ve Hükümet yetkililerinin daha hoşgörülü davranmaları gerektiğini söylemek de, olup bitenleri ve olup bitecekleri hafife almak değil midir?..

Olup bitenler ve bundan sonra olup bitecekler sadece kişilerle ilgili olsaydı, neyse… Ama mesele ‘memleket ve millet meselesi’…

Her şeye ve bu arada birilerinin saçmalamalarına da hoşgörü ile bakmak ve elden geldiğince sakin davranmak tabii ki güzeldir… De, nereye kadar?..

Ekrem Kızıltaş – Haber 7

ekremkiziltas@gmail.com

Yorumlar1

  • ferdi buzakçı 8 yıl önce Şikayet Et
    Ne saçmalaması düpedüz vatan hainliği bu sözde aydın aslında karanlık şahıslar.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat