İhanet ittifakı

  • GİRİŞ18.12.2014 10:14
  • GÜNCELLEME20.12.2014 12:42

Bu destek öylesine net ki, bize müstemleke ülkesi gibi talimatlar gönderebiliyorlar: 

“Gazetecileri derhal serbest bırakın!” 
Tam bu noktada, Batı’dan gelen dayatmaları elleri patlayıncaya kadar alkışlayanlar fotoğraf karesine giriyor. Üstelik bunların büyük bölümü geçmişte “Bağımsız Türkiye” diye kendilerini paralayanlar. 
Son derece garip bir fotoğraf... 

Ama bugün karşı karşıya kaldığımız görüntü aynen böyle. Her şey birbirine bulaşmış durumda. Oldukça kafa karıştırıcı! 
Çoğunun “Neler oluyor?” diye başını kaldırıp baktığı, düşünmeye vakit harcadığı yok. Hepsi meşrebinin gereğini yerine getirmekle meşgul. 
Öyle gariplikler yaşanıyor ki, anlamak mümkün değil. Üstelik sergilenen tavırların bazıları tüyler ürpertici. 
Önceki gün, Robert Kolej’de okuyan bir çocuğumuz mesaj gönderdi. “Abi burada dehşet verici şeyler oluyor” dedi: 
“Bazı arkadaşlar, Avrupalı yetkililere mesaj gönderiyorlar. Son gelişmeler üzerine Türkiye’ye ambargo uygulanmasını istiyorlar.” 
Evet, yanlış okumadınız, “Türkiye’ye ambargo uygulayın” diyorlar. Ama nüfus cüzdanlarında “Türk” oldukları yazılı. Ayrıca herhangi bir cemaat ve cemiyete de mensup değiller. Hatta “cemaatçi” ifadesini duyduklarında tüylerinin diken diken olacağını tahmin etmek zor değil. Onlar başka dünyaların insanı. 

Neden mi böyle davranıyorlar? Çünkü… 
Erdoğan’ı sevmiyorlar. Mesele bu kadar basit. 
Tıpkı, muhalefet partilerinin bu ülkede Cumhurbaşkanı’na tepki duydukları için paralel yapı savunuculuğuna soyunmaları gibi bir şey bu! 
Oysa artık açık ve net olarak ortaya çıktı ki, bu ülkede büyük bir organizasyon var. Ahtapot gibi kolları ile dört bir yanı sarmış, ülkenin kılcal damarlarına kadar ulaşmış… 

Bu organizasyon, dış temsilcilikler kurmuş. Kendi medya organlarını oluşturmuş. Değişik ekonomik organizasyonlar geliştirmiş. Emniyete, silahlı kuvvetlere el atmış. Yargıya uzanıp, orada yuvalanmış. Bürokrasinin büyük bölümümü kendi çiftliği haline getirmiş. Türk Milli Eğitimi ile ilgili olarak bile “En iyisini ben bilir ve yaparım” noktasına gelmiş. 

“Tamam ben yeteri kadar büyüdüm” dedikten sonra da “ülkeye ayar vermek için” adımlar atmaya başlamış. 
Bunları yaşadık ve gördük. 

Hâlâ “delil” mi istiyorsunuz? 14 Aralık Operasyonu’nda ortaya çıkan fotoğrafların tamamı delil. Devletin içinde uzantıları var. Son derece gizli hazırlanan operasyondan haberdar oluyor ve internete sızdırıyorlar. Operasyon, daha başlamadan etkisiz hale getirilmeye çalışılıyor. Gözaltına alınacağını bilen isimler evlerine gitmiyor, medya binalarında bekliyor. Polis kapıya geldiğinde önceden hazırlandığı belli olan pankartlar çıkarılıyor. Çoğu İngilizce sloganlarla dolu. Batı’ya mesaj niteliğinde. 
Ardından şov başlıyor. Kameralar karşısında “Özgür basın susturulamaz” nutukları atan isimler, canlı yayınlarla polis araçlarına bindiriliyor. Televizyonlar ve gazeteler önceden hazırlandığı belli olan arşiv görüntüleriyle savunmaya geçip yaylım ateşine başlıyor… 
Suç niteliğindeki eylem iddialarının üzeri kapatılıp, gazetecilerin sadece fikirleri dolayısıyla gözaltına alındıkları algısı oluşturulmaya çalışılıyor. Türkiye de Batı’ya bu şekilde gammazlanıyor. 

Ellerinde Kuran’la görüntü verenler, yanlış bir algı oluşturarak Haçlı İttifakını yaşadıkları ülkenin üzerine kışkırtıyor! 

yazının devamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat