Estiler, gürlediler, bağırdılar, çağırdılar; olmayınca da çark ettiler. Suudi Arabistan’ın başını çektiği Arapülkeleri, Katar’a sundukları talep listesini yumuşattılar. 13 maddelik isteklerinin arasından “Türk Üssü’nün kapatılmasını” çıkardılar.

Çünkü…

Haksızdı ve hukuksuzdu talepleri. Ciddiye almadık, güldük geçtik.

Dik durduk, bağırıp çağırmadan karşı atak başlattık. Katar’a daha fazla destek vererek ambargoyu kırdık, oynamak istedikleri oyunu bozduk.

“Siz kimsiniz ve size de ne oluyor” dercesine adımlar attık, Katar’a asker sevkıyatını hızlandırdık.

Olmadı, beceremediler, oynamak istedikleri oyun bozuldu.

Biz dik durunca onlar eğildi.

H H H

Türkiye’nin yeni politikasıdır bu ve doğrudur da…

Hakkını ve hukukunu arayan, doğruya “doğru”, yanlışa da “yanlış” diyebilen bir Türkiye var artık. “Hak güçlünün değil, hak haklınındır” diyor ve kendi oyununu kuruyor. En azından çevresinde gizli ve sinsi bir şekilde organize edilen oyunları bozuyor.

Kim ne derse desin, kim aksini iddia ederse etsin, bugün yaşadığımız pek çok meselenin altında da Türkiye’nin bu yeni duruşu var. “Sen nasıl dik durursun” diyemedikleri ve “Benim çıkarlarımın önünde engelsin” diye ortaya çıkamadıkları için de başka bahanelerin arkasına saklanıyorlar. Kendi rezilliklerini saklayarak, üzerimize yükleniyorlar.

17-25 Aralık Yargı Darbesi budur aslında!

Gezi Olayları’nın arkasında bu düşünceler vardır!

MİT TIR’ları kumpasının ardında Türkiye’yi bu yeni politikasından vazgeçirme ve dize getirme planları yatar.

15 Temmuz Darbe Girişimi, içine düştükleri rahatsızlığın dışa vurumudur!

Hiçbiri başarılı olamadığı için de artık açıktan saldırıyorlar. Hem de kendilerini ve kendi koydukları kuralları ihlal ederek saldırıyorlar…

H H H

Dert değil, normal ve olacak bunlar. Elbette “Ben artık çıkarlarımdan taviz vermeyeceğim ve dik duracağım” demenin bir bedeli var.

Kolay değil, uzun yılların alışkanlıklarını bozuyorsunuz, dönen tekere çomak sokuyorsunuz, sizin üzerinize kurulan hesapları boşa çıkarıyorsunuz. “Kusura bakmayın ama artık ben de varım” diyorsunuz.

Onlar çıldırmayacak da kim çıldıracak?

Şaşırmayalım, garipsemeyelim, “niye” ve “neden” diye sormayalım. Yadırganmaması gereken ve beklenen bir tepkidir bu.

Bizim asıl yadırgamamız ve sorgulamamız gereken içimizdeki tepkiler ve gariplikler! Baksanıza, yıllardır “Bağımsız Türkiye” diye bağıranlar, bugün Türkiye’nin attığı bağımsız adımları sorguluyorlar. Hayatları “6. Filo’yu denize döktük” diye övünmekle geçenler, ABD’yi arkalarına alıp, Türkiye’yi ayar vermeye çalışıyorlar.

Bugün eski Marksistler Amerikancı oldu. Sözde bağımsızlık yanlıları da mandacılığa soyundu. “Ben Atatürkçüyüm” diyen Kemalistler ise kendilerini kaybetti. Sadece Atatürk istismarcılığı yapar oldular. Atatürk, “Hangi istiklal vardır ki, ecnebilerin nasihatleriyle, planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir” demişti. Onlar, Batı’nın dümen suyundan çıkmıyorlar.

Demek ki…

Ya samimi değildi bunlar, ne söylediklerini bilmiyorlardı! Ya da Türkiye’nin izlediği yeni, yerli ve milli politikalar tamamının ayarını bozdu!

H H H

Yine başa dönelim. Sadece Katar’a karşı oluşturulan blokta değil, Türkiye’nin duruşu Batı’da da bazı hazımsızlık sorunlarının aşılmasına yol açtı…

Ne Amerika, ne de Rusya bizi Suriye’de istiyordu. Buna rağmen tek başımıza Fırat Kalkanı Operasyonu’nu yaptık. Gittik, oturduk. Artık Rusya bölgede Türkiye olmadan denklem kurulamayacağını söylüyor. ABD ise, istese de istemese de bu varlığa rıza göstermek zorunda kalıyor. Süper güç denilen Amerika’ya “Bak adamlarına sahip ol, bizi taciz etmesinler” diyoruz. Ettikleri takdirde de PYD’nin PKK’nın tepesine biniyoruz. Amerikalılar ise, hasar tespiti yapmaktan öteye gidemiyorlar.

Farkında olmayanlar var mı, gücümüzün gölgesi müzakere masalarının üzerine de düşüyor! Türkiye, o masalarda artık oyun kurucular arasında yer alıyor!

İçimizde hazımsızlık çekenler de zaman içinde görecek ve kabul edecekler elbet: Biz hakkımızın ve hukukumuzun peşine düşüp, dik durdukça başkaları eğiliyor.