Siyasal İslam ve Demokrasi İçin Üç Basit Soru
- GİRİŞ03.03.2011 11:39
- GÜNCELLEME03.03.2011 11:39
Necmettin Erbakan’ın vefatı ve görkemli cenaze töreni, Siyasal İslam’ın Türkiye’deki tarihsel serüvenini ve yaşanan sorunları bir kez daha irdelememize yol açtı.
Bu sorunların irdelenmesinde odak noktası genellikle 28 Şubat olayıydı. Dolayısıyla tartışmalar askerlerin siyasal rolü ile sınırlı kaldı.
Sanki Türkiye’deki bütün sorun Siyasal İslam ile askerlerin siyasetteki rolünden ibaretmiş gibi ele alındı.
Oysa sorun çok daha genel:
Siyasal İslam’ın askerler ile olan ilişkileri bu genel sorunun sadece bir yönü.
Genel sorun, ne yazık ki hem evrensel bağlamda hem de Türkiye özelinde Siyasal İslam’ın demokratik laik rejimle olan ilişkileri açısından ele alınmadı.
Bu eksiklik belki de Siyasal İslam’ın çeşitli görünümlere sahip olmasından ve hem dünyada hem de Türkiye’de yeni oluşumlar yaşanmasından kaynaklanan belirsizliklerden dolayı ortaya çıktı.
***
İşe Siyasal İslam’ın farklı görünümlerine işaret etmekle başlarsak daha anlamlı tartışmalar yapabiliriz:
Örneğin, en aşırı uçta, Siyasal, Radikal, Dogmatik İslam’ın, terörü de bir araç olarak kullanan temsilcisi El Kaide, bir evrensel model midir?
Örneğin Suudi Arabistan’daki, Kuveyt’teki Siyasal İslam:
Bir ailenin, otoriterliği de aşan bu totaliter yönetim biçimi bir evrensel model midir?
Örneğin İran’daki Siyasal İslam:
Şah’ın otoriter rejimine karşı demokratik bir başkaldırı olarak başlayıp, totaliter bir rejim olarak son bulan İran’daki Siyasal İslam, evrensel bir model olarak kabul edilebilir mi?
Örneğin Gazze:
Bir direniş hareketi olarak dikkati çeken ve halkın oylarını da alan, katı bir şeriatçı rejim uygulaması yapan HAMAS deneyimi, Siyasal İslam için evrensel bir örnek midir?
Örneğin Malezya:
Özerk bölgelerde seçim mekanizması ile iktidara gelen yönetimlerin uyguladıkları şeriat rejimleri, Siyasal İslam için bir evrensel model olabilir mi?
Ya Ortadoğu’daki ve Kuzey Afrika’daki ayaklanmalar?
Mısır’daki otoriter rejime karşı isyan, ordunun yönetiminde nereye gidecektir?
Tunus’un kaderi nasıl belirlenecektir?
Libya’nın geleceğinde neler olacaktır?
Öteki İslam ülkelerindeki olaylar nereye gidiyor?
Ve son olarak bütün İslam âlemi içinde anayasası tek ve biricik olarak demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkelerine dayalı olan Türkiye:
Siyasal İslam’ın temsilcisi kabul edilen bir iktidar Türkiye’yi nereye götürmektedir?
Daha “ileri bir demokrasiye” mi...
Yoksa “ileri demokrasi” adı altında totaliter bir İslami rejime mi?
Her nereye doğru giderse gitsin, Türkiye, bugün ve yarın Siyasal İslam için evrensel bir model oluşturabilir mi?
Bu konuda sadece iktidardaki AKP değil, muhalefetteki Saadet Partisi, HAS Parti, Türkiye Partisi, tarikatlar, cemaatler ne düşünüyor?
***
Pek doğal olarak dünyadaki Siyasal İslam’ın çeşitli görünümlerini ve uygulamalarını temsil edenlere soru soracak halimiz yok, o nedenle üç basit soruyu en azından kendimize sormak istiyorum:
1) Bir insan hem Müslüman hem de demokrat ve laik olabilir mi?
2) Siyasal İslam için, demokrasi ve laiklik sadece bir sandık mekanizması mıdır, yoksa devamlı bir yaşam biçimi olarak da kabul edilebilir mi?
3) Kendini Müslüman olarak tanımlayan bir kadın başını açmakta, tesettüre girmemekte özgür müdür?
Sorular bu kadar az ve basit.
Bu sorulara Siyasal İslam’ın temsilcileri tarafından verilecek dürüst yanıtları soğukkanlı bir biçimde tartışabilirsek, Siyasal İslam’ın ve demokrasinin Türkiye’deki ve dünyadaki ilişkisini ve geleceğini de daha salim bir biçimde değerlendirebiliriz diye düşünüyorum.
Emre Kongar - Cumhuriyet
ekongar@cumhuriyet.com.tr
Yorumlar32