Değişim ve statüko kıskacında AK Parti

  • GİRİŞ30.03.2015 09:31
  • GÜNCELLEME30.03.2015 09:31

Siyasetçilerin söylemlerindeki gerilim miktarı bu dönemlerde artar, sahnedeki oyuncular topa daha sert girmeye başlar. Bu sertlik tribünlerde oturanları da pek şaşırtmaz.

Bu sertliğe kanıksanmış bir duyarsızlıkla yaklaşırlar. 

7 Haziran seçimleri, her şeyden önce 30 Mart ve 10 Ağustos seçimlerinin son halkası olduğu için özel bir önemi haiz.

Bir kere, bu iki seçime damgasını vuran çatışma unsurları, büyük oranda 7 Haziran seçimlerine de taşınmış durumda. İkincisi bu seçimler, iktidar partisi için çok büyük bir önem arz ediyor. Her şeyden önce yeni AK Parti yönetiminin kaderi, bu seçimlerde elde edeceği sonuca bağlı olarak şekillenecek. Bunun yanında AK Parti'nin bu seçimlerde yeni bir anayasa yapacak çoğunluğu elde edip edememesi "yeni Türkiye'nin kurumsallaşması" gündemine ne denli sahip çıkıp çıkamayacağına da etki edecek. 7 Haziran seçimlerinin önem arz ettiği bir diğer husus ise HDP'nin parti olarak seçime giriyor olması. HDP'nin barajı aşıp aşamaması bu seçimin sonuçlarına ve yeni dönem siyasetine etki edecek önemli unsurlardan biri.

7 Haziran seçimlerinin bu özelliği, bu seçimleri MHP için de önemli hale getiriyor. MHP, HDP'nin yükseliş trendine ve ihtimaline bağlı olarak alanını genişletebilme potansiyeli taşıyor.

Açıkçası, 7 Haziran seçimlerinin kendisi için özel bir anlam ifade etmediği tek parti CHP. CHP'nin önüne koyduğu başarı hedefi ne kendi kitlesi ne de genel kamuoyu tarafından kabul görmüş durumda. CHP, dillendirdiği söylemlerin aksine mevcut konumunu korumaya endeksli bir seçim stratejisi izleyecek. Çünkü halihazırda siyasi bir manevra alanına sahip değil. Önümüzdeki iki aylık süreç, AK Parti, HDP ve MHP arasında yürüyecek bir mücadeleye tanıklık edecek. AK Parti bu anlamda hem HDP'yi hem de MHP'yi aşacak bir siyasi söylem üretmek zorunda. Bir yandan çözüm sürecine inanan toplum kesimlerini ve özellikle kendisine destek veren Kürtleri gözetmeye çalışacak. Diğer taraftan ise, MHP'nin kendisine yeni "fırsat alanları" açmasına engel olma gayreti içinde olacak.

AK Parti liderliğinin bu esnekliğe sahip bir siyasi strateji üretip üretemediğini önümüzdeki günlerde daha net biçimde göreceğiz. Ne var ki, AK Partili bazı siyasi figürlerin geçtiğimiz haftalarda ortaya koyduğu performans bende bu bağlamda bazı soru işaretleri uyandırmış durumda.

Türkiye siyasetindeki esas mesele, siyasal alandaki "yetki" tartışması, Cumhurbaşkanı ile Başbakanın yetkileri arasındaki dağılım meselesi değildir. AK Partili bazı siyasi figürler, muhalefetin inşa ettiği bir sahnede bu tartışmaya dahil olmuşlar ve esas siyasi meseleyi görmezden gelmişlerdir.

yazının devamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat