Avrupa'da son haftalarda at ve eşek eti skandalı o kadar büyük boyutlara ulaştı ki Müslümanlar için bir "hayır" olarak geri dönebilir.

Bilmeyenler için hatırlatmakta fayda var. Avrupa'nın en ünlü hazır yemek markalarının hazırladığı çeşitli yemeklerde 100% dana ya da tavuk yazmasına rağmen at ve eşek eti çıktı. Özellikle Romanya'dan gelen at etlerinin tüketiciye dana eti olarak satıldığı ortaya çıkartılması tüm Avrupa'ya yayıldı. Birçok ünlü marka üretim lisansını kaybetti.

Skandal büyüdükçe eski skandallar da ortaya çıkmaya başladı. 2011'den önce Helal et satan birçok firmanın aynı şekilde Müslümanları kandırdığı tespit edildi. Özellikle Hollanda asıllı bir şirket Helal diye at eti ve hastalıklı et satmış. Ama ilginçtir bu skandal o zamanları basın ve halktan gizlenmiş ve örtbas edilmiş. Hangi şirketin kime ne sattığını şimdilik bilmiyoruz.

Ne zaman aynı skandal "Avrupalı" vatandaşlara denk geldi o zaman açığa çıkarttılar. Müslümanların o pislikleri yemesi sorun olmuyor ama batılılar yerse kıyamet kopuyor. Daha önce de bu satırlarda Helal et sektöründe dönen dolaplara dikkat çekmiştik.

Fransa'da herhangi bir label almak istediğinizde yani bir özelliği olan (GDO'suz vs..) ürün piyasaya sürmek istediğinizde bin bir türlü prosedürden geçmeniz gerek. Ama ne hikmetse sabah erken kalkan istediği gibi Helal damgası vurabilecek bir denetim firması açabiliyor. Hatta bazı markalar kendi denetim şirketlerini kuruyor!

Durum böyle olunca da helal diye bizlere neler yediriyorlar. Geçen sene İsviçre'ye gittiğimde orada bir Müslüman Derneği başkanı İsviçre'de satılan dönerler %90'ını domuz katkılı demişti. O zamanları bana bu rakam çok uçuk gelmişti. Şimdi ise az bile diyorum. Daha bir hafta önce İsviçre'nin en büyük iki döner üreticisinde domuz eti bulunmuş (Şirket ismi verilmemiş). 

Avrupa'nın en büyük tavuk üreticisi Doux şirketi bile hayatında bir kez bile helal tavuk kesmemişken Arabistan'a en çok satan şirket olması garip değil mi?

Bu konuda güvenebileceğimiz kimse yok. Helal sertifikası veren Paris ve Lyon Camisi bile sınıfta kalıyor. Helal damgasını vurdukları şirketlerde domuz kalıntıları çıkıyor. Aslında sorun basit: Sadece Helal üretimi yapan şirket çok az. Dolaysıyla önce domuzlu ürünler yapıyor ardından helal eti kullanıyorlar. Ama domuz eti kalıntıları helal ete karışıyor.

Bu sorunu çözmek için birincisi çok güvenilir şirketler tarafından denetlenmelidir. Mesela TSE helal sertifikası Avrupa'da yaygınlaştırılabilir. İkincisi de büyük yatırımlar yapılarak Avrupa'nın birçok yerinde sadece ve sadece Helal üretim yapan şirketler kurulmalıdır.

Fransa'da Müslümanlar dernekleri bir helal komisyonu kurdu. Alabildikleri tek ortak karar helal kelimesinin "halal" şeklinde yazılması!

Gerçi Türkiye'de bile bu sorun çözülmemişken burada nasıl çözülecek çok merak ediyorum.

2020 yıllarında tüm Avrupa'da Helal sektörünün hacmi 50 milyar Euro'ya ulaşacağı tahmin ediliyor. Çok geniş bir Pazar ve Türk şirketleri bundan faydalanmalıdır.

Yoksa bilmeden çok mide bulandırıcı yiyecekler soframıza gelecek. Bunun en basit örneği de balıklar. Gönül rahatlığıyla yediğimiz balıkları artık yiyemeyeceğiz gibi. Deli dana hastalığından bir türlü ders almayan Avrupa Birliği Haziran 2013'ten itibaren balıklara da hayvan unu yedirmeye onay verdi. Hayvan unu, hayvanların özelliklede domuzların insan tarafından yenilmeyen bölümlerinin ufaltılmasıyla elde ediliyor ve yem yerine geçiyor. Deli dana hastalığı da bu unlar yüzünden meydana gelmiş ve yasaklanmıştı. Ama şimdi sektörün baskısıyla AB çiftlik balıklarına bu unu yedirmeye onay verdi.

Dini açıdan durum nedir bilmiyorum ama benim mide bunu kaldırmayacağı kesin. Ya sizin?

Hal böyle olunca Avrupa'da birçok ses ürünlerin içinde ki maddelerin daha detaylı ve hangi tür olduğunun yazılmasını zorunlu hale getirmek istiyor. Meseleye onlarda dini değil tüketicinin aldatılmaması açısından bakıyorlar.

Böyle bu sayede biz Müslümanlar da en azından ne yediğimizi bileceğiz (mi)?

Fatih Karakaya -Haber7
karakaya.fatih@gmail.com
http://www.twitter.com/fkarakaya