Diliniz KABA, vicdanınız TAŞ

  • GİRİŞ05.03.2015 09:40
  • GÜNCELLEME05.03.2015 09:40

Ne yapmış Elif Çakır?

Gezi vandalizmi sırasında Kabataş’ta saldırıya uğradığını, en ince detaylarına kadar anlatan bir kadınla röportaj yapmış ve bunu yayınlamış.

Kadın yalan mı söylemiş?

Hayır.

Görüntü yok diyorlar.

Evet, Türkiye’de zaten 100 yıldır tecavüzler, saldırılar ve tacizlerin hep görüntüleri vardı ve öyle ispat ediliyordu.

Görüntü olmayınca, taciz ve saldırı da olmuyor demek.

Kafaya bakın.

Gezi, mobeselerin bile kırıldığı, yok edildiği bir vahametin adı. Aynı zamanda mobeseleri de elinde tutan cemaatçi emniyetin ve polislerinin orantısız şiddetle kışkırttığı bir kalkışma.

Bir kadın, özellikle Türkiye’de, özellikle de muhafazakâr bir çevredeyse kendisine yönelik saldırıyı söylemekten kaçınır. Çünkü iki kere mağduriyet yaşar. Bu yüzden “kadın kendisine yönelik bir tacizi anlatıyorsa, bu cesaretinden dolayı kutlamak ve ona inanmak gerekir” diye düşünürüm.

Zehra hanım da aynı durumda.

Bunun istisnaları yok mudur?

Mutlaka vardır.

Zehra hanım ise konuştu ve sustu. Herhalde yaşadığı ve hatırladığı şey her neyse onu derinden yaralamaya devam ediyordur.

Ama bu çevre yarayı kanırtmaya, kanatmaya devam ediyor.

“Vicdan ve ahlak infisah etmiş” diyeceğim, hafif kalacak.

Aslında her sözün bir kokusu vardır.

Bu kampanyada dillendirilen söz için de geçerli bu.

Asıl düsturları “Benim için olmayan, bana karşıdır” sözünde gizli. Böylece ne varsa karşıt yapıyorlar kendilerine.

Elif Çakır’ı hedef seçmelerinin iki sebebi daha var elbette.

Birincisi saldırıya uğrayan kadın başörtülü. Röportajı yapan da…

Saldıranlara bakın.

Cumhuriyetçi ve laik iktidarın “erkek” hâli.

Aslında 28 Şubat sürecinde “Türbanın altındaki pislik” diye manşet atanlar da bunlardı. Bu yüzden hastalıklı zihinleri” başörtülü kadının anlattıklarına görüntü yoksa katiyen inanılmamalı” diye kodlanmış durumda.

Çünkü onlar kendi hayatlarını hayatın tamamı zannetmekteler.

Ve ikincisi:

Bu olayı dillendirerek kamuoyuna mal eden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a giden yolu açmak. Kalenin bir burcu yıkılırsa gerisi de gelir diye basit bir mantığın ürünü bu kampanya.

Farkı, bu kez içine kendi tezgâhlarını saklayacak cemaati dâhil etmeleri.

Çünkü Elif Çakır HSYK mücadelesiyle Cemaatin de hedefinde olan bir isim.

Neden çıldırmış gibi saldırıya geçtiklerini anlıyorsunuz.

Yok, efendim “ufak tefek sataşma” varmış sadece.

Bak sen, demek ki “ufak tefek sataşma” kabul edilebilir bir durum.

Yatacak yeriniz yok.

Özür dilemeliymiş Elif Çakır?

Niye ki?

Ne yaptı da özür dilesin?

Sizler!

Medya tiranları! Kişilik suikastlarının derin mimarları! Çürümüşlüğün geride bıraktığı döküntüler! Ahlak öğütçüleri! Kriptolar!

İŞTE SİZE ÖZÜR KONULARI!

Sizleri kim bir araya getirdiyse topunuza birden sesleniyorum:

Özür konusu mu arıyorsunuz? Alın, önce bunları halledin…

“Mesele ağaç değil, sen hâlâ anlamadın mı?” diye ağacı bahane edip yakıp yıktınız. Özür dilediniz mi?

“Türkiye’nin Tahrir'i Taksim eyleminden bilanço: 2 ölü, bir kolu kopmuş ağır yaralı” diye yalanlar söyleyip tweet’ler attınız, özür dilediniz mi?

“Ankara’da Aylin isimli bir kadın gösterici, polis panzeri tarafından ezilerek öldürüldü” diye canlı yayında yalan söyleyip halkı kışkırttınız, özür dilediniz mi?

“Ölmek için bundan daha güzel bir gün olabilir mi?” diyerek halkı yine canlı yayında savaşa çağırdınız, özür dilediniz mi?

“Şu an üzerimize bombalar yağıyor. Her tarafta çocuk çığlıkları, polis katliama hazırlanıyor” diye yalanlar söyledin Can Dündar özür diledin mi?

Bu yalanlarla halkı sokağa döküp 600 aracı, 309 binayı ateşe verdirdiniz, Türkiye’ye en az 150 milyar dolarlık gelir kaybına sebep oldunuz, özür dilediniz mi?

Başbakan’ın Ankara Keçiören’deki ofisini basarak camlarını kırıp eşyaların üzerine kız arkadaşlarınızın önünde çişinizi yaptınız, özür dilediniz mi?
Başbakan’ın Dolmabahçe’deki ofisine grayderle tarihi duvarları bile yıkıp girmek istediniz, özür dilediniz mi?

yazının devamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat