Jandarma

  • GİRİŞ25.10.2014 11:50
  • GÜNCELLEME25.10.2014 11:50

O yazılara gösterilen tepkilerden sonra köşemde şöyle demişim: “Meğerse ne çok insan, jandarmayı “ezelde ebede” sürecek bir kurum sanıyormuş. Ben, jandarmanın polisin uzanamadığı yerlerde güvenliği sağlamak üzere var olduğunu; polis teşkilatının eli kolu uzadıkça jandarmanın görev alanının da küçüleceğini ve giderek yok olacağını yazınca sanki “devletin ve milletin bölünmez bütünlüğüne” ya da “ordunun manevi şahsiyetine” dil uzatmışım gibi telaşlandılar.” 

Aradan sekiz yıl geçmiş. Bu sekiz yıl boyunca iç güvenliğin sivilleşmesi fikri ağır ağır yaygınlaştı, iktidarın 2023 Yol Haritası başta olmak üzere birçok dokümanına girdi. Ve nihayet bugün, hiç ummadığımız bir paketin içinden çıkıp karşımıza geliverdi! 
Güvenlik Paketi’nin içinden çıkan bu sürprizle Jandarma artık İç İşleri Bakanlığı’na bağlanıyor. Kurum askeri niteliğini korumakla birlikte atama, görev yeri değiştirme ve görevden uzaklaştırma yetkisi bundan böyle İç İşleri Bakanlığı’nda olacak. Ayrıca kıyafeti de değişecek. Davutoğlu’nun deyişiyle bundan böyle “hem  idari işleyiş bakımından hem de toplumsal görünürlük bakımından demokratik sivil hayatın daha yakın unsuru halinde çalışan” bir jandarmamız olacak. 

Adım adım... 

Hatırlayacaksınız, birinci adım 2010 tarihinde EMASYA Protokolü’nun kaldırılmasıyla atılmıştı. Bu protokol 28 Şubat rejiminin sembollerinden biriydi ve kalkması sadece pratik sonuçları açısından değil, sembolik açıdan da büyük önem taşıyordu. Ama o zaman da söylüyorduk ki, sorunumuz EMASYA Protokolü’nün kalkmasıyla bitmiyordu. 
Uzun tartışmalar yaptık... 

Deniliyordu ki, bizim mülki idare sistemimizde jandarma birimleri illerde valilerin, ilçelerde ise kaymakamların –yani sivil otoritenin – emir ve denetimi altındadır. 

Oysa bunun kâğıt üstünde bir kural olduğu Türkiye’yi biraz tanıyan herkesin bildiği bir gerçekti. Çünkü Jandarma birimleri kağıt üzerinde valilere, kaymakamlara bağlı olsa bile, Jandarma Genel Komutanlığı Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bir parçasıydı ve örgütlenme biçimi, terfi ve sicil sistemi, personel eğitimi ve öğretimi açısından Genel kurmay Başkanlığı’na bağlıydı. 
Bu durumda sicil amiri Jandarma Genel Komutanlığı olan bu birimlerin mahalli sivil otoritelere bağlı olarak çalışabilmesi de mümkün değildi. 
Nitekim mülki ve idare amirleri de bunun mümkün olmadığını düşünüyordu. İçişleri Bakanlığı Strateji Merkezi ve Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin birlikte yürüttükleri bir araştırmanın sonuçlarına göre (Mülki İdare Amirleri Araştırması) mülki idare amirlerinin yüzde 84.1’i kolluk güçleri üzerindeki yetkilerinin yetersiz olduğunu düşünüyordu. 

Kısacası, iç güvenliğin sivillerin denetiminde olması jandarmanın mevcut yapısıyla mümkün değildi ve jandarma bu yapısıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin rejim üzerindeki siyasi rolünün birincil araçlarından birisini oluşturuyordu. ( Murat Aksoy, Jandarma, s. 213,  Almanak Türkiye 2006-2008, TESEV) 
İşte bugün bu yapı değiştirildi ve rejimin sivilleşmesi açısından önemli bir adım daha atılmış oldu. 

yazının devamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat