Kırmızı alarm

  • GİRİŞ24.05.2016 09:16
  • GÜNCELLEME24.05.2016 09:16

23-24 Mayıs’ta İstanbul’da gerçekleştirilen Dünya İnsani Zirvesi’nde de kırmızı alarm ruhaniyeti hâkim. Her ne kadar kokteyller, imza törenleri, sunucular, panelistler gözle görünür yanı olsa da.

Ana gündem; ‘insanlık alarm veriyor...’ Çünkü ülkeler, toplumlar, insanlar arasında büyük uçurumlar var. Dünyanın geneline bakıldığında hemen her şey Amin Maalouf’u haklı çıkaracak cinsten. Çivisi Çıkmış Dünya adlı kitabında şöyle diyordu Maalouf; 
‘Entelektüel dünyanın, finans dünyasının, iklimin, jeopolitiğin, etiğin çivisi çıkmış durumda. Pusulasız bir halde girdik yeni yüzyıla...’

İşte bu nedenle, üretilen politikalar dahi insanlığın geleceğini tehdit eder mahiyette. ‘Çözüm önerileri’ dahi sorun üretiyor. Üstelik yardım adı altında Afrika’nın zengin madenlerinin nasıl sömürüldüğünü düşününce ‘insani yardım’ kelimesinin de ne kadar kirletildiğini görüyor insan.

Bir Afrika ülkesindeki valinin şöyle feryat ettiğini söylüyor bölgeyi iyi tanıyanlar; ‘kimi sivil toplum kuruluşları, birkaç sefil görünümlü Afrikalı çocuk bulup, fotoğraflarını çekip, sonra onların üzerine kendi ‘insani yardım’ PR’larını yapıyorlar’ şeklinde...

Ne yazık ki gerçekten de öyle. Büyük uluslararası kuruluşların ‘insani yardım’ adı altında yaptığı masraf kalemlerine baktığınızda, harcamaların çoğunun, kuruluşun binasına, bürokratlarının geliş-gidiş, konaklamasına yapıldığı göze çarpıyor. Oysa Afrikalının hayatına dokunan ne? Aslolan, mağdurun hayatındaki değişim ve dönüşüm değil mi? 
İnsani yardımın önemli bir kısmı gönüllülük esasına dayanıyor. Karşılıksız, menfaat beklemeden yapmak... Dünyamız giderek hoşgörü ikliminden horgörü iklimine savrulurken gönüllülükten bahsetmek çok da mümkün değil belki. Zira gönül kelimesini önce hayatımızdan, sonra sözlüklerimizden çıkarma eğilimindeyiz.

Hal böyleyken, Dünya İnsani Zirvesi, kendinden menkul büyük bir iddiaya sahip. 60’a yakın devlet ve hükümet başkanının katıldığı zirvenin bir ayağını da sivil toplum kuruluşları oluşturuyor. Zirve vesilesiyle insani yardım alanında çalışan networkler bir araya geliyor, fikir alışverişinde bulunuyor.

Bunca koşuşturma bir hedefe hizmet ettiği müddetçe anlamlı. Aksi halde, yalnızca telaş... Tarihte ilk kez yapılan bu zirvenin en anlamlı tarafı, insani yardım kavramını, ahlaki ve vicdani dinamikler üzerine kuran Türkiye’nin en önemli aktör olması. Türkiye küresel planda bu insani yaklaşımı en gür biçimde dile getiren ülke. Umarız Dünya İnsani Zirvesi, en azından bir şeylerin normal gitmediğinin ikrarı olur da, küresel bakış, insan odaklı bir mevzi kazanır.

Yorumlar1

  • Bülent Çakmak 7 yıl önce Şikayet Et
    Oldukça isabetli hususlara parmak basan bir yazı.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat