Yaratıcıdan istediğimiz anahtar
- GİRİŞ01.03.2013 09:23
- GÜNCELLEME01.03.2013 09:23
Müzik, resim, film ve kitaplardan kendimize dair hep yeni imgeler ararız. Bu imgelerle sonlu olan varlığımızın sürekliliğini sağlarız. Somut gerçeklikler ve bilincimizin baskısını; yani ölümlüğe ait gerçekleri böylece aşmak isteriz.
Estetik modernlik hayatı fragmanlardan ibaret sayıyor. Hayatımızın bir bütünlüğü var mı? Yok. Yaşadığımız ve bildiğimiz hayat hep bir yıkımdan ibaret değil mi?
Bebekliğimizi çocukluk, çocukluğumuzu ergenlik, ergenliğimizi erken gençliğimiz, erken gençliğimizi orta gençlik, orta gençliğimizi olgun gençlik, olgun gençliğimizi olgunluk, olgunluğumuzu genç yaşlılık, genç yaşlılığı orta yaşlılık, son yaşlılığı ihtiyarlık, ihtiyarlığı bir ayağı çukurdalık takip eder. Hepsi birbirini yıkıyor. Yıkım gittikçe artıyor… Ama zaman biteviye şimdidir.
Bizi kesin yıkıma götürecek olan melek, yüreğimize oturduğunda hayat fragmanımız gözlerimizin önünden geçer.
Yıkımlar karşısında hayat daima bir fragmandır.
Hiçbir şey tamamına eremeyecek. Beden hep yıkıma uğrayacağından ruh da hep bir gezgin olacaktır.
Estetik modernliğin kuramcısı Baudelaire, moderniteyi, zamanın gelip geçiciliği, mekânların bir görünüp bir kaybolması, umulmadık apansız deneyimler olarak görürken zamanda mekânda bir bütünlük sunmaz; kesintilerle ve fragmanlarla parçalanmıştır.
Fragmanlar arasında insan (sanatçı) sonsuzluğu arar.
Modern hayatın üç tipi flaneur, bohem ve dandy. Bu üç tip Burjuva modernliğinin her şeyden bir fayda sağlayan, her şeyi metalaştıran yaşam biçimlerine ve bununla birlikte onların basit zevklerine karşı ortaya çıkmış başka bir modernlik iddiasıdır. Onlar sanatçılar, şairler, ressamlar vs'dir.
Mesela flaneur, kalabalıklarda nefes alıp verir. Tebdil-i kıyafet gezer. Kılıktan kılığa girer. Kimse onu fark etmez; o ise herkesi fark eder. İnsan sarrafıdır. Modern hayatın kahramanlarını o seçer. Flaneur kılıktan kılığa girerken onlarda erimez, aksine her defasında bireyselliğini yeniden pekiştirir. İşi gücü aylaklıktır. Ama hakiki bir dahi flaneur'dür. O metropol hayatının gizlerine ererek evrensel bir bilgelik edinir.
Burjuva, başını alamadığı mesaisinden zar zor kendisine bir serbest zaman yaratır; oysa flaneur'ün bütün zamanı serbesttir. Kentin, kalabalıkların makinenin zamanı ile aylak flaneur'ün zamanı uyuşmaz. Zaman gibi bir tasası yoktur. Flaneur'un yaşamı, zamanı dahi metalaştıran burjuvanın yergisi gibidir.
Flaneur'un dehası bir görünüp bir sönen hayatın fragmanlarında beliren sonsuzluğu keşfetmektir.
İnsanın kutsal kitaplarda aradığı, bir gün sonlu bedeninin sonsuz olmasını mümkün kılacak olan Tanrı'dan, kendi sonsuzluk imgesinin anahtarıdır. Tanrı'dan istediğimiz sonsuz ve serbest bir zaman...
Her şeyi metalaştıran burjuva modernliği, zamanımıza nasılda el koyuyor. Pek çok insan, burjuva patron da dâhil serbest bir zamandan dolayısıyla hayatın bilgeliğinden yoksun kalıyor.
İşçi haftanın 6 günü uzun saatler çalışırken; patron da burjuva sermayesi için hem kendi tüm zamanını hem de işçinin tüm zamanını metalaştırıyor.
Bilgelikten, sanattan, güzelden yoksun böyle bir yaşam tarzı çok saçma!
Bu yaşam tarzında elimizde fragman bile kalmıyor!
Fragman bile, fragman bile, fragman bile… Vavv!
Biraz serbest zaman, biraz bilgelik, biraz güzellik, biraz sonsuzluk gerek bu metropole!
Hacer Aydın - Haber 7
aceraydin@hotmail.com
https://twitter.com/hacer_aydn
Yorumlar4