ABD'nin Türkiye üzerinde operasyon hazırlığı mı?

  • GİRİŞ24.01.2015 11:18
  • GÜNCELLEME25.01.2015 06:39

Aslında, “ayrıntı”ya gerek yok.

Fotoğrafın “parça”ları birleştirilirse, “büyük fotoğraf” çıkar ortaya!..

Daha önce de yazdığım gibi;

7 Şubat 2012’deki “MİT krizi”nin de, “Gezi Kalkışması”nın da, “Kirli 17-25 Aralık Operasyonları”nın da, 30 Mart ve 10 Ağustos’taki “Kirli ittifak”ların da asıl sebebi, “Türkiye’ye diz çöktürmek”ti!..

“6-8 Ekim Kobani kalkışması”nı ve halen “gerilim”in devam ettiği “Cizre Provokasyonu”nu da böyle okumak gerekir!..

Amaç, “Türkiye’ye ayar vermek, Türkiye’yi hizaya sokmak”tır!..

“28 Şubatçılar” eliyle, nasıl ki “demokrasiye balans ayarı” yapmışlardı, “17-25 Aralık operasyonları” üzerinden de, “Türkiye’ye balans ayarı” yapacaklardı!..

SIR, 11 NİSAN 2013’TE

Hep söyledim, yine söyleyeyim;

17-25 Aralık operasyonlarının “yolsuzluk ve rüşvet”le ilgisi yoktur!..  Bu operasyonların “kod”larını çözebilmek için; 11 Nisan 2013’te “46 Yahudi Kongre Üyesi”nin, ABD Kongresi’ne verdiği ve “Halkbank’a yaptırım istediği” mektuba bakmak gerekir!..

“Bilinen sır, o mektupta”dır!..

Peki, “Halkbank”tan ne istiyorlardı, bu bankaya niye “yaptırım” istiyorlardı?.. David Cohen ve 46 Yahudi Kongre Üyesi” için, bu iş niye bu kadar önemliydi?..

Bu konuda çok yazdım...

İstedim ki; bir de, THK Üniversitesi Rektörü ve aynı zamanda “ekonomi uzmanı” olan Prof. Dr. Ünsal Ban’ın ağzından dinleyin...

NİYE HALKBANK?

Prof. Dr. Ünsal Ban, 21 ve 28 Şubat 2014 tarihli, “Finans kapitalizminin balans ayarı!.. Ekonomik Suikast, Ekonomik Tetikçi” başlıklı iki ayrı yazısında, “Halkbank’a operasyon”u ele alıyor ve diyordu ki;

“Halkbank, son yıllarda sergilediği müthiş performans sayesinde ‘küresel finans aktörleri’ arasında yer almayı başaran bir ‘millet bankası’dır.

Bu özelliklerinden dolayı da ‘operasyoncuların hedefinde’dir.

Bir bankamızın küresel finans aktörleri arasında yer alması, milyarlarca mazlumu finans kapitalizminin dişlileri arasında ezim ezim ezen ‘güç odakları’nı haliyle rahatsız etmiştir.

Haliyle ve ziyadesiyle.

‘Halkbank operasyonu’nun arka plânına bakarken, bankanın uluslararası işlemlerinin inceden inceye sorgulandığını gördük.

Kamuoyunun dikkatini ‘genel müdür’e çekenlerin üzerinde durdukları ana mevzu, bankanın ‘sakıncalı’ (!) ilişkileriydi.

Özellikle İran, Kuzey Irak, Hindistan ve Sırbistan ile ilişkiler ayrıntılı olarak ele alınıyordu.

Finans kapitalizminin kaleleri her ülkeyle her türlü münasebeti alabildiğine geliştirirken, Halkbank’ın kurduğu bütün ilişkiler ‘sakıncalı’ ilan ediliyordu.

Evet, Halkbank’ın faaliyetleri Türkiye’nin son 11, 12 yıllık süreçte sağladığı büyüme ve gelişmeyi ‘tehdit’ olarak görenler için ‘son derece ‘sakıncalı’ydı.

Küresel finans otoriteleri Halkbank’ın ‘Çok yakın gelecekte dünyanın en güçlü bankalarından biri olacağına’ işaret ederken, ‘uyarı’da bulunuyorlardı aslında.

Kuzey Irak’ın petrol gelirlerini toplayan, üçüncü ülkelerin İran ile olan petrol ticaretine aracılık yapan, altın ihracatında başrolü oynayan Halkbank, haddini çoktan aşmıştı!!!..

Halkbank’ın ‘kabahatleri’ saymakla bitmezdi...

Milyarlarca dolar değerindeki işlemleri Türk Lirası üzerinden yapan bu banka, Türkiye’nin daha az dövize ihtiyaç duymasına, dolayısıyla daha az bağımlı olmasına sebebiyet veriyordu.

Türk Lirası’nın diğer para birimlerine karşı değer kazanmasına yol açıyordu.

Dahası; Rusya ile 2011 yılında gaz fiyatlarında yapılan pazarlıklardan dolayı 34 milyar dolar indirim alan Türkiye, Kuzey Irak ile anlaşmalar doğrultusunda Irak gazını yarı yarıya ucuza mal edecekti.

SİZ DE ÇOK OLDUNUZ!

Bu durum da; Türkiye’nin Rusya ve İran gibi doğalgaz ihraç eden ülkelere karşı pazarlık gücünü arttıracaktı.

Ucuz gaz ve elektrik kullanma imkânına sahip olan Türk sanayisi iyice palazlanacak ve küresel pazardaki rekabet gücünü tırmandıracaktı.

Bu gidişe derhal son verilmeliydi.

Bunun için de bir ‘operasyon’ başlatılmalıydı. Halkbank’a ‘balans ayarı’ çekilmeliydi!.. İşte 17 Aralık’ın Halkbank’a bakan yönü budur.

Ülkemize bakan yönü de ‘Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin artık ‘çok’ olduğu’dur!..

Meselenin aslı da budur.

BOYUNDAN BÜYÜK İŞLER!

Ortalık toz duman... Tezgâha katılanlar, şuurlarını kaybetmiş durumda... Ellerinde olanla, olmayanla hücum ediyorlar!..

Perde arkasındaki güçler, “küresel finans kapitalizminin kalelerini tehdit eden” mevcut idareyi yıkıp yerine ‘Derviş Modeli’ bir yapıyı getirmek için var güçleriyle bastırmakta.

‘Toplum Mühendisleri’ milletimizi psikolojik baskı altında tutmak istiyor.

Bunun yolu da, ‘uygun’ materyalleri kullanarak korku, endişe, panik ve ‘itimatsızlık’ atmosferi oluşturmak.

(...)

“ABD, petrol satışından elde edilen gelirlerin bir Amerikan bankası üzerinden paylaştırılması” konusunda “son derece ısrarlı”ydı!..

Bu da 17 Aralık Operasyonu’nun ana sebepleri arasında.

Bir zamanlar ipleri tamamen ellerinde olan Türkiye, boyundan büyük işlere kalkışmış, oyun alanlarına müdahil olmuştur.

Türkiye bu haliyle, sömürülen ülkeler için de ‘kötü emsal’ teşkil etmektedir.

Onlara, ‘Sömürülmeye mahkûm olmadıklarını, sağlam bir idareye kavuştukları takdirde içinde bulundukları durumdan kurtulabileceklerini’ göstermektedir.

Bu ‘kötü emsal’e haddi, kendisinden öncekilere yapıldığı gibi bildirilmelidir.

MUSADDIK, TORRİJOS, SADDAM!

‘Ekonomik Suikast’a geçmişten misaller...

İran 1953: Demokratik yollarla iktidara gelen Muhammed Musaddık, yabancı petrol şirketlerinin İran petrolü üzerindeki kontrollerine son vererek petrol gelirlerinin İran halkına dağıtılmasını sağlamak isteyince bir operasyon başlatıldı.

Yazının tamamı için tıklayınız...

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat