Kimlik, Tapu, Para taşıyor musun...

  • GİRİŞ24.11.2015 09:57
  • GÜNCELLEME24.11.2015 09:57

Ama, itiraf edelim ki;

“1 Kasım seçimleri”nden sonra, “HDP’nin, 80 milletvekilinden 59 milletvekiline düşmesi” üzerine pek fazla “eleştirel yazı” yazmadık...

Elbette eleştirdik...

Ama “cılız” kaldı!..

Kimbilir, belki de;

“Düşene bir tekme de sen vurma” diyen atalarımızın sözüne uyduk.

HDP KAYBETTİ, ÇÜNKÜ!

Ne var ki;

HDP’yi, “içeriden biri”, ya da “bir bilen” durumundaki Eski HEP Milletvekili Mahmut Alınak öyle bir eleştirmiş ki; bu eleştirileri siz okurlarımla paylaşmadan edemedim...

Efendim, Mahmut Alınak; AA muhabiri Alper Atalay’ın, “1 Kasım seçimlerinde HDP’nin oyları niye düştü?” şeklindeki sorusu üzerine öyle bir “tahlil”, öyle bir “eleştiri” yapmış ki, bunu ancak “içeriden biri” yapabilirdi!..

Mahmut Alınak; HDP’nin “7 Haziran seçimi”nde olduğu gibi, “1 Kasım seçiminde” de kampanyasını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan üzerinden yürüttüğünü, ancak umduğunu bulamadığını söylüyor. 

HDP’nin “Seni başkan yaptırmayacağız” demesine rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı hiçbir varlık gösteremediğini dile getiren Alınak, sözlerine şöyle devam ediyor:

“Kasım seçimlerine doğru, ‘Sana savaş yaptırmayacağız’ dediler, ancak bu slogan da birkaç gün içinde eskidi, çöpe gitti. Çünkü HDP merkezi, çatışmaları durduracak herhangi bir proje geliştiremedi. Böylece HDP’ye bağlanan ümitler darbe üstüne darbe yedi. 

Bence HDP’nin oy kaybının birinci nedeni, Tayyip Erdoğan’ın politikalarını çıkmaza sokacak sivil projeler geliştirememesiydi, yani siyasetsizliğiydi.

HDP oylarının düşüşe geçmesinin bir diğer sebebi de; Haziran seçimlerinden sonra devlet ve PKK arasında patlak veren çatışmalardır!... HDP, çatışmaları durduracak sivil bir hamle geliştiremedi. Tarih, şok edici sivil projelerle bu çatışmaları durduracak ve kansız çözümü alevlendirecek siyaset ustalarının rollerini oynamalarını bekliyor.”

ÖZYÖNETİM PROJESİ KİMİN?

Silvan, Nusaybin ve Cizre gibi ilçelerde ilan edilen “öz yönetim”lerin, HDP’nin projesi olması halinde genel merkez tarafından değil de belediyeler tarafından ilan edilmesini kendisinin de anlamadığını ifade eden Mahmut Alınak, bu konuda da diyor ki:

“Oysa yasal risklerin olacağı biliniyordu. Belediye başkanları tutuklanınca, ‘Belediye başkanlarımıza işkence ediliyor’ diye bildik yakınmaları oldu. 

Proje seninse, ilan edecek makam sensin, başkası değil. 

Riski sen omuzlayacaksın, bu proje nedeniyle cezaevine girilecekse sen gireceksin. Belediye başkanları ile il ve ilçe örgütlerinin görevi senin imzanı taşıyan projeyi açıklamak değil, o projeyi senin gözetiminde uygulamaya geçirmektir.” 

Mahmut Alınak’a hak vermemek mümkün mü?.. Yerden-göğe haklı!..

Öyle ya;

Ortaya bir “proje” atmışsan, ucunda “ölüm” de olsa, “risk” alacak ve sonuna kadar savunacaksın!..

Ama, HDP öyle mi yaptı?..

Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ öyle mi yaptı?..

Hiçbir risk almadan, “belediye başkanları”nın omuzlarına yüklediler yükü!..

Birkaç başkan da; “Sırf Kandil’in gözüne girebilmek için” yiğitlik gösterisinde bulundu ama, bedelini ödedi!..

Onlar “bedel” öderken, “onların edebiyatını yapmak” da Demirtaş ve Yüksekdağ’a kaldı!..

“Bremen Mızıkacıları” gibi, hep bir ağızdan bağırmaya başladılar:

“Başkanlarımıza işkence ediliyor!”

Nerede diyorlar bunu?..

“Köpük banyosu yaparken!”

Ya da;

“Biralarını yudumlarken!”

Yoksa, “viski”lerini mi deseydim?..

Her ne “zıkkım”sa!.. Onlar “Beyaz Kürtler” olarak keyif çatarken belediye başkanları tutuklanıp, hapse atılıyor, “Gezi Zekâlı Kürt çocukları” da, “Özyönetim”(!) gibi, “çağdışı bir Türk Solu Projesi” uğruna canlarını feda ediyordu!..

“Salak”lıklarına, “ahmak”lıklarına, “embesillik” ve “aptallık”larına doymasınlar!.. Hâlâ “kullanıldıklarının” farkında değiller ya, acıyorum onlara!..

NÜFUS CÜZDANIN VARSA!

İşte sözün tam burasında, Mahmut Alınak’ın “çarpıcı bir tesbiti” giriyor devreye... Alınak, “özyönetim”(!) ilân etmek için “hendek” kazılan yerleşim birimlerinde “okullar”ın faaliyet halinde olup-olmadığını sorduktan sonra “evet” deyip, şöyle devam ediyor sözlerine:

“Herkes devletin mührünü taşıyan nüfus cüzdanını ve parasını gözü gibi sakınarak üstünde taşıyor mu? 

Evet. 

Devletin yargı, nüfus, tapu, vergi, postane, hastane, belediye, muhtarlık ve benzer kurumları iş başında mıdır? 

Evet. 

Bankalar para alışverişine devam ediyorlar mı? 

Evet. 

Tekellerin ürettikleri mallar üzerinden ekonomi tıkır tıkır işliyor mu? 

Evet. 

E peki;

Nerede kaldı senin öz yönetimin? 

Bu durumda hendekler kazılmış, ya da kazılmamış, fark eden ne? 

Devlet sadece polisten ibaret değil ki.”

Çok doğru bir tesbit!..

Mükemmel bir tahlil!..

Arkadaş, sen “T.C.’nin verdiği nüfus cüzdanı”nı taşıyor musun?..

Üzerinde “Atatürk’ün resimleri” bulunan “banknot”larla alış-veriş ediyor musun?..

“Bu ev ve tarla benim” diyebilmek için, “tapu” gösteriyor musun?..

Cevabın “evet” olduğuna göre, sen, bir “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı” olduğunu peşin peşin kabul ediyorsun demektir.

Peki, hem “T.C. imkânları” ile yaşamak, hem de “özyönetim” istemek neyin nesi oluyor?..

Mahmut Alınak haklı...

Hem “1 Kasım seçimleri”yle, hem de “öz yönetim”le ilgili eleştirilerinde tepeden tırnağa haklı!..

HDP’nin hezimeti, işte bunlardan!..

“SUİKAST” DE, ÖRT!

Bana öyle geliyor ki;

HDP’nin Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da, bu “eleştiri”lerden kurtulabilmek için, bugünlerde; “kendilerine yönelik suikast iddiaları”nı gündeme getirdi...

Dünkü Hürriyet ve Cumhuriyet’te “Demirtaş’a suikast muamması” başlığı ile verilen haberler, özetle şöyleydi:

“HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın makam aracının arka camında bir iz tespit edildi. Zırhlı aracı incelemeye alan polis, kurşun izi olabileceğine işaret etti... Demirtaş, izi farkettikten sonra Twitter hesabından Kürtçe “Ölüm Allah’ın emri” yazdı. Diyarbakır Valiliği’nden konuya ilişkin açıklamada ise Demirtaş’ın makam aracının arka camındaki hasarla ilgili yapılan incelemede herhangi bir ateşli silah atış artığına rastlanılmadığına dikkat çekildi.

yazının devamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat