“Dost ateşi” altında yaşamak

  • GİRİŞ13.08.2019 08:48
  • GÜNCELLEME13.08.2019 08:48

Fırat’ın doğusuna ilişkin Amerika ile varılan mutabakat bayram sonrası Türkiye’nin neredeyse birinci gündemi olacak görünüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ağustos ayı zafer ayı. İnşallah bir yenisini daha ekleyeceğiz” diyen açıklaması Türkiye’nin 30 Ağustos Zafer Bayramı’na kadar Fırat’ın doğusunda ya da Doğu Akdeniz’de bir harekat yapacağı beklentisini güçlendirdi.

Geçtiğimiz hafta bu köşede, “Ağustos ayı sefer ayı, zafer ayı” başlıklı yazıda da anlatmaya çalıştığımız gibi Türk tarihi Ağustos ayında zaferlerle dolu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Malazgirt, Büyük Taarruz ve Mercidabık ile birlikte Kıbrıs Barış Harekatı’nı da hatırlatması aklımıza “Kıbrıs’a yönelik askeri bir manevra hazırlığı mı var” sorusunu getirdi. Zira neredeyse eş zamanlı olarak Milli Savunma Bakanı Akar ve kuvvet komutanlarının Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ziyareti yaşandı.

Kıbrıs’da kapalı Maraş bölgesinin KKTC’nin son dönemdeki girişimleriyle yerleşime açılma çalışmasını da bu verilere eklediğimizde Türkiye’nin adada daha da kalıcı önlemler alabileceğini söylemek kehanet olmasa gerek.

***

Türkiye Amerika ile Suriye’nin kuzeyinde, Fırat’ın doğusunda “Güvenli bölge” konusunda adım atacak. Amerika ile geliştirilen bu yaklaşımın çok fazla bilinmeyeni ve çok fazla karambolü var.

Çünkü karşımızdaki muhatap sözünde durmayan, ilkeleriyle çelişen ve stratejik hedefi için stratejik ortağını hedef tahtasına koyan bir ülke. Çekiç Gün buna en güzel örnek. Mümbiç mutabakatının gereğini yapmamak buna en güzel örnek. Dahası, FETÖ terör örgütü elebaşını ve üyelerini ülkelerinde beslemeleri buna en büyük örnek.

Türkiye ile anlaşmaya varan Amerikalıların soluğu PYD/YPG-PKK teröristlerinin yanında alması ise bunun en son göstergesi.

Dolayısıyla, varılan anlaşmanın nasıl yürürlüğe gireceği ve uygulanacağı konusunda tereddütlerimiz hat safhada.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun yaptığı açıklama ise Amerika’ya güvensizliğin hat safhada olduğunun ispatı gibi.

Çavuşoğlu, “Fırat’ın doğusuyla ilgili şunu söylüyoruz, ya birlikte temizleyeceğiz ya da Türkiye buraya girecek, buradan da o teröristleri temizleyecek. Nasıl Afrin’den temizlendiyse, nasıl Cerablus’tan DEAŞ’lılar temizlendiyse Fırat’ın doğusundan da YPG, PKK’yı temizleyeceğiz. Ne pahasına olursa olsun temizlenecektir. Burada kararlılığımızda hiçbir şekilde değişiklik yoktur. Amerika’nın da artık bizi Münbiç gibi oyalama sürecine girmesine de müsaade etmeyeceğiz. Bunu açık söylüyoruz, kendilerine de söyledik.”

***

Diyebilirsiniz ki, “Türkiye ne yapsaydı? Amerika’yı yok sayıp tek başına Fırat’ın doğusuna mı girseydi? Amerika’ya rağmen bu mümkün değildi.”

Anlarım. Gerçeğin farkındayız. Türkiye’nin gücünün ve sınırlarının da.

Yine bu köşeyi takip edenler hatırlayacaktır. Burada defalarca “Cumhurbaşkanı Erdoğan, sınırlarını bilen ender siyasetçilerdendir” diyeniz.

O yüzden Amerikalıların “anlaşmak” üzere geldikleri son ziyarette Türkiye tarafı “Tezlerini dayatmış. Kısmen kabul ettirmiş. Şimdi vardığı mutabakatın takipçiliğini yapıyor.”

Türkiye’nin terörle mücadele kapasitesini bilen biliyor. Yüksek kapasitemiz neredeyse bütün muhataplarımızın malumu.

Bununla birlikte sınırlarımız da var. Sadece Türkiye’yi değil, dünyanın dev ekonomilerini de sarsan en önemli unsurların başında “Savaş” var. Türkiye ise bir kaç cephede yıllardır mücadele veriyor. 40 yıldır terörle mücadele eden bir ülkeyiz. Neredeyse son 10 yıldır Suriye krizinin tüm olumsuzluklarıyla mücadele ediyoruz. Örtülü şekilde Amerika ile koalisyon ortaklarıyla mücadele ediyoruz. “Dost ateşi” altındayız.

Bütün bu mücadelenin ekonomik ve sosyal faturası var. Ödediğimiz fatura oldukça kabarık.

Bu yüzden Amerikalılara rağmen Fırat’ın doğusuna girmek fikrinin ağır faturasının farkındayız.

Gerekirse o faturayı da ödemeye hazırız. Ne var ki “müttefiklik hukuku”nun ne olduğunu göstermek için şimdi “Kan kusup, kızılcık şerbeti içtik” diyerek sabırla bekleyeceğiz.

Yakın gelecekte Amerika’nın sözünü tutup tutmadığı ortaya çıkacak.

Fırat’ın doğusunda PYD/YPG-PKK’ya statü kazandırmak isteyen Amerika bir şekliyle Türkiye’yi bu yapı ile muhatap kılmak istiyor.

Bunu daha önce Irak’ta yaptı şimdi Suriye’de yapıyor. Becerebilirse hiç kuşkumuz yok ki 20 yıl içerisinde İran ve Türkiye’de de deneyecek.

Çünkü Amerika’nın uzun vadeli bölgesel stratejisinde bu var. Irak artık eski ırak değil. Suriye artık eski Suriye olmayacak. İran ve Türkiye için de aynı planları yapıyorlar.

Biz de olup biteni sınırlarımızı bilerek, gücümüz nispetinde püskürtmeye çalışıyoruz.

Bakalım. Bölgenin yerlileri ile dışarıdan gelen “barbarlar” arasındaki bu mücadelede sonuç ne olacak?

Takipteyiz.

YENİŞAFAK

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat