‘Fişi çekilmeli’ denen Astana süreci Suriye’nin geleceğini belirlemekte hangi noktada

  • GİRİŞ17.09.2019 10:03
  • GÜNCELLEME17.09.2019 10:03

Çankaya Köşkü’nde 3’lü zirve devam ederken, Suriye’deki son durum şu şekildeydi:

Suriye rejimi, bazı suçlar müstesna genel af çıkardı. 14 Eylül 2019’dan önce işlenen suçlarda ceza alanların cezalarında indirim yapıldı.

Rejim ülkenin 3’te 2’sine Rusya ve İran sayesinde hakim hale geldi. Şam yönetimi Suriye’nin toprak bütünlüğü konusunda müttefikleri Rusya ve İran’ın tutumunda bir değişiklik olmaması için kendince bir hamle yaptı.

Güneyde ise İsrail’in zaman zaman saldırıları devam ediyor. Golan’ın ilhakı sürecinden sonra Suriye’nin güney batısında İsrail’in ne yapacağı meçhul!

Kuzeyde Afrin, Cerablus hattında Türkiye’nin kurduğu güvenli bir alan mevcut. 400 bine yakın Suriyeli mülteci bu bölgelere geri döndü. Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı aynı zamanda Türkiye’nin güvenliğini bir şekilde temin etti.

Türkiye’nin garantörlüğündeki İdlip çatışmasızlık bölgesinde ise sivil halk istim üzerinde. Legal ve gayri legal muhaliflerin neredeyse tamamı İdlip’te. Terör örgütü ilan edilen HTŞ’nin silah bırakmaya ve buharlaşmaya niyeti yok. Özellikle vatansız terör grupları İdlip’ten çekilmek yerine “intihar” anlamına gelecek büyük “vuruşma”ya hazırlanıyor.

Böyle bir ortamda siviller yollara düştü. Türkiye sınırındaki kapasitelerini çoktan aşmış kamplara akın ediyor.

İdlip’te trajedi her geçen gün büyüyor. İdlip trajedisi sadece Suriye sorunu olarak değil bir bölgesel sorun hatta küresel soruna dönüşmek üzere.

Ülkenin 3’te 1’i Amerika destekli YPG/PKK’nın işgali altında. Bu işgal Türkiye’nin inisiyatif alması ile akamete uğratılmaya çalışılıyor. Amerika ile Fırat’ın doğusuna yönelik atılan “adım” her ne kadar sonuca ilişkin bir anlam taşımasa da sembolik olarak değerli bulunuyor.

Fırat’ın doğusunda YPG/PKK eliyle Amerikan işgali Suriye’nin toprak bütünlüğüne yönelik en önemli engel olarak duruyor.

LAVROV’A GÖRE SAVAŞ BİTTİYSE, SURİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNE NE OLDU?

Tam da böyle bir süreçte Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov “Suriye’de savaş bitti” diyor.

Bu cümlenin Ankara’daki 3’lü zirvede tartışma konularından biri olacağı muhakkak. Çünkü 3 garantör ülke de Suriye’nin toprak bütünlüğü konusunda anlaştıklarını her vesile ile deklare etti.

Yazıyı yazdığımız saatlerde zirve devam ediyordu.

Gün boyu yapılan yorumlarda Astana sürecinin bir uzantısı olarak Ankara’da, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya lideri Putin ve İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin gerçekleştirdiği üçlü zirvenin İdlip ve Anayasa Komisyonu konusuna odaklanacağı dile getiriliyordu.

Lavrov’un “Savaş bitti” cümlesinin çok tartışılmamış olması doğrusu dikkatimi çekti.

Oysa Lavrov, o açıklamasında Suriye’deki bazı bölgelerde hala gerginlik olsa da savaşın “gerçekten” sona erdiğini söylüyor ve Suriye’nin “yavaş yavaş normal ve huzurlu bir hayata döndüğünü” öne sürüyordu.

İDLİP VE FIRAT’IN DOĞUSU ÇÖZÜLMEDEN SAVAŞ BİTMEZ

Türkiye’nin Suriye meselesinde iki ana konusu var birincisi garantörü olduğu İdlip’teki sivillerin durumu, ikincisi kendi güvenliğini doğrudan ilgilendiren Fırat’ın doğusundaki Amerika destekli YPG/PKK işgali.

İdlip’teki sivillerin durumu Türkiye’nin sadece tek başına altından kalkabileceği boyutu çoktan aştı. İdlip’te Grozni tipi bir müdahalenin sadece Türkiye’ye değil tüm Avrupa’ya uzanan etkilerinin olacağı muhakkak. Hatta küresel bir soruna dönüşmesi bile.

4 milyona yakın sivilden söz ediyoruz ve bu sivillerin olası göç hareketini tek başına göğüsleyemeyecek olan bir Türkiye var.

Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna ilişkin çekinceleri de ortada. YPG/PKK’nın Amerika desteğiyle giriştiği etnik temizlik ve bölgeyi işgal girişiminin nihai hedefi “otonom” bir hakimiyet alanı.

Suriye’nin toprak bütünlüğünü hem kendi güvenliği hem de Suriye’nin geleceği için olmazsa olmaz şart olarak gören Türkiye’nin Fırat’ın doğusundaki oluşumu kabul etmemesi bundan.

Ne var ki Amerika’ya rağmen Fırat’ın doğusuna yönelik askeri harekat da zor. Türkiye’nin zor olanı tercih etmesi an meselesi. Sembolik değeri yüksek olan Süleyman Şah’ın naaşı Suriye Eşmesi’nden alınıp Karakozak’taki Türkiye toprağı olan Süleyman Şah Saygı Karakolu’na yeniden taşınması ilk adım olabilir.

Böyle bir ortamda Astana ortaklarının Türkiye’nin çekincelerine destek vermesini bekliyoruz. Ne var ki Lavrov’un “Savaş bitti” cümlesi mevcut durumun kabulü anlamı taşıyorsa şayet işimiz daha zorlaşacak gibi.

Çünkü bu cümle, YPG/PKK işgalini meşru kabul etmek anlamını da taşır.

O zaman, Suriye’de denklem değişir. Kartlar yeniden karılır. Astana’nın fişini çekmekten söz eden Amerikan temsilcisi Jeffrey’ye inat Astana ortakları daha radikal kararlar almalı.

En radikal kararsa sanırım, Suriye’nin toprak bütünlüğü için “Tüm terör gruplarının tasfiyesi” konusunda ortak eylem planıdır.

Yanılıyor muyum?

YENİ ŞAFAK GAZETESİ

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat