Askerlerimiz Suriye’de

  • GİRİŞ28.08.2016 09:53
  • GÜNCELLEME28.08.2016 09:53

Askerlerimizin Suriye topraklarına girmesi üzerine, Türkiye Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri’nin sınır ötesi harekatı hakkında bu sütunlarda daha önceleri yazılmış olanların bir kısmını hatırlayalım istedik;

25 Eylül 2014

“Bölgede, daha doğrusu eski Osmanlı coğrafyasında yaşayan halklar (bazen de ülkeler) her başlarına bir iş geldiğinde çaresiz ve meraklı gözlerle Türkiye’ye bakmaya devam ediyor.

Her sıcak çatışma ve zulümden sonra Türkiye, zulme ve haksızlığa uğrayanlara kapılarını, kucağını, gönlünü açıyor cömertlikle... Ama bu kadar.

Oysa onların asıl beklediği, altını çizerek söylemek gerekir ki; askeri müdahaledir.

(…) Dosta düşmana gerektiğinde sıcak çatışmaya girebileceğini ve başarabileceğini göstermesi gerekir. Göstermesi gerekir ki, bölgede ve dünyada bölgeyle ilgili bütün unsurlar hesaplarını ve planlarını yaparken Türk Ordusu’nun vurucu gücünü hesaba katması gerekir.”

2 Ekim 2015

“Savaş kirlidir, savaş onursuzdur, savaş yıkımdır, savaş vahşidir, savaş acımasızdır, savaş hukuksuzdur, savaş ölümdür, savaş insanlığa karşı işlenmiş en ağır suçlardandır bunu bilir, bunu söylerim.

Ama... Türkiye’nin çevresinde ve bölgede sıcak çatışmaların ve savaşların sona ermesi/erdirilmesi Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sınır ötesi harekat yapabilme güç ve imkanını göstermesiyle doğrudan ilişkilidir. Ancak Türkiye’nin caydırıcı gücü bölgede çatışmasızlığı ve istikrarı sağlayabilir.”

2 Temmuz 2015

“Bir ülkenin siyasi söylemlerinin muhataplarında gerekli etkiyi sağlaması için iki unsurla desteklenmesi gerekir. Aksi halde söylemlerimiz dostlarımızı hayal kırıklığına uğratmaktan, düşmanlarımızı şımartmaktan başka bir işe yaramaz. İşte bu nedenle asıl mesele; Söylediklerimiz oranında ekonomik ve askeri gücümüzün olup/olmamasıdır (…)

(…) Peki, en azından siyasi söylemlerimizi desteklemek babından ve/veya siyasi söylemlerimizi ayarlamak maksadıyla ordumuzun gücünü bilmemiz ve muhataplarımıza göstermemiz gerekir mi gerekmez mi? “

6 Aralık 2015

“Bu sütunun okuyucuları hatırlayacaklardır ki, biz öteden beri Türkiye Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri’nin sınır ötesi harekat yapmasını savunanlardanız. Yetkililerin yurt sınırlarını aşan söylemlerinin bir değeri olabilmesi için, mesela; “egemenlik haklarımıza saldırıları karşılıksız bırakmayız” sözünün muhataplarınca ciddiye alınabilmesi için… Dolayısıyla bölgede ve tabi ki dünyada söz sahibi olabilmek için, sözümüzün arkasında maddi gücümüzün olduğunu ve gerektiğinde bu gücü kullanacak irademizin ve yetkinliğimizin de bulunduğunu göstermemiz gerekiyordu.”

18 Şubat 2016

“Eğer, uçağı düştüğünde Türkiye Suriye’ye karadan müdahalede bulunsa idi…

Muhtemelen bugünkü Suriye’de tablo çok değişik olacaktı. Türkiye’nin karadan Suriye’ye girmesi için bir gerekçe bulunmasının yanında şartlar da bugüne göre çok daha müsaitti. Bugünkü yoğunluğuyla koalisyon güçlerinin hava operasyonu olmadığı gibi, Hizbullah işbirliğiyle İran bölgeye yerleşmemişti. Rusya sahada değildi. Yani herhangi bir harekâtta Türkiye’nin önüne çıkacak bir güç yoktu ortalıkta, Suriye’nin rejim kuvvetlerinden başka.

O harekât gerçekleşseydi, DEAŞ bu kadar azgınlaşıp, azmanlaşamayabilirdi. Yine bugünkü anlamda Kobani ve PYD gerçekliği olmazdı. Hatta yüzlerce cana mal olan PKK’nın Türkiye’ye saldırması mümkün olmayabilirdi.

Türkiye’nin ödeyeceği bedeller açısından meseleye bakarsak:

Zaten, 3 milyona yaklaşık mülteci gerçekliğiyle yüzleşmedik mi?

Güneydoğu illerinde süregelen çatışmalarda can kayıplarıyla karşı karşıya değil miyiz?

Ekonomik olarak büyük bir kaynağı zaten ‘güvenlik’ için ayırmış değil miyiz?”

 

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYIN

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat