İmam-Hatipleri kim açar kim kapatır?
Aceleye geldiği anlaşılan yazısında demiş ki Mümtaz'er Türköne “Din eğitimi ihtiyacı artık organik ve daha samimi şekillerde karşılanıyor...” “Organik din eğitimi”? Şaka mı bu? İHL’lerdeki sentetiktir ve samimi değil midir yani!
- GİRİŞ28.06.2012 09:25
- GÜNCELLEME03.07.2012 11:31
Sihirli kelime “kapatmak” değil “açmak”tır. Talep olduğu müddetçe yapılması gereken budur. Devlet görevi gereği her türlü okulu açar/açmalıdır. Ama istemediği okulu, çocuğunu göndermeyerek, yani talep etmeyerek isterse millet kapatır.
Şu cümleler O’na ait; “İmam-Hatipler artık tarihi misyonunu tamamladı... Çok hayırlı hizmetler yaptılar. Türkiye'ye çok şey kazandırdılar. Ama artık görev tamamlandı, ömürleri sona erdi...” (Tıklayıp okuyunuz lütfen).
Hayır!
“Mümtaz’er Türköne çok hayırlı hizmetler yaptı, misyonunu tamamlayıp miadını doldurdu. Görev tamamlandı. Artık yazmasın. Yerini daha genç ve vizyon sahibi birine bıraksın” demeyeceğim. O’na haksızlık olur. Eli kalem tuttuğu, kendisi, okurları ve gazetesi istediği müddetçe, birilerine göre miadı dolsa dâhi fikirlerinden istifade edebilmemiz için devam etmeli.
Ben O’nu ve kalemini seviyorum. Ama “İmam-Hatipler kapatılmalı” fikrine katılmak mümkün değil.
Aceleye geldiği anlaşılan yazısında demiş ki sayın Mümtaz'er Türköne “Din eğitimi ihtiyacı artık organik ve daha samimi şekillerde karşılanıyor...”.
“Organik din eğitimi”?
Şaka mı bu? İHL’lerdeki sentetiktir ve samimi değil midir yani!
Diyesi ki “Bu okullar vasıtasıyla toplumun din eğitimi ihtiyacını karşılamak artık doğru değil. Genel eğitim içine sokulan seçmeli dersler, zaten bu okulların gördüğü ihtiyacı karşılayacak.”
Üslubumu bozup saygısızlık yapmak istemem ama yukarıdaki çıkarım karşısında şu cümleyi kurmadan edemeyeceğim; Dam başında saksağan vur beline kazmayı! Seçmeli derslerle, İHL’lerin yaptığının ifa edilebileceği kanısı bu okullar hakkında yazarın eksik bilgisinden kaynaklanıyor. Müfredatı incelemesini öneririm zira hususu her yönüyle bilenler çözüm üretmek için her zaman diğerlerinden öndedirler. Meselenin bütün vechelerine nüfuz edemeyenler ise hep eksik ve aksak çözüm önerileri geliştirirler. Bu mikrodan makroya hayatın her aşamasında geçerli genel ve temel bir kuraldır. İyi niyetle ama eksik bilgiyle çözümün parçası olmaya çalışanları, her zaman sorunun parçası olma tehlikesi bekler.
İşin dozunun kaçtığı şu cümle de kurulmuş “Artık miadını dolduran bu okullarda ısrar etmek sadece bu okullardan mezun olanların nostaljik özlemlerini tatmin eder”.
Bu okullardan mezun bizler geçmişe değil geleceğe özlem duyuyoruz sayın Türköne. O yüzden zamanı geldiğinde çocuklarım oraya gidecekler.
Zikrettiğiniz gibi İHL’lerin tarihi tartışmalı değildir. Asıl tartışmalı olan; okulları kendi niyetleri ve toplum mühendislikleri çerçevesinde maniple etmeye çalışanların yaklaşımlarıdır.
Torna tesviye tezgahı üretimi gibi, “büyüklerimizin bir bildiği vardır” diyerek sorgulamadan, akletmeden ve itiraz etmeden nas kabul edip her şeye “evet” diyen tek tip insan çıkarmaz bu okullar (Ben bir İmam-Hatipliyim. Tıklayıp okuyunuz lütfen).
Konunun “sana göre”si “bana göre”si olmaz. İlkelerden hareket edelim;
Sihirli kelime “kapatmak” değil “açmak”tır. Talep olduğu müddetçe yapılması gereken budur. Devlet görevi gereği her türlü okulu açar/açmalıdır. Ama istemediği okulu, çocuğunu göndermeyerek, yani talep etmeyerek isterse millet kapatır. Tıpkı gelişmiş demokrasilerde siyasi partilerin kapısına kilidi sadece halkın vuracağı gibi, milli iradenin tabii gereğidir yani.
...
Şunu merak ediyorum; 28 Şubatçıların yapmak istediğini, zaman farkı ile size söylettiren ve bu konuda onlarla sizi aynı çizgide buluşturan nedir?
...
Makul, mantıklı, hukuki, (ölçme değerlendirmeye dayanan somut) bilimsel ve en önemlisi demokrasiye uygun gerekçeler sunarak bizi iknâ edin ki size hak verelim. Kısacık köşe yazınız yukarıdaki niteliklerin hiç birini içermiyor. Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan doğacaksa yazınızın devamını bekleriz.
Mesela “Buraların eğitim kalitesi düşük ve niteliksiz insanlar mezun ediyor” ya da “buraları birilerinin arka bahçesi” deyin ve bunu ispat edin.
Mevzuyu bir köşe yazısı denemesinden çıkarın; örneğin Abant’ta “İHL’ler niye kapatılmalıdır/kapatılmamalıdır?” temalı bir çalıştay tertip edin. Tarafları da davet edip hususu masaya yatırarak, uzmanlarla çıktılar üretip noktayı koyalım ve gündemden düşürelim ki birileri sakız gibi tekrar çiğneyip enerjimizi heba etmesin.
Kişisel (veya kurumsal) kanaatinize saygı duyarım. Ama eğitimde verimli ve özgün bir damar yakalanmışken niye heba edelim, meyve veren ağacı kesecek kadar basiretimiz mi bağlandı!
...
Evet, İHL’ler Türkiye’ye özgüdür ve özgündür. Daha ileri gidip bu verimli ve hayırlı modelin İİT (İslam İşbirliği Teşkilatı) üyesi ülkelere bile önerilmesi gerekir. Gerçi Sahra Altı Afrika’dan ve MENA Bölgesi’nden gelen Müslüman öğrencilerle bizimkiler aynı sıraları paylaşmaya başladılar bile. Aynı ufku paylaşmaları ise biraz zaman alacak...
Nasıl ki milletin ekserisi yurt dışındaki Türk Okulları’nı maddi - mânevi sahiplenip destek veriyorsa, geçmişte olduğu gibi gelecekte de İmam-Hatip Liseleri’ni sahiplenip desteğini esirgemeyecektir.
Yazıyı Ahmet Altan için de sarfettiğim şu cümle ile bitireceğim
“Hangi yönden bakarsanız bakın aynı gözüken “O” değil bahsettiğiniz. Oradan bakınca 6 gözükenin, 9 olması ihtimali de (kuvvetle) muhtemel”.
KISA MESAJ HATTI:
Yorumlar4