Vaziyeti idare eden uluslararası kurumlar ve ABD’nin vaziyeti…

  • GİRİŞ18.01.2019 09:28
  • GÜNCELLEME18.01.2019 09:28

Dünyanın neresine dönseniz orada BM’nin bir daimi üyesinin ya da onların şımarık evlatları olan İsrail’in katliamı var… Bir de onlar adına “vaziyeti idare eden” BM…

Ne yazık ki uzun bir zamandır hakemsiz bir dünyada yaşıyoruz. Evet, görünürde sanki bu işle meşgul olan kurumlar var. Fakat ABD ve İsrail karşısında sanki elleri bağlı, dilleri sükût içerisinde… 

Hal böyle olunca da zayıflarla ilgili ciddi sorunlar/mağduriyetler oluşuyor. Onlar adına “hak” arayacak ya da savunacak bir merci de olamıyor haliyle.

Vaziyeti idare eden en büyük uluslararası kuruluş hiç şüphesiz Birleşmiş Milletler’dir. Vaziyeti kim ve ne için idare ettiğini ise öyle sanıyorum ki anlamayan kalmamıştır. Birçok meselede çağrılar üzerine acil, olağanüstü, ivedi olarak toplanan devletler –ne yazık ki beş daimi üye dışında- uygulanamayacak kararlar alıp dağılmaktan başka bir şey yapamaz durumdalar… 

Nitekim Filistin için alınmış sekiz yüzden fazla karar var ve güya Filistin lehine. Yani İsrail zulmünü teyit ediyorlar. Fakat bütün bunlara rağmen Filistin parça parça azalarak yok olmaya devam ediyor; esaret sarmalında. Kendisine ait ve neredeyse yutulmak üzere olan son lokmalarda bile hapis hayatı yaşayan ama buna rağmen asla pes etmeyen bu insanların sesini duyan bir uluslararası hakem var mı gerçekten?

Şayet var ise bu zulmü kim ve nasıl izah edebilir? Filistin’e ait olanları aç gözlü bir açıkgözlülükle mideye indiren bu zalim devlet anlayışına ve onun şımarık tavırlarına haddini bildirecek gerçekten tarafsız ve sadece insana ve onun hayatına saygı duyan bir BM olsaydı, bu zülüm yaşanabilir miydi orada?

Ya Yemen’de yaşananlar! Onu nasıl izah edelim. “Önce insan” dediklerini iddia edenlerin o masum bebeklerin halinden etkilenmedikleri çok açık değil mi?  Hadi diyelim ki büyüklerle meseleniz var. Peki, hiçbir iradesi, yaşananlarda hiçbir dahli olmayan, olmasını dahi isteyemeyecek konumda olan, açlıktan “derileri kemiklerine yapışmış” o masum çocukların ne gibi bir suçu olabilir?

Yoksa şu ahlaksızca düşünceden mi ilerliyorsunuz: “Babaları böyleyse çocukları da mutlaka öyle olur o sebeple onların da ölmesi lazım.” Bu çağda bu kadar aşağılaşacak bir anlayış var mıdır gerçekten? Eğer varsa aynı gerekçelerle Yahudilerin çocuklarını katleden Hitler’i nereye koyacaksınız? Eğer bu yoldan ilerleyen bir Siyonist anlayış varsa bu, Hitleri aklamak değil mi?

Bu, babalarının yanlışlarını düzelterek tarihe farklı bir akış veren onca evlada ve onların mirasına ihanet değil mi? Nereden biliyorsunuz hangi çocuğun yarın ne yapacağını ya da ne yapacağını? Bu tarz müneccimlik de barındıran katillik, diğerlerinden birkaç kat daha şedittir kuşkusuz… Yani suçu olmayana müneccim kurnazlığıyla “suç” izafe ederek katletmek, maalesef bugünün hâkim devletleri için bir yol haline geldi… Bu ifadelerim çocukların daha masum olduğuyla ilgilidir. Aksi halde zalimlerin katlettiği büyükler “suçlu” gibi bir noktaya asla çıkarılamaz…

Dünyanın neresine dönseniz orada BM’nin bir daimi üyesinin ya da onların şımarık evlatları olan İsrail’in katliamı var… Bir de onlar adına “vaziyeti idare eden” BM…

Çin’in Doğu Türkistan’da yaptıklarına bakın. Acılar, feryatlar var! İngiltere ve Fransa’nın Afrika’da yaptıkları aynı kaynağa dayanan bir dokunulmazlığın getirdiği zulüm değil mi? Ya Rusya. Onun Soğuk Savaş döneminde zirve yapan zulüm ve asimilasyonları. Türk Cumhuriyetlerine karşı uygulananlar… En son Kırım nasibini aldı bu açgözlü açıkgözlülükten… Suriye bunun dışında bırakılabilir mi? Rusya’nın ya da onun desteklediği rejimin kimyasal içerik taşıyan silahlarıyla ölen çocukların görüntülerine ait derin ve silinmesi mümkün olmayan o izler hafızalardan silinebilir mi? 

Utanmadan, sıkılmadan hayvan ya da doğa aktivisti kesilebilen bu anlayışların gerçek yüzünü deşifre eden o masum ve minik bedenlerin hesabını soracak bir adl-i ilahi var elbet. Fakat insanlığın vicdanını temsil eden/edecek dünyevi bir hakem maalesef ortada yok… Merhametli ama güç yetiremeyen çığlıkları tenzih ederek şunu ifade etmem bir mübalağa olamaz herhalde: Masum bebeklerin kanı bulaşmış kirli vicdanlar, ne adalet getirebilirler ne de onu temsil edebilirler artık… Zira önce kirin temizlenmesi gerek. Fakat temel soru yine orta yerde. Kim temizleyecek? Ya da bu vaziyet daha nereye kadar idare edilecek…           

DİRİLİŞ POSTASI

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat