'Gezi' olmasaydı İsrail saldıramazdı

  • GİRİŞ22.07.2014 10:47
  • GÜNCELLEME22.07.2014 10:47

‘Ortadoğu’ya karışmayın’ denilmek istendi.  Türkiye saldırı karşısında tarafsız kalırsa amaç gerçekleşmiş olacaktı. Bu amaca ulaşamayınca, şimdi de Türkiye’nin asla etkili olamayacağı iddiasına sığınıyorlar. Filistin lideri Abbas’ın ziyareti, yapılan temaslar, diplomatik çabalar gizlenmek isteniyor. Sahte ulusalcı medya da, sahte Mesih’in medyası da aynı şeyi söylüyor. İşledikleri tek konu Türkiye’nin Ortadoğu’da  etkin olmasının mümkün olmadığıdır. 

Yakın bir tarihte heyetler gönderip hükümeti  İsrail lobisine şikayet eden, Erdoğan Hamas’la görüştü diye ‘eksen kayması’ paniği yaratan  sahte ulusalcılar gerçekte Netanyahu’nun has adamlarıdır. Ortadoğu  için ‘bataklık’ hakaretinde bulunan CHP lideri de tıpkı emrine girdiği Paralelci Vaiz gibi  İsrail yanında mevzilenmiştir. 

Türkiye’yi Ortadoğu’dan uzak tutmak küresel kapitalizmin Tanzimat’tan beri değişmeyen ve Sevr ile dayatılan  stratejisidir. Halbuki son yıllarda Ortadoğu halklarının gözünde Türkiye’nin lider konumu yeniden belirdi. Barış süreciyle kanın durması  Türkiye’nin Ortadoğu’ya eğilebilmesini mümkün kıldı.  2013 yılı Mayıs ayında Türkiye’nin ekonomik göstergeleri son üç yüzyılın  zirvesine varmıştı. Barış süreci  ve ekonomik yükseliş her ne pahasına olursa olsun Ortadoğu’yu has bahçe olarak tutmak isteyen ve  İsrail’i bir koçbaşı olarak kullanan merkezleri rahatsız etti. Artık güçlenmiş olan Türkiye’nin potansiyeli bölge hakimiyetleri için ciddi bir tehdit oluşturabilirdi. O nedenle ‘turuncu devrimlerin’ bir parçası olan ‘Gezi sokak kalkışması’ başlatıldı. Arkasından 17 ve 25 Aralık’ta paralel yapının darbe girişimleri oldu.  Bu girişimler Türkiye halkı ve onun sağlam iradeli yöneticileri tarafından püskürtüldü. Ama yine de şunu kaydetmeliyiz: Oligarşinin solcuları Türkiye’de bir iç cephe açmasalardı İsrail bugün Gazze’de katliam yapmaya cesaret edemezdi. Bu bakımdan onların ve oligarşi medyasının bu insanlık dramındaki  sorumluluklarını gözardı edemeyiz. 

Gerçi sadece Türkiye değil, İsrail’e az ya da çok ‘dur deme’ ihtimali olan bütün güçler etkisiz kılınmak isteniyor.  Mısır’daki ‘Tahrir  meydanı liberal-darbeci ayaklanması’ da bir Turuncu devrimdi. Bu operasyonla  Mısır’ın  İsrail’e direnen lideri   Mursi devrildi. Rusya’nın Ortadoğu’da İsrail’e karşı  ağırlık koyma ihtimaline karşı da Ukrayna’da   Turuncu devrim tezgahlandı ve Rusya etkisizleştirildi. 

Öte yandan, İran sahte uzlaşma vaatleriyle oyalanmakta,  Suriye’de iç savaş sonsuza dek sürdürülmek istenmektedir. Pohpohlanarak tuzağa düşürülen Maliki’nin politikaları sonucu Irak’ta da aynı senaryo gündemdedir. Suudi yönetimi kısa vadeli petrol parası peşindedir. Küresel merkezlerin bu çılgın ve akıldışı politikalarına karşı direnen tek lider Erdoğan’dır. Bu nedenle Erdoğan’a karşı tüm odaklar sağ, sol, ulusalcı, muhafazakar, liberal  denilmeden ve daha son kullanılma tarihleri gelmeden alelacele  piyasaya sürülmüştür. Ama Sevr Anlaşması’nın yıldönümü olan 10 Ağustos’taki seçimde  teslimiyetçi zihniyeti savunan bu güruh çöpü boylayacaktır. 

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat