Apo'ya karşı Demirtaş mı?

  • GİRİŞ04.03.2015 09:36
  • GÜNCELLEME04.03.2015 09:36

PKK sorununu yakından takip eden pek çok yazar, Kürt siyasetinde herhangi bir farktan bahsedilemeyeceğini düşünüyor. Bu kesim İmralı, Kandil ve HDP'nin bir bütün olduğunu, birbirini tamamladığını, gündeme gelen "farklılık" vurgusunun ise hükümetin kasıtlı söyleminden kaynaklandığını  savunuyor. 

Ne var ki bu görüş eşyanın tabiatına aykırı olduğu gibi Kürt siyasetindeki hareketliliğin gözlenmesini de daha baştan devre dışı bırakıyor. Türkiye'de kutuplaşmanın tavan yaptığını savunan, ülkenin "AK Parti ve AK Parti karşıtları" olarak ikiye bölündüğünü ileri süren yazarların, konu Kürt siyasetine gelince kutuplaşmayı unutarak "PKK bölünmez bir bütündür" sloganına sarılmaları tuhaf değil  mi?

Böyle tuhaf analizlere itibar etmeyen yazarlar da var elbette; Mehmet Altan, Kürt siyasetinde farklılaşmanın yaşandığını öne süren isimlerden biri. Altan, 24 Kasım 2015 tarihli 'Ortadoğu'nun yeni modeli: Kürtler' başlıklı yazısında, Kürt siyasetinde "yerel" ve "enternasyonalist" olarak iki ayrı akımın belirdiğini savunuyor. Kürt siyasetinde bir kırılmanın yaşandığını da iddia eden Altan, bahsettiği "iki ayrı akımı" şöyle tarif ediyor: "Türkiye’deki Kürt siyasetinde ‘yerel’ ve ‘entarnasyonalist’ iki akımın belirdiğini söyleyebiliriz. Ayırım ‘laiklik ve demokrasi’ kavramlarında ortaya çıkıyor. (...)

Kürt siyasetçilerin bir kısmı, özellikle İmralı’ya gidenler, ‘barışı ve süreci’ ön plana çıkarıyorlar, siyasetin diğer alanlarına pek dokunmuyorlar, AK Parti’yle ilgili demokrasi ve laiklik eleştirilerini pek coşkulu dile getirmiyorlar. Başka bir kısmı ise özellikle Demirtaş, Tuğluk ve Kandil’deki PKK liderleri ‘laiklik ve demokrasi’ vurgusunu daha kuvvetli yapıyor ve bunu barışın önemli bir şartı olarak masaya koyuyorlar."

Mehmet Altan'ın bahsettiği gibi Kürt hareketinde iki ayrı akım var mı? Varsa bu farklılaşma, kırılma noktasında mı? Altan, "enternasyonal" olarak adlandırdığı gruba daha yakın olmalı ki, en güzel yakıştırmayı o kesime yapmış. Diğerlerini ise "yerel" olarak niteleyerek aşağılamış. Kürt siyasetinde temel konularda farklı düşünen iki grubun varlığından şüphe duymuyorum; ancak bu farklılaşmayı "enternasyonal" ve "yerel" niteliklerin karakterize ettiğini düşünmüyorum. Kürt siyasetindeki farklılaşmanın izini Türkiye'deki kutuplaşmada aramak daha doğru olur. Mehmet Altan da zaten bu farklılaşmayı Kürt siyasi aktörlerin "laiklik ve demokrasi" vurgusunda yakaladığını söylüyor. Ama "Laiklik ve demokrasi" gibi vurguların Kürt siyasetini ikiye böldüğünü iddia etmek için herhalde hayal gücünü biraz zorlamak gerekir. Çünkü Ortadoğu'ya özgü sosyalist-laik bir örgütün içinden ayrıca "laik-demokrasi" niteliği baskın olan ayrı bir akım zor çıkar.   

Altan'ın işaret ettiği ayrım aslında Türk siyasetinde yaşanan farklılaşmayı tarif ediyor, PKK'yı değil. "Enternasyonalist" olarak sınıflandırdığı cephe, Cumhuriyet döneminde yaratılan, ideolojik olarak kendini ayrıcalıklı hisseden, "makbul vatandaş" olarak tarif edebileceğimiz laik cemaate ve bu cemaatin siyasi temsiline karşılık geliyor. Devlet içinde örgütlenen ve başını Pensilvanya'daki imamın çektiği derin yapıyla birlikte Yargı darbesine kalkan bu laik cemaatin, ne kadar "demokrat" ve "enternasyonal" olduğunu tartışmayalım isterseniz. Bu kesimin "Enternasyonal" yanı inkâr edilemez elbette; ama bu, daha çok ABD, Britanya ve İsrail'in dış politika ihtiyaçları ve beklentilerine eklemlenmeyle ilgili olsa gerek. Bu da onlara küresel güç merkezlerinin Türkiye'de vesayet kurmak için ihtiyaç duyduğu "yerel" uzantısı olma özelliği kazandırır, başka bir sıfat değil. 

yazının devamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat