PKK çözülüyor mu?

  • GİRİŞ28.05.2016 12:27
  • GÜNCELLEME28.05.2016 12:27

Bu yüzden de gazetelerde, teslim olan PKK’lıların, operasyonlarda öldürülen örgüt mensuplarının sayısına dair çıkan haberler ne olursa olsun; Kandil hangi darbeyi alırsa alsın, bu algı bir türlü kırılamıyor.

PKK’nın bitirilemezliği veya yenilemezliğiyle ilgili hâkim algı, aslında örgütün arkasındaki dünya desteğinin süreklilik arz etmesinden kaynaklanıyor ve o akıldan besleniyor. Dış ve onun uzantısı olan iç destek, bu algının hep canlı kalmasını ve devamlılığını sağlıyor.

Devlet aklı, PKK’yı bitirmeye dönük samimi, kararlı ve emin adımlar atarken; PKK’nın Türkiye’de sona yaklaştığına dair somut veriler bulunurken; onun bitmesine ve bir belanın ülke sınırlarından defedilmesine geçit vermeyen şey, zihinlerde PKK’ya dair yaratılan süreklilik ve ebedilik algısıdır.

Dünya sistemi, doğmasına ve yayılmasına önayak olduğu PKK’yı, bugün daha da güçlendirerek Suriye ve Irak’ta devletleştirmeye çalışıyor. Ardından, bu planı Türkiye’de uygulamaya koyacak. Türkiye’yi ve bölgeyi dizayn etmek maksadıyla uluslararası bir proje biçiminde oluşturulan PKK’yla ilgili, “bitirilemez ve yenilemez” algısının bu kadar güçlü olmasının temel nedeni işte budur.

Çatışmaların başladığı 24 Temmuz 2015’ten bugüne 483 şehit verildi. 2 bin 859 güvenlik görevlisi de yaralandı. Buna karşılık 2 bin 583’ü yurtiçinde olmak üzere toplam 4 bin 949 PKK’lı etkisiz hale getirildi. 747’si de yaralandı. 1382’si ise sağ ele geçirildi veya teslim oldu.

Bu sayılar neyi ifade ediyor? Rakamların abartıldığını iddia edenler olsa da son 40 yıldır etkisiz hale getirilen teröristlerin sayısı; Türkiye’nin kolay kolay kendisini kurtaramayacağı, teröristleri fazlasıyla etkisiz hale getirse dahi, süreklilik arz eden bir terör belasıyla boğuşmak zorunda kaldığını ve kalacağını gösteriyor.

Türkiye, başına örülen bu kesintisiz terör taarruzu çorabını giymeye, durmadan maruz bırakılmakta. Bunun en iyi açıklaması terör örgütünün “Bir ölür, bin doğarız” mottosunda. PKK 24 Temmuz’dan bu yana kaç genci öldürttü? Binlerce genci. Peki kimin için ve ne uğruna? Özgür Kürdistan cevabı, sadece tasarlanan planı gizlemeye yarayan kandırmaca ve kaçamak bir cevap.

PKK, 40 yıldır bir ölüm döngüsü çeviriyor. Bu korkunç döngüyü, “PKK bitirilemez ve yok edilemez” şeklinde açıklamak akıl çelmeyi hedefleyen bir kurnazlık. PKK, 40 senedir insanları gaddarca öğütmesine karşın, bununla övünen bir edebiyatı Kürtlerin başına musallat etmeyi nasıl başardı? Bunu kendi başına mı yaptı? Bu nasıl mümkün oldu? 
İşin dünyayla ilgili kısmı elbette var ama bu işin asıl kısmı, içeride PKK’nın kanlı değirmenine su taşıyanların, “PKK bitirilemez” algısını oluşturmasıyla başarıldı. Sırtını dışarıya dayayan PKK efsanesi, içeride üretildi. Devletin içinden bu algıyı besleyenler olduğu gibi, siyasetin ve medyanın içinden de bu algı durmadan üretildi. 
Dünya sistemi ve içerideki algı üreticileri devleti ve milleti PKK’nın bir iç dinamik olduğuna ve devletin kabahatinin sonucunda ortaya çıktığına inandırmaya çalıştı. Devlet buna inanır gibi oldu, bazı adımlar attı ancak çok geçmeden işin hiç de öyle olmadığını fark etti.

Bu büyük terör hareketinin kaynağı, 1923’te kurulan Türk devletinin sınırlarıyla ilgilidir. Bütün kavga ve gürültünün arkasında Türk devletini kimin kontrol edeceği veya Türklerin kaç kilometrekareye hükmedeceğiyle alakalı. 
“PKK çözülüyor mu” sorusuna dönecek olursak; milli hedeflerine ulaşmayı başaran bir Türkiye’de ne PKK ne de başka bir terör örgütü sorun olarak varlığını devam ettirebilir. Dünya sistemi terör kartıyla bu tarihi yürüyüşü engellemeye çalışıyor. Türkiye, kalkınma yolundaki bu tarihi eşiği dış ve iç engellere takılmadan aşabilirse, PKK’yı tehdit olmaktan çıkaracağı gibi dışa bağımlılıktan da kurtulacaktır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın misyonu, Türkiye’ye bu tarihi eşiği aştırmaktır. Erdoğan, Türkiye’nin bu tarihi ilerleyişini yürüten liderdir. Son günlerde tedavüle sokulan, “Erdoğan ilahlaştırılıyor” söylemi, daha önceleri çok sık duyduğumuz “Türkiye otoriterleşiyor, Erdoğan diktatörleşiyor” söyleminin devamı ve “iç” versiyonudur.

Dışarıdan veya içeriden, soldan veya sağdan, birbirinin kopyası söylemlerle açıktır ki bu tarihi yürüyüşe çelme takmak amaçlanmaktadır. Başarılı olup olmayacaklarını kuşkusuz zaman gösterecek; şimdilik, bu söylemleri dolaşıma sokanların iyi niyet taşımadığını söylemekle yetinelim.

Yorumlar3

  • Birhiç 7 yıl önce Şikayet Et
    Bu yazıyı yazarken ayağa kalkarak yazdın muhtemelen.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • abdullah 7 yıl önce Şikayet Et
    ismin bile yokluk üzerine.
  • Derdest 7 yıl önce Şikayet Et
    Ne yazdığına bakmalı nasıl yazdığına değil
    Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat