Geçen yılki viraj daha keskindi tabi.

O dönem, Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasından sonra Partinin durumunun ne olacağına dair sorularımıza herkes ‘bıçak sırtı’ tabirini kullanarak bir yanıt veriyordu.

Geçen yılki riskler, pürüzsüz ve parti içinde herhangi bir sorun üretmeden atlatıldı.

Şimdi ise, 12 Eylül’de yapılacak olan Olağan Kongre ve devamında üçüncü dönemi dolmuş olanların da katılımıyla oluşacak yeni aday listesi konusunda iki önemli sınav bekliyor partiyi.

Dün sabah Ankara İl Başkanlığı’nda bir araya geldiğimiz hem Parti hem de hükümetin etkili bir ismi şöyle dedi:

“Eğer 12 Eylül’deki Kongre ve devamında Milletvekili aday listelerinin belirleneceği iki kritik süreci başarılı bir şekilde atlatır, iç bütünlüğü sağlamış şekilde seçimlere gidersek yüzde 44 üzeri bir oy alarak tek başımıza iktidara gelebileceğimizi düşünüyorum”

Kongre takvimi yaklaşırken, parti bütünlüğüne zarar verecek bir gelişme şimdilik ufakta gözükmüyor

Yani, Ahmet Davutoğlu, tek başına seçimlere girecek ve Genel Başkan seçilip elini güçlendirerek 1 Kasım’a ilerleyecek.

Ama öbür taraftan şu iki soru siyasetle ilgili kesimlerde bugünlerde de meraklı müşteri bulmaya devam ediyor.

11 inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Kongre’de aday olacak mı? Yahut Abdullah bey bundan sonra nasıl hareket edecek?

7 Haziran sonrası Cemil Çiçek, Abdülkadir Aksu, Salih Kapusuz, Kemalettin Göktaş gibi isimlerin başını çektiği bir grubun Gül’ü partinin başına getirmek için bir takım girişimlerde bulunduğu biliniyor.

Ancak bu konuda, kendisini Partinin başında görmek isteyenlerden daha pragmatist bir yerde duran Gül, sonunu görmediği bir yarışa girmekten uzak kalmaya devam ediyor.
Dün konuştuğumuz Ak Parti’nin etkili ismi bize “Abdullah bey, 7 Haziran öncesi birkaç kez davet de edilmesine rağmen, Ak Parti’nin yanında durduğunu gösteren hiçbir eylemde bulunmadı”  hatırlatması yaptı.

Gül ve kendisini Partinin başına geçirmek isteyen yukarıdaki isimlerin 7 Haziran sonrası Partinin kurucu lideri Tayyip Erdoğan’ı birkaç vesile ile yokladıkları biliniyor.

Ancak geçen süre zarfında Erdoğan’ın bu işe yeşil ışık yaktığına dair herhangi bir emare de ortaya çıkmış değil.

12 Eylül kongresinden sonra Ak Parti’nin 1 Kasım seçimlerine katılacak milletvekili aday listeleri, seçime giden yolda partinin vereceği ikinci ciddi sınav olacak.

7 Haziran’da üç dönem şartına takılanların bu dönemde de aday olabilecek olması, partinin seçmen karşısına 7 Haziran’a göre daha avantajlı bir şekilde çıkabileceğini gösteriyor.

Ama bu da, parti içinde gürültülü bir sürecin yaşanmamasına bağlı.

Şu günlerde parti adına çalışan kamuoyu araştırma şirketleri 81 ilde kapsamlı bir anket çalışması yapıyor.

Halka şimdiki ve önceki milletvekilleri ile ilgili sorular soruluyor.

Listeler hazırlanırken bu görüşler fazlasıyla belirleyici olacak.

Tabi, hangi partiyi tercih edersiniz sorusu da soruluyor millete.

Bu anketi yapan şirketlerden birinin yöneticisiyle konuştum.

Söyledikleri, epeydir neşeleri kaçmış olan partililerin yüzünü güldürecek türden.

“Birkaç ilden sonuçları aldık. ilk veriler, oyların 4-5 puan arttığını gösteriyor”

“MHP’nin oylarında ciddi düşüşler var. Az da olsa HDP’de de gerileme durumu söz konusu”

Başlıktaki soruya dönecek olursak…

Ak Partili ekonomi kurmaylarının da dillendirdiği gibi seçimlerden önce küresel bir kriz yaşanır ve bu kriz Türkiye’ye sıçrarsa böyle bir durum Ak Parti’nin oylarında ciddi bir düşüşe yol açabilir.

Bunun dışında partinin iç bütünlüğünü koruyarak yoluna devam edip 1 Kasım’ı görmesi halinde bugünden görünün tablo, AK Parti’nin tek başına yeniden iktidara gelebileceğini gösteriyor.