Ruslarla olan asıl meselemiz ne?

  • GİRİŞ26.11.2015 08:11
  • GÜNCELLEME27.11.2015 07:52

 “Yakın zamanda Akdeniz-Cerablus hattında insani güvenlik bölgesi uygulamasını müttefik ülkelerle birlikte hayata geçireceğiz”

Erdoğan bu açıklamadan kısa süre sonra ABD Başkanı Obama ile Suriye konulu bir telefon görüşmesi yaptı.

Görüşme bittikten birkaç saat sonra da ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, “Suriye’deki dönüşümün haftalar içerisinde başlayabileceğine” dair ifadeleri de içeren beyanatlarda bulundu.

Şimdi konumuzu işlemeye başlayalım…

Eylül ayından buyana görüntüde DAİŞ’e, ama özünde Suriyeli muhaliflere yönelik hava saldırılarına başlayan Rusya, son bir haftadır Suriye Türkmenlerini ağır bir bombardıman eşliğinde yüzyıllardır yaşadıkları bölgeden uzaklaştırmaya çalışıyor.

Havadan Rus uçak/helikopterleri, karadan rejim tankları/topları, 15 bin Türkmen, 20 bin Arap nüfusun yaşadığı Türkmen Dağı Bölgesi’ni vuruyor.

Peki neden?

Ruslar, nefesi tükenmek üzere iken suni teneffüsle hayata döndürdüğü Esat rejimi ile aslında ne yapmaya çalışıyor, neden Türkmenleri/Arapları vuruyor?

Sorunun cevabı, en başta aktardığımız açıklamalarda gizli.

Geçen hafta, yani tam da Türkmen dağının alev topuna döndüğü günlerde, daha doğuda, Halep’in kuzeyi, Cerablus’un Güneybatısı’nda bulunan Mare/Hercele hattındaki bazı köyler, içinde Sultan Murat Tugayları diye bilinen Türkmen gruplarında bulunduğu Muhalif unsurlarca DAİŞ’ten kurtarıldı.

Köylerdeki DAİŞ militanlarının bazıları öldü, bazıları esir alındı, bazıları da kaçtı.

Bu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en başta işaret ettiğimiz açıklamasına uygun düşecek şekilde Türkiye ve ABD’nin bölgeyi DAİŞ’ten temizleme projesinin ‘öncü haberi’ idi.

O halde Rusya/Esad/İran ittifakının Türkmen Dağı’na çullanarak Fırat’ın Batı Yakasını Akdeniz’e kadar temizleme projesine bir cevap verdiğini söylesek ne dersiniz?

Şöyle yapalım.

Meselenin daha iyi anlaşılması için, Suriye’nin Batısı’nda Cerablus ile başlayan Fırat’ın Batı Yakası olarak bildiğimiz bölge ile ilgili tarafların pozisyonlarını anlatalım.

Türkiye, 98 km uzunluğundaki bu bölgenin Rejim karşıtı muhaliflerin elinde kalmasını hayat/memat meselesi olarak görüyor. Ankara bu bölgeye PKK’nın Suriye kolu PYD’nin adım atmasını bile kırmızı çizgi olarak ilan etti, bazı girişimlerini de askeri güç kullanarak engelledi. Ankara şunu düşünüyor: Eğer bu 98 km lik bölgede PYD’nin eline geçerse, Türkiye’nin Ortadoğu ve Arap dünyasıyla ilişkileri fiziki/fiili bir şekilde kesilmiş olacak. Kararlı tutumun gerekçesi bu.

ABD’nin görünürde Esad rejiminden bile daha öncelikli olarak DAİŞ’i tehdit olarak belirlediği biliniyor. Başlangıçta bu bölgeye DAİŞ’in yerine PYD’nin gelmesini arzu ettiklerini gösteren birden fazla söylem/eylemde bulunmuşlardı. Ancak Ankara’nın kararlı tutumunu göstermesi ve Ağustos ayında varılan mutabakat neticesinde bu 98 km lik hatta PYD’nin yerleşmesi fikri Washington açısından geri plana çekilmiş durumda. Şimdi Türkiye ve ABD’nin, bu bölgenin geleceği konusunda ortak bir harekata girişecek kadar bir eşgüdüm yakaladığı görülebiliyor.

Daha basit haliyle yazacak olursak ABD, Fırat’ın Doğu yakasında PYD ile, Batı yakasında ise Türkiye ile işbirliği yapıyor diyebiliriz.

Ruslar’ın tutumuna gelince: Meselenin bam teli burası işte. Ruslar, bu bölgeyi doğrudan PYD’nin yönetmesini istiyor. Eylül ayında Moskova’dan gelen açıklamalarda Suriye için “Kürtler dışında (bunu PYD olarak anlayabilirsiniz) herkesi terörist kabul ediyoruz” türünden ifadeler de kullanılmıştı.

Hedef aldıkları grupların özelliklerine baktığınızda bu yaklaşım zaten kendisini belli ediyor.

İşin özü Ruslar, Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin güney sınırını boylu boyunca kapatan bir PYD yönetimi, daha aşağılarda ise Rus varlığı ile tahkim edilmiş bir Lazkiye Devleti’ni görüp masaya öyle oturmak istiyor.

Sınırda düşürülen Rus uçağına HDP yetkililerinin Duma’daki aşırı milliyetçi bir Rus hareketinin sözcüsü gibi tepki vermelerinin nedenlerini de buralarda aramak yanlış olmaz.

Öbür türlü birkaç önce gittiği Moskova’da ağzına bir parmak bal sürülen Selahattin Demirtaş’ın “sıkıysa Putin’e de parmak sallayın” sözünü anlamlandırmak da zor olabilirdi.

Rus uçağının düşürülmesi, bu kavga nedeniyle oldu demek yanlış bir hüküm olur elbette.

O pilotlar sabahın köründe belki de uyku sersemi olmaları nedeniyle 10 defa tekrarlanan o uyarıyı dikkate almış olsalardı böyle bir şey yaşanmamış olacaktı.

Bu hadiseyi bir kenarda tutacak olursak Suriye özelinde son bir haftada olup bitenlerin ‘masaya kim güçlü oturacak’ kavgasının bir ürünü olduğunu söylemek yanlış olmasa gerek. 

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat