24 Kasım 2016 Perşembe, yani dün, kötü bir gün geçirdik.

Sabaha, TSK açıklamasıyla öğrendiğimiz, Suriye’den gelen haberle uyandık.

“Suriye rejimine ait olduğu değerlendirilen” uçaklarla havadan yapılan saldırılar sonucu, Fırat Kalkanı operasyonuna katılan Türk askerlerinden üçü şehit oldu, 10 u yaralandı.

Günün ilerleyen saatlerinde Avrupa Parlamentosu’ndan çıkan karar da, moral bozucu nitelikteydi.

Her ne kadar bağlayıcılığı olmasa da, AP’nin aldığı “Müzakereler dondurulsun” çağrılı karar, böyle bir günde Türkiye’ye karşı yapılan ikinci ‘Bel altı’ vuruş oldu.

Şu bir buçuk sene de neler görmedik, neler yaşamadık ki?

Bu ülke, bunları da atlatacaktır elbette.

Biiznillah…

ASKERİ KAYNAKLAR: SALDIRIYI SURİYE UÇAKLARININ YAPTIĞI KESİN

TSK’nın Suriye’deki varlığını hedef alan hava saldırıları, gece 03:30-04:30 aralığında yaşandı.

Tarih olarak, zamanlama dikkat çekiciydi.

Türk savaş uçağının Rus savaş uçağını düşürdüğü 24 Kasım tarihinin yıl dönümü seçilmişti.

Birileri böyle bir zamanlama kollayarak Türkiye’ye belki bir mesaj vermek istemiş, belki de yeni bir provakasyon üretmeye çalışmıştı.

Ama, 24 Kasım tarihinin seçilmesi, ister istemez bu günün özel olarak kollandığını gösteriyor.

Gün içerisinde saldırıyla ilgili bir sürü spekülasyon da yapıldı.

Hatta, Türk askerlerini hedef alan saldırının havadan savaş uçaklarıyla değil de, uzak bir yerden fırlatılan füzelerle yapıldığı iddiası ortalığa atıldı.

Askeri kaynaklara bu iddiayı sorduğumuzda kesin bir şekilde “Hayır” cevabını aldık.

“Saldırı, Suriye Rejimine ait kimliği belirlenmiş bir uçak tarafından gerçekleştirildi” denildi.  

ESAT SALDIRIYI NEDEN ÜSTLENMEDİ?

Türkiye tarafından net bir şekilde tespit edilmesine rağmen Şam’dan yapılan açıklamalarda, “Saldırının arkasında biz yokuz” denilmiş olması dikkat çekiciydi.  

Peki bu ne anlama geliyordu?

Suriye rejimi, geçen ay Fırat Kalkanı Operasyonu’ndan rahatsız olduğunu beyan eden ve Türkiye’yi doğrudan hedef alan açıklamalar yapmıştı.

“Türk savaş uçakları hava sahamızı ihlal ederse, buna icap ettiği şekilde karşılık verilecek” türü tehdit cümleleri kullanarak.

Ancak, dün sabahki saldırı sonrası böyle bir açıklama yapılmadığı gibi, bunu bırakın, saldırı resmen üstlenilmedi bile.

SEBEP TÜRK SAVAŞ UÇAKLARININ YPG’Yİ VURMASI MI?

Son iki gün içerisinde Suriye ve Irak semalarında 40 uçak görev halindeydi.

İki gün boyunca her iki ülkede, DAİŞ ile birlikte YPG hedefleri de etkili bir şekilde bombalandı.

Yine askeri kaynaklardan edindiğimiz izlenim şu şekilde:

Şam yönetimi, bir bütün olarak, yahut, içlerinden bir grup, Türk savaş uçaklarının bu etkili operasyonlarından rahatsız oldu.

Rejim, özellikle YPG’nin ağır darbe almasından hoşnut olmadığını göstermek için böyle bir saldırı gerçekleştirdi.

Tabi, meseleyi salt Şam rejimi diye geçiştirmek de mümkün değil.

Dünkü saldırıdan sonra, Ankara’da, Rusya, bu işin neresinde? Sorusu soruldu ve buna bir cevap arandı.

ANKARA’NIN CEVABI NE OLACAK?

Ankara’da dün, bu saldırıyla ilgili Genelkurmay Başkanlığı’nın resmi açıklaması sonrası uzun süren bir sessizlik oldu.

Akşama doğru, Başbakan Yıldırım’ın bir soru üzerine verdiği cevap dışında çok yüksek perdeden bir tepki verilmediğini gördük.

Acaba neden? Diye sorduk haliyle.

Ankara, saldırının mahiyetini/niyetini anlayıp ona göre bir pozisyon almak istemişti.

Sessizliğin bir sebebi buydu.

Ve elbette verilecek tepki, Türkiye’yi Rusya ile yeni bir çatışma sürecine itmek, ya da Suriye rejimi ile doğrudan savaşa sürükleyecek riskler de taşıyabilirdi.

Peki, bu iş böyle bırakılacak mı?

Yoksa bu saldırıya bir şekilde karşılık verilecek mi?

Daha önceki yıllarda, Suriye rejiminden Türk ordusunu hedef alan saldırılara açıktan olduğu gibi, duyurulmadan karşılık verildiği zamanlar olmuştu.

Duyurusu yapılmadan, ama rejimin anlayabileceği şekilde.

Muhtemeldir ki, bu saldırıya yine böyle bir yöntemle bir karşılık verilecektir.

Kamuoyuna açıklanmadan, ama rejimin, “Biz saldırdık, onlar da bu şekilde cevap verdi” diye anlayacağı türden bir misilleme.