Fransız bakan olaya neden Fransız kaldı?

  • GİRİŞ13.11.2018 07:31
  • GÜNCELLEME14.11.2018 08:28

Bir televizyon kanalında soruları yanıtlayan Fransa Dışişleri Bakanı Le Drian’a, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sözleri hatırlatılıyor.

 

 

Erdoğan, cinayet kanıtlarını ortaya koyan ses kayıtlarının aralarında Fransa’nın da bulunduğu 5 ülkeye dinletildiğini söylemişti.

Anlaşılan Fransa istihbaratı ile Dışişleri Bakanlığı arasında bir kopukluk olmalı ki, bakanın bu durumdan haberi yokmuş.

 

 

 

İletişimsizlik hali Le Drian’ın devamında kullandığı sözlerinin yanında daha tali bir konu olarak kalıyor tabi.

“Haberim yok” deyip devam etmemiş olsaydı, bir söz düellosuna ya da Ankara’nın haklı tepkisine kapı aralanmamış olurdu.

Ancak Le Drian, cinayet kanıtlarının ülkesinin istihbaratıyla paylaşılmış olduğundan habersiz olduğu gibi, bir de üstüne “Erdoğan politik bir oyun oynuyor” diyerek suçlamalarda bulununca Beştepe’den yanıt gecikmedi.

 

Fransız haber ajansına açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Fransız bakanı kast ederek "Kendisinin Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı 'siyasi oyunlar oynamakla' itham etmesi kabul edilemez” dedi.

 

Altun’un açıklamalarında kullandığı bir ifade daha var ki, üzerinde durmaya değer.

İfade şöyle:

 

“Türkiye'nin kararlı çabaları olmasaydı bu olayın üzerinin çoktan örtülmüş olacağı unutulmamalıdır.”

 

TÜRKİYE’NİN İLETİŞİM VE DİPLOMASİ BAŞARISI

 

Fransa Dışişleri Bakanı’nın “Politik bir oyun oynuyor” diyerek alaya almaya çalıştığı konunun Türkiye’nin aşağı yukarı bir buçuk aydır yürütmekte olduğu iletişim ve diplomatik yöntemlerle ilgili olduğu açık.

Belli ki, Ankara’nın cinayeti uluslararası bir gündem haline getirmek için yaptığı etkili ve zekice hamleler, klasik Fransız kibrinin hazımsızlığına takılmış oldu.

 

Kaşıkçı cinayetinin üzerinden aşağı yukarı 1,5 aylık bir süre geçti.

Peki, diplomatik hamleler ve iletişim yöntemi derken neleri kast ediyoruz?

Aslında çoğu hepimizin gözü önünde gelişti.

İstihbarat ve diğer güvenlik birimleri, cinayetin vahşice işlendiğini ortaya koyan kanıtları elde ettikten sonra, belirlenen iletişim stratejisi hayata geçirildi.

ABD, İngiliz ve Arap dünyasına hitap eden etkili medya mecraları, Türk güvenlik makamlarına atıf yaparak “Türkiye’nin işi çözdüğünü” gösteren haberler yayınladı.

Nihayetinde Suudi makamları ‘adamlarının’ yakayı ele verdiğini fark edince, cinayeti kabul etmek zorunda kaldılar.

 

Meselenin diplomatik ayağında ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptıkları ve söyledikleri var.

CİA Başkanından başlamak üzere Suudi Arabistan üzerinde nüfusu olan, ya da söyleyebilecek sözü bulunan ülkelerin istihbarat yetkilileri ile cinayet kanıtlarını gösteren ses kayıtları paylaşıldı.

Tabi bu paylaşımın kayıtların kopyasının verilmesi biçiminde değil de, dinletilmesi ve deşifresinin paylaşılması ile sınırlı tutulduğunu belirtelim.

 

BAŞARIYLA UYGULANAN ÜÇ ANA STRATEJİ

 

Bütün bu sözünü ettiğimiz iletişim ve diplomasi yöntemleri aslında üç hedef taşıyor.

 

1-Kaşıkçı cinayetinin ört bas edilmesini önlemek.

 

2-Cinayet gündemini unutturmak için zamana oynayan aktörlere, (Başta İsrail olmak üzere, Mısır, BAE ve Suudi makamları) bu fırsatı tanımamak.

 

3-Konuyu uluslararası bir mesele haline getirip, cinayeti işleyenler ve azmettirenler üzerinde baskıyı artırmak.

 

Aslında bu stratejinin üçünde de başarı elde edildiği görülebiliyor.

Tabi bundan sonrası için asıl mesele, cinayeti işleyenler ve daha da önemlisi emri veren/verenler için kimin nasıl bir tutum takınacağı sorusu üzerinde düğümleniyor.

Türkiye kendi sınavını başarıyla geçti.

Bundan sonra özellikle ABD yönetiminin alacağı kararlarla nasıl bir sınav vereceğini göreceğiz.

“Üzerinizdeki koruma kalkanını kaldırsak yapacak bir şeyiniz yok” diyecek kadar ‘açık dilli’ olan Trump bakalım nasıl kararlar alacak.

 

 

 

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat